bugün

Kısa olarak içi içe geçmiş uzay-zamanın madde tarafından bükülmesidir. Somutlaştırarak anlatılmak istendiğinde çarşaf teorisi olarakta düşünülebilir. 4 yanından gerdirilmiş büyük bir çarşafın üzerine top atıldığı düşünülür, bu top çarşafın ortasında durarak çevresine göre çekim alanı oluşraracak çarşafı bükecektir. Onun yanına bir elma konulduğunda topun çarşafdaki büktüğü yere doğru elmanın hareket ettiği gözleminden çekim kuvveti açıklanmaktadır. Yine aynı çarşafın üzerine ufak ama kütlesi büyük bir cisim konulduğunda çarşafı yırtmasından da karadeliklerin oluşumu somutlaştırılmaktadır.

Pek bir beyin yakan konu olmasının yanında da heyecanlandıran bir düşüncedir. Zamanın her yerde farklı akması uzay zamanın bükülmesiyle açıklanır. Bu konuda daha geniş bilgisi olanları ise bu başlık çağırmaktadır.

(bkz: çarpım tablosunu bilmemek)
heroes dizisinde hiro nakamura adlı karakterin sahip olduğu özel yetenek.
evrende maddenin durusunu ve iliskiselligini anlatmak icin kullanilan bir anlayis modelidir. uzay (bosluk veya alan diye de anlasilabilir) /zaman ayrimi klasik matematigin kabul ettigi bir yorumlama idi. bu anlayis maddenin uc boyutlu var olus durumunu sabit, ve en onemlisi bunu tespit eden gozlemciden (sen, ben, evrenin baska bir yerinde bulunabilecek fantastik herhangi bir baska eleman) bagimsiz olarak mutlak olarak kabul etmektedir. elbette bu bagimsizlik zamandan da bagimsiz olmak demektir. yani zaman ne olursa olsun madde maddedir klasik anlayisa gore. bu icten ice demektir ki, tipki madde gibi, zaman da kendi basina bagimsiz bir hadisedir; zaten bunu iddia edebilenler zamanin aslinda var olmayabilecegini, insanin uydurdugu bir kavram olabilecegini one surebilmislerdir. bu anlayis bugun terk edilmistir.

yirminci yuzyil itirabari ile, ozellikle einstein'in gorecelik kurami katkisiyla, zaman kavraminin bu iliskisellikten ayrilamayacagi benimsenmeye baslandi. daha otesi, "3 boyut + zaman denklemi (3+1) olmadan ne zaman ne de madde durumlari tespit edilemez" gorusu netlik kazanmaya basladi. zaman kendisinin uygulanacagi fiziksel elemanlar olmadan var olamaz, bu elemanlar da zaman olmadan hareket edemez, var olamaz. bu ille de atom gibi kutlesi olan varliklar icin soz konusu degildir; isik gibi kutlesiz -ama fiziksel- elemanlar da var olmak icin zamana ihtiyac duyar. en hizli hareket eden fiziksel varlik isiktir; isik hizi "isigin zaman icinde katettigi mesafe" demenin kisa seklidir. ve kutlesiz oldugu icin bosluk icinde atomlar gibi gerginlik yaratmayan isik (ve dahi radyo dalgalari, gama isinlari gibi benzeri dalga bicimleri) saniyede 300 000 kilometre hiz ile kaptirir gider.

uzay zaman bukulmesi seklinde aciklanmaya calisilan ve "gergin carsafi buken madde" tasviri aslinda iki boyutlu bir kesittir. madde sadece bir carsafin uzerinde degil, uzay (alan) icerisinde temas ettigi her yeri bukmektedir. ve bu bukum uzayi gerer, ve gerginligi yaratan, yada gerginlik sonucu ortaya cikan (bu kismi henuz net degil) etki ise yercekimidir. zaman maddenin yarattigi bu gerginlik ile ic ice iliskiselliktedir, ayrilamaz. henuz yercekiminin tam anlasilmamis olmasi da ayrica bu konuyla siki sikiya iliskilidir: acaba yercekimi atomlarin icinde bulunan bir partikul sayesinde mi (graviton) vardir, yoksa madde bu uzay zaman'i buktugu icin mi yercekimi ortaya cikar? yercekiminin nasil calistigini neredeyse newton'dan beri biliyoruz, ancak bunun sebebini veya kaynagini bulmak canli hayatin dna'dan ibaret oldugunu bulmaktan cok daha akilalmaz bir basari olacaktir. hele bunu kontrol edebilmek demek, kaptirir gideriz demektir ki, bunu yapabilen akil evreni bitirmis demektir. cok ucuk bir duzey yani...

mesela karadelikler "carsaf uzerinde yarattiklari delik" benzetmesi ile urettikleri yuksek yercekimi konsantrasyonu sayesinde butun bu uzay zamani delme noktasina kadar bukebilmektedir, -ancak delemez, o noktaya kadar buker; gavur buna "singularity" der-. degil herhangi bir madde, evrende en hizli ilerleyebilen isik bile karadeligin yarattigi ve ufuk cizgisi diye tanimlanan cukurdan kacamaz. bir baska deyisle, karadelikler butun bu madde, zaman vs. nin anlamsizlastigi yerdir. daha da otesi, 1980'lerin ortalari itibari ile baslayan yeni bir galaksi arastirma bicimi 2000'ler itibari ile kesin meyvelerini vermeye basladi, ve her galaksinin (bizim samanyolu da dahil elbette) ortasinda dev birer karadelik bulundugu gercegi anlasildi. bu demektir ki, yercekiminin bu en azgin oldugu evren hadisesi ayni zamanda isik, madde ve zaman diye bildigimiz her kavramin da besigidir; yani karadelik yoksa galaksi yoktur. karadeliklerin geometrisinin ve mekaniginin anlasilmasi bu nedenle hayati onem tasir.

elbette evren bunlardan ibaret degil, henuz bilmedigimiz ancak olcebildigimiz hadiseler de var; mesela bu saydigimiz isik hizinin, zamanin, maddenin, kara deligin vs. hic sokmedigi bir alan vardir: evren isiktan daha hizli bir bicimde genislemektedir. bu nasil olmaktadir, hangi enerji buna gaz vermektedir; burada el kol baglanir, zaten boyle bir durumun var oldugunun kesfi bile cok yakinlarda gerceklesmistir. uzay zaman bukulmesi bu hadise yaninda cok onemsiz yerel bir hadise olarak kalir. bu nedenle aslinda galaksiler veya galaksi kumeleri (gavur buna "cluster" diyor) sanki bir bal kavanozunun icinde koruma altinda gibidirler. yercekimi sayesinde maddenin uzayda yarattigi bu gerginlik aslinda tipki bir kavanoz balin icinde muhafaza edilen bilye gibi korumali ozel alaninda var olmaktadir. "kara madde" diye tabir edilen henuz fiziksel olarak varligi tespit edilememis, ancak yercekimi etkisi ile olculebilen gorunmez bir alan aslinda maddelerin koruma kavanozu gibidir; ve bunun disindaki alan, yani "kara enerji" olarak tabir edilen tarifsiz enerji evreni hizla genisletirken, isik, yercekimi, atom gibi elemanlar kendi kapali kavanozlarinda var olmaktadir.

insan olmak guzel sey...
4 mayıs 2011 tarihi itibarı ile nasa tarafından fiziksel varlığı deneyle tespit edilmiştir:
http://science.nasa.gov/s...-at-nasa/2011/04may_epic/
Bilimin bize hediyesidir.
Gerçekten bişey anlamadım .
kulağa bilim kurgu filmlerini getiren kelime grubu .
einstein abimizin sinema sektörüne yaptığı büyük katkıdır. 52626 filmlik malzemedir.
Bükülemez! Bükülseydi de cüneyt arkın abimiz bükerdi, diye düşündüren einstein teorisi. (saç baş darmadağınık, dil bir metre dışarıda. adam cıvık bi kere. götü başı oynak.)
maddenin uzayzamanın geometrisini bozmasıdır. bozma derken rastgele bozmuyor. buna en güzel örnek gerilmiş bir çarşaf üzerine atılan bilyenin çarşafta oluşturduğu şekildir. burada çarşaf uzayzaman oluyor ve bilyenin atılmasıyla birlikte bükülüyor. eğer çarşafın içindeki bilyeye dik açıda ve belli bir hızla başka bir bilyeyi yollarsak diğer bilyenin etrafında dönerek o bilyeye doğru çekilir. bu dönme hareketinin sebebi kütleçekim kuvveti, başka bir değişle uzay zamanın bükülmüş geometrisinden ötürüdür. gezegenlerin güneş etrafında yahut ay'ın dünya etrafında dönüş şekli uzayzamanın bükülen yapısı yüzündendir. malum yıllara baktığımızda böyle bir şeyi düşünebildiği için einstein babayı kutlamak gerek.
Kısaca özetlemek gerekirse; zaman evrenin her köşesinde aynı değildir ve gözlemciye göre değişir yani görecelidir. Buda evrensel olmadığı anlamına gelir.
hiçbirini okumadım.
hiçbir şekilde kafasında canlandıramayanlar fakat merak edip onu anlamak isteyenler için babaanneye anlatır gibi yavaş yavaş ve ayrıntılarıyla anlatacağım olaydır. buradan da karadeliklere neden "karadelik" dendiğine geçip onu daha iyi anlamaya çalışacağız.

öncelikle uzay nedir kısaca onu tanımlayalım. uzay, maddeyi içinde bulunduran ve sonsuz olduğu düşünülen boşluktur. uzay bir hiçlik değildir. burada hiçlik ile boşluğun karıştırılmaması gerekir. çünkü hiçlikte uzay da yoktur.

gelelim uzay türlerine. uzay türleri derken, gerçekte içinde yaşadığımız uzayın yapısının nasıl olduğunu sezgisel olarak bilmesek bile onu görsel olarak kafamızda canlandırabilmek açısından yine onu kendisine uyarlanmış koordinat sistemleriyle ele alacağız.

1 BOYUTLU DÜZ VE EĞRi UZAY:
http://www.politicalmetap...-shapes-Straight_line.jpg
http://etc.usf.edu/clipar...6055/76055_curve_9_lg.gif

2 BOYUTLU DÜZ VE EĞRi UZAY:
https://faculty.etsu.edu/...SOS-observatory/plane.gif
https://science.ma/wp-con...5/Spacetime_curvature.jpg

3 BOYUTLU DÜZ VE EĞRi UZAY:
http://http.developer.nvi.../elementLinks/22fig03.jpg
http://scienceblogs.com/s.../Curved_in_3D-600x576.jpg

2 boyutlu eğri uzay ile 3 boyutlu eğri uzayın karşılaştırılması:
http://2.bp.blogspot.com/...LEW5fVY/s1600/bending.png

bunlar içinde bulunduğumuz boyutta bir şekilde görsel olarak ifade edebileceğimiz uzaylardır. ancak sicim teorisine göre uzay duruma bağlı olarak 11 boyuta kadar çıkabilmektedir. eğer bu boyutlar gerçekten bir şekilde varsalar bile bizler daha yüksek boyutların ancak 3. boyuttaki yansımalarını tanıyabiliriz.

uzaya kısaca değindikten sonra şimdi uzay-zamanın ne olduğunu tanımlayalım. uzay-zaman, kabaca en boy ve yükseklikten oluşan bildiğimiz üç boyutlu uzayın yanına zamanın da bir boyut olarak eklenmiş halidir. böylece elimize dört boyutlu bir şey geçmiş olur ve adı da uzay-zaman olur. zaman, uzay ile iç içe geçmiş bir boyuttur. ancak zaman dediğimiz şey etrafımızda gördüğümüz şeyler gibi ne bir ene, ne bir boya, ne de bir yüksekliğe sahiptir. yani zamanı bir boyut olarak algılayıp ifade etmekte insan olarak zorluk yaşarız. örneğin dört boyutlu uzay-zamanı olduğu haliyle kağıt üzerine çizmeye kalktığımızda çizemeyiz.

http://vignette2.wikia.no.../latest?cb=20130906181334

matematik ve fizik derslerinden fazlasıyla aşina olduğumuz resimdeki bu koordinat düzleminde en boy ve yükseklik x,y,z koordinatlarıyla gösterilir. peki zamanı hangi koordinatla göstereceğiz? hadi farz edelim ki zamana da "t" diyelim. ancak onu kağıt üzerinde nereye doğru uzatırsak uzatalım çizdiğimiz bu şey dördüncü buyutu tanımlamamıza yardımcı olmaktan öte koordinat düzlemi üzerine çizilen x,y,z ile tanımlanan bir çizgiden başka bir şey olmayacak.

ancak tüm bunların yerine çok basit bir şekilde "uzay-zaman düzlemi" denilen bir şeyle bu durumu açıklayabiliriz. uzay-zaman düzlemi; dört boyutlu uzay-zamanın üçüncü boyuta indirgenmiş temsili halidir. yani madem 4. boyutu anlayamıyoruz ve ifade edemiyoruz, o halde onu 3. boyuta indirgemeyi denemeliyizdir. böylece uzay-zaman artık kağıt üzerine çizilebilir bir hale geldi. tıpkı bu örnekte olduğu gibi:
http://www.esa.int/var/es...B/Spacetime_curvature.jpg

şimdi gelelim uzay-zaman bükülmesine. yukarıdaki resimde 4 boyutlu uzay-zaman iki boyutlu bir eğri uzayda temsil edilmektedir (meşhur bilye ve çarşaf deneyi buna güzel bir örnektir). 3. boyut ise zaman olduğu için elimize 3 boyutlu bir uzay zaman geçmiş oluyor. burada ayrıca dikkat edilmesi gereken şey bükülen beyaz çizgilerin uzay-zaman bükülmesini değil, bükülmüş uzay-zamana uyarlanmış koordinat sistemini temsil etmesidir. çünkü biz gerçeklikte iki boyutlu bir eğri uzayda yaşamıyoruz. resimde kütleler bulundukları bölgenin etrafındaki uzayı bükmüştür ve zaman bu bükülmüş yerlerde düz bölgelere göre daha yavaş akar. ayrıca sadece gezegenler değil bizler bile bir kütleye sahip olduğumuzdan çok küçük ölçekte olsa bile uzayı büküyoruz. sonsuz uzayı hayal etiğimizde ise her yer bu şekilde bükülmüş alanlarla doludur. işte zaten bu yüzden de einstein'ın söylediği üzere zaman evrensel değil görecelidir. sanırım uzay-zaman mevzusu şimdi biraz daha anlaşılır bir hale geldi gibi.

o halde şimdi karadeliklerin neden her şeyi içine "çektiğini" daha iyi anlayabiliriz. neredeyse sonsuz yoğunluğa sahip bir cisim, etrafındaki uzay-zaman dokusunu yine sonsuza yakınsayacak şekilde büker ve sonunda şöyle bir şey olur:
http://liberteryen.org/wp...s/2011/05/singularity.jpg

resimde uzay-zaman öyle bükülmüştür ki bükülme sonsuza doğru yakınsar ve bir yerden sonra fizikçilerin pek de haz etmediği tekillik oluşur. haz edilmiyor çünkü bu durum koskoca bir denklemin sonucunun belli bir sayı yerine sonsuz çıkması gibi bir şeydir. hani matematik dersinde hoca hep "x sonsuza giderken" diyordu ya, işte burada da öyle bir gidiş var yani ve olay ufkuna bir kez gidenler bir daha geri dönmüyorlar. üstad yahya kemal'e de buradan selamımızı verelim.

işte bu yüzden de örneğin kendi etrafında dönen bir karadeliğin etrafındaki cisimler onun oluşturduğu vortekse kapılıp doğrudan sonsuza kadar "aşağı" doğru iner. yani karadeliğin "çekim kuvveti" yüzünden değil de etrafındaki uzay zamanın bükülmesi yüzünden içeri doğru bir iniş söz konusudur. sanırım bu sayede karadeliklere de neden karadelik dendiğini daha iyi anladık gibi.

özetle: Newton'un evrensel kütle çekim yasası'ndaki kütleçekimi denilen şey einstein'ın genel görelilik kuramına göre uzay-zamanın bükülmesinden başka bir şey değildir. tabii daha işin içinde gravitonlar var ki onlara girmiyorum ve o da bunlarla alakalı olup cern'de araştırılan konulardan biridir. muhtemelen de şu anki teknoloji ile kolay kolay bulunabilecek gibi gözükmüyor.
ulan einstein nerden aklina geldi bu? insan nasil düsünebilir ki, bir kütlenin zamani bükebilecegini, adam sanki olmayan seyi hayal etmis gibi helal olsun valla.
freud da böyle sanirim, rüyada görülen sekilleri belli seylerle eslestiriyor falan. ikisi de büyük dehadir gözümde.

ek bilgi olarak, karadeliklerin kütleleri muazzam derecede olduklari icin bükmekle kalmayip diger tarafindan cikiyor, hani su yatak örnegi varya, üstten delip alttan cikiyor ve arada bir köprü olusturabiliyor.
hayal etmesi dahi muazzam düşüncelere sebebiyet verendir. geçmişe yolculuk konusunda bir temel oluşturamasa da geleceğe yolculuğu mümkün kılabileceği düşünülmektedir.
bükülmedik bir uzay kalmıştı, onu da bükün de rahatlayalım dedirtir.
dünyayı kütle çekim değiştirecek.
Tipik olarak zamanın bükülme olayı farklı bir bakış açısıdır. Geçmişe yolculuk diye olacağını düşünüyorum. Geçmişe gitmek için daha farklı yöntemler mevcut olabilir Lâkin bunun geçmiş ile ilgisi olmadığını söylemek isterim.

Çünkü geçmiş bize göre olmuş ve gerçekleşmiş olasılık fonksiyon combinqsyonun sonucudur. O yüzden seçilen bile tekrar nasıl seçilemez ise bu olayda tekrar yaşayanamaz.

Ama kısmen bükülme içinde düzen bir süre sabit kalırsa o zaman geçmişten geleceğe akım olabilsede, o nesnenin enteopisi o zamanın ki ile uyuşma gösteremeyeceginden sonuçları daha ağır olabilir.
Zamanında değinmiştik.

(#37628994)
izafiyet teorisidir efendim.
Öpemediğin uzayı büküceksin.
Japon Bilim adamlarının raporunda Kayıp malezya uçağının bu sayede geçmişe bir noktaya gittiğine dair nihayi açıklamaları mevcut.ve bu açıklamalar malezya hükümetine akademik çalışmaların neticesinde sunulmuş raporlar.bizim memlekette bu tip bir açıklama yapsan kimse kanıksayamadan lan bunlar deli numarası yapıyorlar deyip siktiri çekerler.lakin malezyalıları bu açıklama tatmin etmiş olacak ki,haaa öylemiydi deyip dosyayı kapatmışlar bu kadar basit.
malezya uçağı ayrı bir konu, düşmedi de zaten. kendi başlığında anlatacağım bir ara o mevzuyu.

gelelim uzay zaman bükülmesine.

arkadaşlar her şeyden önce şunu bilelim ki uzaydaki yumruk kadar bir meteorun bile kütleçekimi vardır. hatta bedensel olarak bizlerin bile var.

bu kütleçekimlere sahip cisimlerin uzayı ve zamanı bükmesi, meşhur çarşaf örneği ile en gerizekalıya bile basitçe anlatılır ki einstein'ın bu örneği son derece güzeldir.

interstellar filmini izleyin arkadaşlar, hâlâ izlemeyen varsa tabi. uzay ve zamanın nasıl bükülebildiği, kütlenin yoğunluğuyla doğru orantıda olan kütleçekiminin zamanı kendine çekerek nasıl yavaşlattığı filmde harika şekilde anlatılır ve tabi karadelikler mevzusu da. karadeliğin olay ufkunu aşmadan uzayı ve zamanı korkunç seviyede bükmesi sonucu olay ufku sınırından geçilip gidilirse neler olacağı vs vs.

ışığın bile kaçamayıp emildiği karadeliklerin inanılmaz kütleçekimleri sonucunda olay ufkunun ötesinde neler oluyor bilemiyoruz ve muhtemelen de hiçbir zaman bilemeyeceğiz gibi duruyor çünkü bu çekimden sağ çıkacak bir canlı ya da hasar almayıp bilgi aktarabilecek bir cihaz yok. bizlere düşen ''karadeliğin içinde ne var'' ya da ''karadelikler paralel evrenlere açılan bir kapı mı'' gibi cevabını hiçbir zaman bilemeyeceğimiz sorularla uğraşmaktansa ''karadeliklerden nasıl faydalanabiliriz'' sorusu üzerine gitmek olmalı.

kısacası şu ki newton'un kütleçekim yasası aynı zamanda einstein'ın uzay zaman bükülmesinin temelini oluşturmakta. kütlenin ne kadar yoğunsa çekiminiz o derece güçlüdür ve uzay zamanı da aynı oranda bükersiniz.

çarşaf örneğini uzun uzun yazmaya üşendim, internetten inceleyebilirsiniz.
Izafiyet elden gidi-yeahhh.
kütlesinin çok büyük olmasından dolayı güneşin, uzak bir yıldızdan dünyaya gelen ışığı bükmesiyle (kütlesinden dolayı yönünü değiştirmesi) dünyadakilerin yıldızın konumu gerçek konumundan farklı bir noktada gördüğü ıspatlanmıştır. bu demek oluyor ki, bu kadar büyük bir kütle ışığı bükebiliyor. bu da einstein'ın çarşaf örneğinin ne kadar doğru olduğunu göstermektedir.