bugün

"tamamdır okey hadi bay bay" diye konuşanlara; deli uyuz oluyorum.
(bkz: daha sık banyo yapmalısın demiştim)
iş yerini dingonun ahırına çevirenlere
bir yerde birden çok baş olmasına
hiç kimsenin kendi sorumluluğunu yerine getirmeyişine ama o aynı hiç kimsenin herkesin işine karışmasına
genel olarak sorumsuzluğa
dedikoduyu gerçekten art niyetle yapanlara
gevşek ağızlılara
gevşek ağızlıların her dediğine inananlara
hiçbir şey araştırmadan mal gibi her boka anında inananlara
mevki-makam sahibi olup insanlıktan bir gram nasibini alamamışlara uyuz oluyorum.
olduğundan farklı görünenlere ya da görünmeye çalışanlara
bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlara
ukalalıkla saygısızlığı karıştıranlara
düşünmeden konuşanlara
bir şey sorulduğunda bilmem cevabı verenlere uyuz oluyorum...
herhangi bir dünya görüşüne sahip olmayanlara,
pazar sabahı tanımadığım biriyle uyanmaya,
otobüste sürekli gülen liseli kızlara,
kokanlara,
çamaşır suyu reklamlarına,
karşıma geçip ekşi erik dişleyenlere,
ben dedikodu yapmam diyenlere,
hobilerim; kitap okumak müzik dinlemek diyenlere...
aşk meşk mevzularının formülü olmayışına,
onlarla da onlarsız da yapılamayan her şeye, herkese, her yere,
datça’yı durmadan özleyişime,
çorba içerken ağzını şapırdatanlara,

martina hingis’in tenisi bıraktığına,
kadınların dengesizliğine,
yunanca’yı hala öğrenemeyişime,

mısır patlattıktan sonra kase dışına düşen mısır tanelerine,
biranın son yudumuna,
açlığa hiç dayanamayışıma,
ayva denen meyvemsi şeye,
bed sesli kadınlara,

an itibariyle evde neden bira yok sorunsalına ve bu berbat vaziyete ve de üşengeçliğime uyuz oluyorum...

tek başıma içmeye uyuz oluyorum
doğduğum büyüdüğüm memleketimde izmirim’de yalnız kaldığıma uyuz oluyorum,
şu anda sevgilimin yanında olamayışıma
elimdeki kitabı bi türlü bitiremeyişime,
mütemadiyen oyalayan hayata uyuz oluyorum...
radyo istasyonlarının radyonun bir haberleşme aracı olduğunu enikonu unuttuklarına uyuz oluyorumm...

sonracıma türk kahvesi yanında sakızlı lokum getirmeyen yerlere ve kişilere, okuduğum kitaba aa ne güzelmiş sona bana da ver diyip onu asla okumayanlara, hala kaset alıyor olmama uyuz olanlara uyuzum ...

unutmuşum hem de ne unutmak en uyuz olduğum şey şimdi geldi aklıma: bi şey vardır allah’ın cezası bi şey işte ve çok gereklidir ama şımarıktır ya şimdi değil ilerde gereklidir o şey e naparsın saklarsın hem de iyi saklarsın elin veledi falan eline geçirip de yok etmesin falan diye...sonra ilerler zaman o şey nolur...lazım olur işe yarayacağı gün gelmiştir...peki nerdedir...hatırlayan var mıdır...yoktur...hhııırrrr

bürokrasiye ve onun demir kafesine uyuz oluyorum defalarca...
kadınları aşağılayan zihniyete,
olduğu gibi gözükmeyenlere,
dikkat çekmek için yüksek sesle konuşanlara,
keşfettiğim bir grubu çok sonradan alakasız insanların sevmesine,
sabah gözümün içine giren güneşe uyuz oluyorum ben ....
(bkz: uyuz olmak)
asansöre bindiğim katın numarasına basıp bir saat zemine inmeyi bekleme şaşkınlığıma uyuz oluyorum...

genelleme yapıp her şeyi bir şeyin içine katıp kıyıda köşedeki kalan güzellikleri es geçen o katı anlayışa uyuzum... her türlü katı anlayışa uyuzum içinde bi türlü anlayış ve hoşgörü barındıramadıklarından... barındırdıkları boşlukları göremeyişlerine de uyuzum yoksa boşlukla yok bi derdim...

bu ara bana uyuz olanlara uyuz olamayışıma uyuzum en başta...sonrasında nasıl oluyor da eskişehir’in havasını özlüyorum ifadesindeki kendi şaşkınlığıma uyuzum...
çözümü uzun zaman alması muhtemel üzücü ruh hallerinin arsızlığına uyuzum....
bir renk var turkuaz...onun her dem göremeyişine uyuzum...
bir zaman var asap bozucu...onun her dem araya sevimsizce girişine uyuzum...
boşluğun kaldırma kuvvetinin olmayışına ve düşme hızının şiddetine ve dibe vurma eğiliminin fazlalığına uyuz oluyorum...
masa tenisinde sol elimi iyi kullanamayışıma uyuz oluyorum mesela...
doğal yetenek yetse keşke hep çalışma faslı olmasa keşke hep diye buna da uyuz oluyorum...
uyuzum en başta sebze yemeğine paso et koyup tadını kaçıranlara...
uzak yakın faslı var ya hani hasret özlem vs..işte onu ha bire dramatize eden hüzüncüklülere uyuz oluyorum bu ara...
son olarak hastalıklı bi ruh halim var arada bi gelip bende nöbet tutuyor...gereği yok bence..uyuz etmesin beni o gelmesin hiç...
ısınma enerjisi olarak kullanılan jeotermalin şuan evimizi ısıtmamasına, her uzvumun özellikle kıçımın donmasına uyuz oluyorum.
(bkz: bu burun bugün düşer)
yediğim son bademin acı oluşuna,
karakolda ayna var geyiğine -tamam var gerçekten de geyiğe ne gerek var-
kuşların kervanın yokluğuna, yokluğun hiçliğine, hiçliğin acımasızlığına,
uzaklığın yüreği çizmesine, yüreğin arazisinin dağlanmaya harap olmaya pek bi elverişli olmasına,
bodrumun yırtık dondan çıkar gibi her bi yerden çıkmasına, bodrum denince aklıma karanlık gelişine,
mimar kardeşimin yokluğuna, yokluğun hiçliğine,
dönüp dolaşıp başa gelmeye, başta bi şeyin olmayışına, sonun hayırsızlığına uğursuzluğuna,
elektrik yeşilinin yokluğuna, hakinin çokluğuna,
çoluğa çocuğa, ite kopuğa,
kitapsızlara,
emret komutanımcıklara uyuzum...
yolun ortasında yürürken aniden duran insanlara,
yağmurlu havada en yakındaki yayaya su sıçratmaktan haz alan sadist şoförlere,
windows vista'nın neredeyse hiçbir çizim programıyla uyumluluk göstermemesine,
unuttum dediğim birinin beklemediğim bir an karşıma çıkabilme ihtimaline,
her şey yoluna girdi derken bütün dertlerin peşpeşe gelmesine,
her seçim bir vazgeçiştir lafının gerçekliğine, uyuz oluyorum.
ben istemediğim zamanlarda bana soru soranlara
o kıl soruların gereksiz meraklılara
ilgi gösterir gibi yapanlara aynı zamanda ilgisizliğe
kaju fıstığının çok yiyince iç baymasına ama az yeme gibi bi durumun olamayışına

kendim ve sevdiklerim hariç çok konuşanlara uyuz oluyorum ben çok boş konuşuyorlar..
bi arkadaşımın başka bi arkadaşımı çalabilme ihtimaline uyuz oluyorum ama ben çalarım çalmayınca çünkü kendime uyuz oluyorum...
telefon hani uzağı yakınlaştırıyordu külliyen yalan telefona uyuzum....
takıntılı insanlara da uyuzum ben de takıntılıyım ama benimki gerekli...
sonracumaa...
her şeyi pek bi çabuk benimseyip kopamayışıma uyuzum mesela...bıraksalar beni mağaraya dönerken gözlerim dolacak o raddede bendeki bağlılık...
neyse...
teknolojik aletleri anlamayışıma
onlarla arayı bi türlü düzeltemeyişime
onlar bozulunca iyice bi şey anlamayışıma
hepsini duvara mimlemeyip orda bırakmayışıma
balkondan atmayışıma
pepsi ile anlaşan yerlere
evden çıkmamakta inat edişime
kötü olduğumu belli etmemek için çabalayışıma
akabindeki yorgunluğuma
genel olarak yoğunluğuma
ve en çok da
bencillere uyuzum bu ara...
istanbul’a uyuzum ama izmir’e daha çok...
emeğimin sömürülmesine uyuzum ama işsizliğe daha çok...
yalnızlığa uyuzum ama kimsesizliğe daha çok...
gürültüye uyuzum ama zifiri sessizliğe daha çok...
beni ağlatan şarkılara uyuzum ama böyle kat be kat mutlu oluşuma daha çok...
bencillere uyuzum ama ben-ci lere daha çok...
arkadaşlarımı çalanlara uyuzum ama, muhabbet dostluk paylaşmak nedir bilmeyenlere daha çok...
bi sahaf var ona uyuzum ama kitapsızlara daha çok...
kendime uyuzum ama kendime daha çok...
gösteriş meraklılarına, uyumak bilmeyen veletlere, bilgisayar bağımlılarına, çaykoliklere, düğünde alkolü sınırlı tutanlara, genel olarak alkolü sınırlandıranlara...uyuzum...bir de şu lanet olası mouse’nin işlevini yerine getirmemekteki inadına uyuzum...

iyi niyetimi kötüye kullananlara uyuz oluyorum.

tabakhaneye bok yetiştiriyormuşum gibi hızlı yemek yiyişime, otobüs duraklarına, klimasız belediye otobüslerine, fıçı biraya, buz gibi olmayan biraya, özgeçmiş denen zırvalığa, yol arkadaşımın içimi yakışına, artık 'o' şarkıyı dinleyemeyişime, o kafeye gidemeyişime...

arzuya aşık olanlara, kullanıp atanlara, sebepsiz terk edenlere, korkunun o içinden çıkılması zor içi dışı tuhaf labirentlerine...

uyuz oluyorum.
gündelik hayatta canımızı sıkan ufak şeyler vardır. aksaklıktır onlar. can sıkarlar. ya da senin karakterin öyledir. öyle şeylere daha çok dikkat edersin. adı üstünde uyuz olursun, burası da böyle bi kürsü olsun dedim işte...

sahte adlara-soyadlara, şehirlerarası yolculuklardaki yanında oturmayı bilmeyen hırtlara, sadece tek bir şampuan kullanabilmeme, istediğim siteye hemen ahanda şimdi erişemememe, mememe diye bir harf diziminin olabilirliliğine, bu kesin başka dillerde de oluyordur onları hayatta öğrenemem diye düşünmeme, meme kanseri demeye utanıp yanlış tanım yapanlara, trafik denen safsatanın tüm planları alt üst edebilirliğine, yolda yürümeyi bilmeyenlere, pc’ye karşı yeteneksizliğime, anketlere, anketleri hazırlayanlara, soğuyacak havalara,
açık alan ve kapalı alan korkusunu aynı anda yaşamama, tam bitti derken ben tam unuttum derken o şeylerin yeniden pörtlemesine, yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim-cilere, gözyaşımın yanlış yer ve zamanda akışına, yaşın kaç sorusuna, ona verdiğim cevaba, gevreksiz ayran içmeye, ayransız gevrek yemeye uyuz oluyorum.
belki böyle rahatlarım, geçer uyuzluğum.
güncel Önemli Başlıklar