bugün

lütfü erdoğan isimli sözde ingilizce hocası - I am a girl. diyen bir erkek öğrencinin kafasına bir toka takarak tüm ders boyunca o şekilde oturma cezası vermişti. bu en önde gelen ve unutmak istediğim anılardan biridir. *
tuvalete yetişemeyip altıma zıçmam. o şekilde okulun duvarında atlayıp eve kadar hiç durmadan koşup direk banyoya girmem.
bir kızla kavga etmiştim.*
akla her geldiğinde karın ağrısı yaratan, o günlerde yaşanan hislere dönüş yaşatan anılardır. bendeki biraz tuhaf;

-sınıfın en güzel kızına bir aşk mektubu yazmıştım. o günlerden kalan bir özellik ya da lanet olacak ki, tekrar açıp kontrol etmek istedim. imla, devrik cümle, anlatım bozukluğu vs var mı diye bakıyordum. sınıfın piçlerinden bir tanesi mektubu elimden aldı, okumaya başladı. üstüne atlayıp ağzını kırmak istedim ama yapamadım. 4 tane abisi vardı bu sikiğin, korktum. öğretmen gelince, aldı mektubu öğretmene verdi. o da okudu. yanına çağırdı beni. "çok ayıp sana" dedi. bağırdı, çağırdı ama dövmedi. ağlamaktan balona dönen gözlerimi açamaz kıvama geldiğimde dedi ki; "büyüyünce yazarsın bunları, ama şu kısımları şöyle şöyle değiştirirsen daha etkili olur" dedi. şöyle şöyle değiştirdim serpil öğretmenim. daha etkili oldu. büyük öğretmensin vesselam.
defterin son iki sayfası kaldığında annem yine '' ulan iki günde bitirdin defteri dimi'' demesin diye kendi defterimi kendim yırtıp önümdeki kızın sırasının altına atar ağlamaya başlardım. örtmeennimmmmmm yaaa bu kız defterimi yırtııııı böööğğğ yenisini alsın. öğretmende inanır yeni defteri kıza aldırırdı. o kızın '' örtmenim yemin ederim ben yapmadım'' diye ağlaması hiç gözümün önünden gitmiyor sözlük. çok pişmanım ve unutamıyorum bitürlü.
Koskocoman bir Salonda yapılması gereken konuşmaya başlamadan evvel, Kendisini Bir kız Adı ile tanıtan ben, Efenim öldürün daha iyi.

Dipnot: Elime tutuşturulan kağıtla öyle yazıordu.
Edit: Heyecan yaptım abisi.
annelerini yoğurtladığım piçlik konusunda master yapmış olan arkadaşlarım tarafından bildiğiniz okul sırasına 3. sınıfta yapıştırılmam...

hayır, yapıştırdınız bari japon karıştırmasaydınız.
japon karıştırmamış olsalar...**
ilk okul ikinci sınıf yıllarımda benim de başımdan unutmak istediğim bir anı geçti ama ne mümkün.

bir ders sonrası teneffüs zili çaldı ve ben bahçeye çıkmak istemedim. sıramda yastık yaptığım kollarımın üzerine başımı yasladım ve şekerliyorum. sınıfta benden başka 2-3 kişi vardı o sırada. teneffüsün bitiş zili çaldı ve öğrenciler kısa süre içinde sınıfı doldurdu. 2-3 sıra önümde oturan nagihan isimli kızın * * teneffüste defteri yere atılmış ve muhtelif sayfalarına basılarak yıpratılmıştı. öğretmen henüz ortalarda yok ve kız gördüğü manzara karşısında salya sümük ağlıyor. bende o sırada olayı idrak edemediğimden ötürü "acaba neden ağlıyor" diye düşünürken öğretmenimiz sınıfa girdi. kısa bir süre sonra nagihanı öyle ağlar vaziyette görünce sordu hayırdır gibisinden. bu da olayı anlattı tabi cevaben. ve öğretmen sordu:

Öğretmen: nagihan kim senin defterini yere atıp çiğnedi?
Nagihan: Mahmut yaptı öğretmenim.

Öğretmen: mahmut tahtaya gel. neden yaptın oğlum bunu.
Mahmut: hocam vallahi ben yapmadım. teneffüste sıramdan kalkmadım bile.

Diyalog şiddetli bir çift tokatla son bulmuştu ve ben o günden sonra ilkokul öğretmenimi hiç sevemedim. okuldam, dersten, hocalardan ve okumaya dair her nevi husustan beni soğuttu.

Not: isimler uydurma, olay tamamen gerçekten alıntıdır.
çantamda amigo yazardı. bir tenefüste am am amigooooo diye bağırmıştım. biri öğretmene şikayet etmiş ve dayak yemiştim öğretmenden. (am nedir bilmiyordum bile).
Okul kantininde çalışmaktan doğan yetkilerimi kötüye kullanıp kasalardan araklayıp arkadaşlarıma peşkeş çektiğim fruko gazozların hesabını, anneminde içerisinde olduğu odada müdür efendiye verirken yaşadıklarımı unutmak isterdim. *
sınıfta adaş olduğum karşı cins tarafından sürekli öpülmeye çalışılmam ve benim onun sevgilisi olduğumu iddia etmesi.*
3. sınıfta derste arkadaşımı teselli etmeye çalışırken öğretmenimin yanlış anlayıp kulağımı tırnaklaması.
ben öyle çok izin alıpta dersten çıkan haylaz tiplerden değildim, usluydum ayıptır söylemesi. artık bir gün mesanemin son anları hissediyorum, dedim "oğlum çıktın çıktın, çıkmadın en büyük rezillik" çekinerekten bir izin aldım hocadan, tuvalete koşuyorum. neyse rahatlama anları filan, derken zil çalmış. millet hücum etti tabi, ne varsa tuvalette bu denli şevkle gelmeleri için, onu da anlamış değilim. 2 tane sığırın da su savaşı yapası tutmuş. biri saklanıyormuş tuvaletlerden birinde, bende daha çıkmamıştım. bu ses gelince benden, onu ben sanmış, köşede pusuda bekliyor. lan çıkmamla "foşşşşş" diye suyun üzerime dökülmesi bir oldu. sonrasını hiç anlatmıyım zaten, ortada sırılsıklam kaldım böyle direk gibi. ama hiç unutmadım o dangalağı, intikamımı çok ileride bile olsa alabilirim.
3 sınııf falandı galiba sevdiğim bir çocuk vardı yada o zamanki aklımla ben sevdiğimi sanıyordum gidip onu dudağından öpmüştüm. unutmak istiyorum çok utanıyorum hala karsılaştığımız zaman söyler sen beni öpmüştün diye.
daha o zamandan belliymiş cesaretim kız olduguma aldırmadan gidip öpmemden.
-ilkokul 2. sınıfta iken ders zili çalmasından 5 dakika sonra dersliğe doğru koşarken, müdür yardımcısı tarafından görülmem ve geç kalmamın cezası olarak elindeki kızılcık sopasıyla** bacaklarımı hissetmeyinceye kadar bacağıma vurması; salya sümük bir halde sınıfıma girmem ve o halde olduğum halde, geç kaldığım için bir de sınıf öğretmenimden yediğim tokat ve ardından ellerime yine kızılcık sopası ile vurulması.
nasıl bir dönemden geçmişiz sözlük. kızılcık sopası diye bir şey vardı, bir zamanlar okullarda.
öğretmen kimin sınıf başkanı olmasını istiyorsanız onu yazın demişti. herkes bi isim yazarken, kağıda '' ben '' yazmıştım. evet herkes gülmüştü ama hoca isim yazın demediki. küçücük ben nerden bilebilirdim isim yazacağımı.
- kırmızı etek,beyaz gömlek,kırmızı kurdela,kırmızı ayakkabı,kırmızı beyaz ponpon ve ricky martin şarkısı eşliğinde her bayram dans ettiğim o anıları unutmak istiyorum.
(bkz: ahmet buhan)
- (bkz: nezle) iken vede yanınızda mendil ve türevleri yokken geçen tüm ders saatlerini unutmak istiyor insan. üstelik babanız marketçi iken, arkadaşların "lan bi selpağı bile yok! fırt fırt ne lan bu?" diye düşündüklerini düşünürsünüz bütün ders boyunca.

- oğlum bugün ne öğrendin(iz)?
* selpak mendilin önemini (a.q)!
ilkokul beşinci sınıfta sıra arkadaşımın, 12'lik faber castel sulu boyayı(sulanmış şeklini düşün onun) yüzüme yapıştrması ve bütün sınıfın bana gülmesi. tamam pembe olsun kırmızı olsun bu tip baskın renkler beni açıyor, bunu arkadaşım da hissetmiş olacak ki hiç çekinmeden sulu boya kutusunu yüzüme geçiriverdi. bu da yetmezmiş gibi, yaklaşık 10 sene sonraki ilkokul arkadaşlarıyla olan toplu buluşmamızda bu kötü anıyı bana hatırlattı.

"-ay ne hoş hatırlıyormusun, sulu boyayla yüzünü boyamıştım ben senin?
+hatırlamıyorum ahmet ya, çok geçti üstünden.*
-nasıl hatırlamazsın ya herkes gülmüştü sana, sen hatırlıyorsun değil mi gökhan?*
*hatırlıyorum abi ya, sürrealist bir çalışmaydı nasıl unutabilirim hehehehe. *
+................
*"
sınıfın en havalı çocuklarından birini dövmüştüm o günden beri ezik takılıyor keşke yaşanmasaydı be sözlük.
kafaya kuş sıçması ve salak ergen bünyenin bunun üç teneffüs sonra sınıfın yakışıklısından öğrenilmesi. ev terliği ile okula gidilmesi. (bkz: ferdi tayfur unutmak istiyorum)
ilkokulun kötü hatıralarıdır işte.

3. sınıf, değişen dördüncü öğretmen. babam da o okulda öğretmen ya, kadın (ah be melahat hocam, ellerinden öpmek isterim yine de) her ders kaldırıp mütemadiyen matematik sorusu çözdürüyor tahtada. ulan istisnasız hepsini yapıyorum ama bir aşağılama, olmadılar falan. ulan el çocuna 1 tane , bana 4-5 tane, yapıyoruz ama, nasıl bir stres, yazık be.

bir gün hasta oldum bahanesiyle gitmedim, öyle ki o gün eve farklı zamanlarda 3 arkadaş geldi, öğretmen seni istiyor diye. gitmedim. bir de sınıf başkanıyım. ertesi gün gittim, yardımcım bayılmış sınıfta, becerememiş eleman (benim becerdiğim de söylenemezdi ya), herkes üstüme geliyor, senin yüzünden ali bayıldı, sınıf çığırından çıktı, ulan herkes beni suçluyor, nasıl suçlu hissettiysem kendimi başladım zırlamaya. adam benim yüzümden bayılmış, bunu bütün sınıf söylüyor, ulan salak desene * sussaydınız da bayılmasaydı çocuk, sınıf gürültü yapıyor çocuk bayılıyor, bir de beni suçluyorlar, 22-23 sene oldu heralde hala içimdedir. o zamandan hazır cevap olmadığım belliydi ya. ne yapalım. geçti işte. bir de melahat öğretmenim sayesinde matematikten nefret ettim. istikbalimi skti attı ama yine de saygım sonsuzdur canım öğretmenime.
sinifta erkeklerle taso oynuyor diye insani yerin dibine sokan hocanin poykurmesi. bir de okuma yarisinda basarili olunmadi diye tokat yenmesi. bunlar icin bir de evde aglanir.
Tam da yurtta kaldığım dönemde bayan ingilizce hocama yanlışlıkla ''anne'' demiştim...
güncel Önemli Başlıklar