bugün

Herkes, her şey yabancıdır. Hatta satın aldığın şey için yabancı değilsin sana şu kadar olur diyen esnaf bile yabancıdır
hiç unutmam bir tane çocuk vardı küpeli giyim tarzı falan değişik aha dedim bizim üniversitenin değişiği de bu galiba hep tv'lerde görürdüm her okulda olurdu bizde de bu olacak demiştim. sonra çocukla aynı sınıfa düştüğümü öğrendim. velhasıl kelam senin benim gibi bi adammış muhabbeti falan da iyiydi sonradan arkadaş olduk.
ilk günlerimde tanımış ve neredeyse her gün konuştuğum kız arkadaşlarımın şuan hiçbirisi selam dahi vermeyecek potansiyele sahip.
Benim için bok gibi değildi. Arkadaşlarla konuştuk, muhabbet ettik. ilk derste fazla bir şey işlenmemişti. Şimdi birazdan ikinci derse gireceğiz.
fizik mühendisliği için sabahın 8.30 unda fizik dersinin başladığı gündür...
bütün gün sınıf aramakla geçer, her hoca gelip onbeş dakika konuşup gider ardından iki sat boş oturursunuz, tanımadığınız gelecekteki arkadaşlarınızla konuşursunuz ve hiç biri sigara içmiyor siz içiyorsanız fena halde canınız sıkılır. sonraları düşündükçe kusmak istersiniz.
üniversiteye giderken aklına amerikan filmleri gelir. hani oğlanlar yataktan iki kızla kalkarlar, fıçıları kafaya dikerler, hortumla bira içerler bla bla bla. hayatının en heyecanlı zamanlarını yaşayacağını düşünürsün. sabah uyandığın zaman kafanda kilotla yanında sırtüstü yatmış sarışın bir hatunla uyandığını hayal edersin.kanındaki adrenalin, dopamin seviyesi artmaya başlar.
fakat ilk hayal kırıklığı kampüsün girişinde olur. mini etek, mini şortlu kızlar yerine kara pardesülü kızlar türbanlarını çıkarmakta. içinde ufacık bir karamsarlık oluşur. varan iki, filmlerdeki o yemyeşil çimenlerin, ağaçların yerine çamur ve çalışan iş makinaları vardır.yinede ümidini yitirmezsin.varan üç, eğitim fakültesine gelirsin, gözlerini kapatır içeri girersin filmlerdeki gibi köşelerde yiyişen çiftleri arar gözlerin ama nafile. mülayim aöl mezunları fetullahçılar bir iki tane rapçi 4- 5 tane de gotik vardır. hayallerin yıkılır. ağlamak için tuvalete gidersin .gözlerin yaşarır, ama amonyak kokusundan. ve kendini zorla kantine atarsın. gözüne ilk çarpan köşede oturan zavallı sevimli mi sevimli bir kızdır. lisede yaşadığın engin deneyimlerine güvenerek yanına gidersin. "oturabilir miyim?" kız da sana nezaketen "evet" der. "üniversiteyi hiç böyle hayal etmemiştim" dersin. kız da sana "benim nişanlım var." der. işte o an yıkılırsın. kızın memleketteki manitası kızı kaçırmamak için basmıştır nişanı. küfredersin. çıkarsın gidersin bir birahaneye içersin içersin 50 tl bayılıp çıkarsın."hani üniversitede kızlar teklif ediyordu. hani üniversite herkesin bir kere yaşayabileceği müthiş bir deneyimdi. siktir len. lise de hiç değilse tuvalette sigara içiyorduk" dersin içinden.
ertesi gün kapüse tekrar girdiğinde kimseyi takmıyorsundur. çünkü sen filmlerdeki çılgın gençsindir. yoldan geçen kızları kesmemeye çabalamalar. kendinden emin bir yürüyüş stili. of aman. sınıfa girersi. kimsenin yüzüne bile bakmazsın ve en arka sıraya oturursun. abazan birkaç tip gelir. "kardeş biz gaynaşmak için kantır oynamaya gidiyoz gelyon mu?" diye sorar.gülersin.dalga geçersin belki.fakat "assault'ta oynayalım ben terörist olurum" dersin ve kendini hayatın dalgalarının götürdüğü yere bırakırsın.
arkadaş edinme çabasının yoğun olduğu gün.
ben 4 sene burada ne yapacağım bir başıma?bu koskoca duvarlar ** yutar beni?anfiler ne kadar da büyükmüş?insanlar da çok garip?şeklinde devam edip giden acemice ama olağan soruları okula yeni başlayan öğrencinin kendine sorduğu gündür.herkes, herşey yabancıdır o gün size,hele bir de asosyal bir tipseniz,kimseyle gidip konuşmaya da cesaret edemezsiniz.onlar(bir grup oluşur hemen) gelsin merhaba desin diye bekler durursunuz.ama illa ki birileri çıkar karşınıza ve genelde ilk tanışılanlar 4 sene boyunca can ciğer arkadaşlarınız bile olabilir.
insanın kendisini fevkalade insanlık dışı hissettiği gündür..

bu satırları yazan yazar o ilk gün kendisini rakun gibi hissetmiştir..

herhangi bir alaka beklenmemelidir.. sadece hissedilir..
Kendinizi sudan çıkmış balık gibi hissetiğiniz ve liseden sonra üniversitenin hiç alışık olmadığınız farklı bir havası olması nedeniyle anaokulu günlerini hatırladığınız her ilk gibi özel bir gündür.
bu günden önceki gece zor uyunur. zira heyecan vardır fazlaca. bu heyecanın üstüne bir de kimseyi tanımama korkusu bindi mi sabahı sabahlarsınız. sonrada mor göz altları ile gider her şeyin normal olduğunu görürsünüz. kısaca gözde büyütülendir.
pazartesi olmasından kıllandığım gündür.
ulan acaba lisede kalsak daha mi olurdu diye iç gecirilen sonsuz ızdırap dolu gün.
beklentilerinizi karşılamayan bir üniversitedeyseniz 'boku yedim ben' duygusu güne damgasını vurur.
Cennet yurdumun cennet memleketi çanakkalede öğrenci olmak ne zor imiş meğer..
Bu tezimi kiralık ev ararken ortaya atmıştım, şimdi anlatacaklarımla güçlendireceğim..
benimle beraber üç arkadaşım daha ev bulamadığımız için üniversiteye bir hafta geç başladık.. Ev bulamama sebebimiz de ev olmadığından değil dostlar, erkek öğrenciye ev olmadığından.. hani erkek öğrenciler, ev sahiplerini beceriyor ya, ondan ev vermiyolar erkek öğrenciye.. neyse sinirleniyorum bu konu açılınca, kapatalım..
Otobüsten indiğim gibi bavulumu yazıhaneye bırakıp direkt okula gittim.. acayip yorgunum ama böyle..
Sınıfa girdiğim gibi bütün bakışlar üzerime toplandı.. erkeklerin gözlerinde "hayırdır bilader, ne bakıyon?" bakışları, kızlarınkinde ise "hayvana bak, öküz gibi bana bakıyor" bakışı vardı.. salaklık bende ama; zaten bi hafta geç gelmişin sınıfa, bir de sınıfın kapısından içeriye bir adım atıp sınıftakileri baştan aşağı süzüyorsun.. lan sınıfta masa, sıra yok mu? git ilk önce otur, ondan sonra ne istiyorsan onu yap.. ben kapıda abartısız iki üç dakika durup sınıftakileri kesmişim abura koyim.. sonra aklıma gelmiş gidip sıraya oturmak.. sıraya oturduğumda da kızları kesmeye devam ettim.. bi yandan ev arkdaşlarımla girdiğim "eve kız getiren ilk kişi olmak" adlı iddia konusunu düşünüp, bu kızlardan iş çıkar mı lan sorusu.. öbür yandan, acaba cool bakışlarla etrafı süzmek ne kadar etkili olur abura koyim sorunsalı zihnimi meşgul ederken sınıfa bi adam geldi.. sınıfa kendini tanıttı ve yoklama kağıdını verdi en öndeki kıza.. ulan sınıfta kimse konuşmuyor, uykum geldi.. kafamı sıraya koydum.. zaten memleketten gelmenin verdiği yorgunlukla içim geçmiş amnyskym.. gözlerimi bi açtım önümde oturan kız kolumdan dürtüp duruyo.. gözlerine baktım kızın.. "yoklama kağıdını imzalayacaksın salak" der gibi bi bakış attı ve kağıdı önüme koydu.. sınıfa girerken dağılan karizmam, artık iyice tükenmişti.. kendime güvenim bitmişti ulan..
anyway, hocaya gidip kağıdı verdim ve hoca kağıda bakıp "aykut kim aranızda?" sorusunu yöneltmesin mi? ahh dedim aykut sıçtın şimdi.. kısık bi sesle benim diyebildim.. özgüven diye bişey kalmadı ki amnskym.. bi bana baktı, bi kağıda baktı adam ve ikinci soruyu yöneltti:

- aykut, çocukluğun nasıl geçti?

ulan ben ne demek istediğini düşünürken daha açıklamaya yaptı.

- yani demek istediğim rahat bi ortamda mı büyüdün yoksa baskı mı gördün?

cevap veremiyordum, psikolojimin am.na koymuştu adam.. sınıftan kaçmak ve bi daha geri gelmemek istiyordum.. yine kısık bir sesle "rahat bi ortamda" diyebildim ancak.. tabi inandırıcı olmamıştı.. emin misin dedi.. kafa salladım karşılık olarak.. "sevindim senin adına" diyip sustu ve yerine oturdu.. bütün sınıfın bakışlarını üzerimde hissediyordum lan.. oysaki ben en arkaya oturup yavaşi yavaş kaynaşacaktım sınıftakilerle.. ama şimdi rahat bi ortamda büyüdüğümü anlatmam gerek ilk olarak..

Not: vallaha rahat bi ortamda büyüdüm.

II. Not: yemin bile ederim bak...

Ekmek arabası çarpsın ki rahat bi ortamda büyüdüm..
Ben yeniyim de burda Mahmut diye bir hıyar varmış kim o?
Rektör! Ayrıca benim babam!
kayıt sırasında önümdekiyle arkadaş olmamla başladı herşey...... diye anlatılmaya başlayan anıların yaşandığı gündür.
elinizi kolunuzu nereye koyacağınızı bilmeyip, hele birde başka bir şehirden geliyorsanız ortama mel mel baktığınız, dahil olma çabasına giriştiğiniz gündür. kampüste nerde yemek yenir bilmessiniz, bu yüzden karşınıza gelen ilk cafeterya ya girmiş ve senenin ilk kazığını yemiş olursunuz.
zira mezun oldum ama öğle yemeğine verdiğim paranın içime oturduğu o günü unutamadım.
kabus gibi bir gündür. herkes birbirinin yüzüne mal mal bakar. nerden geldim buraya diye hayıflanırsınız ama emin olun bir kaç gün içinde geçer.
sınıflarda birinci sınıf öğrenilerinden başka hiç kimsenin olmadığı gündür.
üniversitede ilk gün olmaz hatta ilk hafta da olmaz, dibi dibi rek ilk hafta sınıfı yanlış binada aradığı için bulamaz. bir hafta sonunda bir bilene sorması gerektiği aklına gelir ve üniversitedeki ilk haftasını sınıfı bulamadığı için sallamayıp kantinde geçirdiğini farkeder. bu da böyle bir anımdır. *
SU DAN ÇIKMIŞ BALIK TABiRiNiN EN UYGUN OLDUĞU GÜN.
haldır haldır derse girilecek sınıf aranır.sağa sola aval aval bakınılır.ne kadar çömez olduğunuzu belli etmemeye çalışsanızda bir süre sonra çömez olduğunuz ortaya çıkar.yanına sınıfı sormak için gittiğiniz kimse sizin o gün dersinize girecek hoca olabilir.
olum körpeler gelmiş lafını ilk ve allaha şükür ki son kez duyacağınız an.