bugün

büyük umutlarla alınan porno cd'nin içinden kürtçe düğün çıkması.
ihlas elektrikli şofbenle yıkanırken 1'in çok soğuk 2'nin çok sıcak gelmesi ve adam gibi bir ısıda yıkanamamak.
bilmediğiniz bir yere giderken şoförden sizi o durakta indirmesi için yardım istemek ve acaba unuttu mu, acaba geçtik mi tedirginliği yaşamak.
annenin size binbir eziyetle taktırdığı perdenin kornişlerinden birinin atlandığının farkedilmesi ; perdeyi söküp tekrar takmak , kısaca kolların mına koymak.
montla sıçmak...
gecenin köründe çay ve ekmek arası yapıp televizyon ışığında yatağın içinde yemeğe çalışırken çayın ekmeğe dökülmesi ve ıslak ekmeği ele ilk alış anı.
hayatta karşılaşılan dumurlukları mükemmel çizgilerle bize aktaran umut sarıkaya'nın mutsuzluk tanımıdır.

örneğin: kendin için alınan dondurmanın akşam yenilmesi için buzdolaba konulması ve akşam geldiğinde dondurmanın yerinde yeller esmesi.
ya da : yeni tanışılan kıza uzatılan çakmağın gazı bitmiş olması.
ilkokulda kırmızı kalemin ucunun sürekli kırılması ve başlıkları kurşun kalemle yazmak zorunda kalmak. yoktu ki öyle uçlu kalem falan...
sevgiliyle fantezi yapmak için dolaptan bi koşu alıp getirilen sarelle kutusundan köfte çıkması.
çaya pötibör biskuvi bandırırken, biskuvinin koparak bardagin dibine dogru yol almasi.
ıslak çorapla taş zemine basmak.
sabah kendiliğinden uyanırsın, dersin ki "ohh lan ne güzel alarm da çalmadı biraz daha uyuyayım", ama saate bir bakarsın ki alarmın çalmasına sadece 5 dakika var.
tuvalete girdikten sonra tuvalet kağıdının bittiğini farketmek.
gecenin bi vakti msn'de çevrimiçi kimsenin kalmaması ya da sadece tek kişi kalması. (bkz: msn e kendisini ekleyen kisi)
duşunu almışsın, kendine güvenin tam, kurulanıyorsun; en güvendiğin tişörtün ellerinden kayıp hayvan gibi kullandığın banyonun ıslak zeminine çarpıyor. ve sen bu vahşeti sadece izliyorsun...