bugün

birden kapının açık olduğunu farkederler.. cenifır "dur aşkım girme içeri" dese de erkekliine yediremeyen ceyk içeri girer.. bir de bakar ki..
telefon acı acı çalmamıştı ama..bu dikkat çekiciydi..
telefondaki ses: "19 mayıs kutlamalarındayız" diye ekledi.
"anne abartma" dedi.. alıştıra alıştıra söylemeye çalışma dedi ve anne dayanamadı.. "kızım baban evden kaçtı 3 gündür haber alamıyoruz" dedi..
işte tüm sır burdaydı ve bunun cevabını yıllar sonra öğreneceklerdi..
anlaşılan ceyk gene bir haltlar yemişti ama ne yemişti
o da neydi.. bir adam yatıyordu yerde.. ağzından birkaç kelime dökülüverdi ve öldü.. dedi ki..
işte bu noktadan sonra olan olmuştu artık; gitti bizim lahmacun fırını
şifreli konusmustu adam çünkü dinleme cihazı vardı üstünde..
da vinci codu çözen türktür
sorular art arda geliyordu, cenifır bunalım yapmıştı yine..
ak sakallı dede araya girdi ve dedi ki
"selam" diye karşılık verdi ceyk.. sus lan çarpılırsın dedi ak sakallı dede..
tam bu sırada içeriye mini etekli , göğüs dekolteli sarışın bir giriverdi.
tezatlıklar art arda geliyordu.. aksakallı dedenin elinde bir kağıt parçası vardı, üzerinde anlamsız kelimeler yazan.. şifreli olduğu belliydi..
oda mavi boncuktu nazar değmesin diye vermişti
uludağ roman ın 4. serisidir. (bkz: bi siktir git dedirten entryler)*
hatun bildiin aptal sarışınlardan gibi gözüküyordu ama gerçek öyle değildi..
hatun hazırlıksızdı, pist çamurluydu o gün.
hatun aslında hatun değildi sarışın hiç değildi peruktu
cenifırın babasıydı..
ajan daha cok bir ibneydi.ancak itiraf etse ajanligina son verilcekti...
Not:cok zeki bir ajandi entrysinin altina yazdim,ama gec kaldim.entry de gume gitti.
oda gizlilik için bu yolu seçmişti
her şey netleşiyordu yavaş yavaş..
olayda bir kelek vardı ama neydi