bugün

sıkça gördüğüm durum. kendi adıma, beğenmeyen çekip gitsin, açık ve net. tabii ki eksikleri ve eleştirilecek yanları var sözlüğün; fakat bok atmak da nesi?
provakatörlerin işidir. türkiye'nin 1 numerolu sözlüğün dibe çekmek istiyorlar, bu tip oyunlara alet olmayalım. *
gidilecek yeri olmayan durduğu yeri beğenmeyen kişilerdir. kimse zorla tutulmamaktadır geldikleri gibi gidebilirler.
yedigin kaba tukurmektir.
terbiyesizliktir.

(bkz: tükür oğlum babanın suratına)
türkiye'de yaşayıp, türkiye'yi eleştiremeyen otların yadırgadığı davranış. bravo size.
bok çukuruna gül atılmayacağını bilen birisidir.. ama sen "bataklıklar kurusun gül bahçesi olsun" diyorsan hadi başka yerlere sıç..
kendilerine, beğenmeyen gitsin dendiğinde çok sinirlenen tiplerin eylemidir. sen gelmeden önce sözlük vardı, sen gittikten sonra da varlığını sürdürmeye devam edecek...
sol frame de bulunan her dört başlıktan birinde atatürk'e bok atılırken pek garipsenmemesi gereken durum.
(bkz: uludağ sözlük yazarlarının eleştiri kabızlığı)
yediği kaba sıçmak.
ne üzerinden edebiyat yapacağını bilmeyen yazar tipi.
(bkz: kral çıplak)
sözlüğün daha iyi olmasını isteyen herkesin yaptığı iştir.
ben de bunu sık sık yapıyorum.
niye mi?
basit.
anasını sattığımın sol frame ini siken gerizekalılar yüzünden.
benim değer verdiğim şeylere küfrediyorlar, bölücülük yapmaya çalışıyorlar, sonra ben de sesimi çıkartmayayım mı?
hı hı.
(bkz: öz eleştiri)
meyve veren ağacı taşlarlar. *
(bkz: ananı da al git)
ya sev ya terk et mantığının sözlükte bile kendini göstermesi durumudur. madem öyle biz de olaya o açıdan bakıyoruz.

şimdi biricik sözlüğümüzü bir ülke gibi düşünelim. modları yöneticiler, yazarları da halk olarak. bu bağlamda eleştirileri de ikiye ayırmakta fayda var; kurumsal ve bireysel... kurumsal eleştirilerde hedef modlar yani yöneticiler oluyor. takdir edersiniz, abuk sabuk nedenlerle sildikleri entryleri, attıkları yazarları ya da kutladıkları/kutlamadıkları özel günleri eleştiriyoruz ki bence şahane bi tutum. her ne kadar seçimle başa getirmediysek de en azından onların iyi niyetli söylemlerinden edindiğimiz haklarla burada onlara eleştirilerimizi dile getirebiliyoruz. bok atmış olmuyoruz böyle yaparak, ülkemizin daha iyi ve objektif bir şekilde yönetilmesini istiyoruz. çünkü başka ülkeye (bkz: diğer sözlükler) taşınmak istemiyoruz, bulunduğumuz yer güzelleşsin istiyoruz. pek vatanperver ve asil bir tutum zira...

bireysel eleştirilerimizi de yazarlar arası eleştiriler olarak algılayabiliriz. farklı görüşlere sahip halkın atışması yani. nasıl ki dolmuşta arkadaşınla bir şeyi tartışıyorsun, bakkaldan ekmek alırken ayaküstü türkiye'yi kalkındırmanın 10 yolunu sıralıyorsun; işte burda da aynısı... herkes seninle aynı düşünmeyince de yine bok atma değil, eleştiride bulunuyorsun. şahsen ben mesela 7/24 "bühüüü, burası çok milliyetçi, çok cinsiyetçi" diye tepiniyorum. tıpkı türkiye'de tepindiğim gibi. ama gerçek hayatta 'karşı cepheden' birini istemeyince hayatıma almama lüksüm var. ama sözlükte sol framede görünce bir başlık pıt tıklıyorsun ve hay ben senin diyene kadar okuyup öğrenmiş oluyorsun o düşünceyi. karşı çıksan da bi durdun dinledin, fena mı oldu? (evet bazen çok tepem atıyor ama olsun) kendi sırça köşkünün dışında insanlar neler düşünüyormuş öğrendin. meğerse böyle düşünenler de varmış... kamusal alan dediğimiz tam da bu işte. sen söyle, ben söyleyeyim, ikna etmek zorunda değiliz birbirimizi. illaki bu tartışma hali bir bilince taşıyacak bizi.

şimdi canım arkadaşım, aynı anda hem sevip; içinde bulunmak isteyip hem de daha düzgün bir yer olmasını sağlamak için eleştiriyorum sözlüğümü/ülkemi. hem kurumsal, hem bireysel... buyur sen de bu tutumumu eleştir, oh ne güzel, di mi?
sonunu düşününüp de kahraman olamayanların işidir.
sen o kızı seviyorsun, ama o kız veriyor
aşık atışmasında görülen saprofit davranışıdır.
Yazdığı domaine sıçan yazarın eylemidir.
türkiyede doğup türklere bok atmak gibi bişeydir.
çıktığı kabuğu beğenmeyen kaplumbağadır.
Zaten uludagda yazdigi icin sonuna kadar hakli olan eylem.