bugün

Değildir.
Ulubatlı gercektir. Benim.
Kaynakların çoğu öyle bir karakterin olmadığını söylüyor. Ama kesin bir dille var ya da yok denmiyor o konuda kesin bir belge yok.
Valla hasanı bilemicem de, ulubatlı souness reisi bizzat yaşadık.

görsel
karagöz ve hacivat gibi gerçekte olup olmadığı tartışılan konu. bir hikayeleri vardır ama bu hikayeler bir gerçeği mi işaret ediyor, kesin bilinmiyor. yalnız bu karakterler tarihe bursalı olarak damga vurdukları için gerçek olmasalar bile biz onların gerçek olduğunu içten kabul ediyoruz.

görsel
istanbula ilk giriş yeri olan fatih silivri kapıda sur dibinde yatan ve osmanlıca bilenler gidip okuyabilir, elekli hasan baba veya elekli baba (dede) isminde bir mezar vardır. işte bu mezar sahibi uluabatlı hasandır. neden isim değişik diye soracak olursanız; akşemsettin hz. lerinin hayatını ve eserlerini okuyanlar bilirler ki gerekçesi de, ''Ulubatlı Hasan'ın Fatih Sultan Mehmet'in önüne geçmemesi için'' dir. o yüzden osmanlı kaynaklarında direkt ulubatlı hasan diye geçmez. fakat fatih sultan mehmet, adaşı mehmet ve hasan diye sultan fatihin çocukluk arkadaşlarının bahsedildiği bu konu ''yeniçeri ocak kayıtları/fatih dönemi ve molla hüsrevin/enderun kayıtlarında pekala geçmektedir. zaten fatih mehmet, adaşı mehmet ve hasan, bu üçü çocukluk, kılıç talimi arkadaşıdır.

bu mevzuyu açan arkadaşları tenzih ederim, sözde tarihçi olduğunu iddia eden erhan afyoncu bile ''osmanlı kayıtlarında ulubatlı hasan geçmez'' deyip milletin kafasını karıştırdı. neden geçmediğini de anlatsana hoca. o elindeki diplomayı tuvalete sok, üstüne de bir kova su dök.

ulan madem yok, 500 yıllık bursa karacabey uluabat köyü nereden geldi, uzaydan mı düştü dangalak tarihçi..!

--spoiler--

Ulubatlı burada.

istanbul'un fethinde, vücuduna 27 ok saplanmasına rağmen sancağı Topkapı surlarına diken Ulubatlı Hasan'ın mezarını buldu....

Osmanlı tarihinde büyük önemi olan Ulubatlı Hasan'ın bugüne kadar yeri bilinmeyen mezarını, TAKViM buldu. Türk Silahlı Kuvvetleri'nden Yüzbaşı olarak emekli olan Mustafa Malkoç, yıllardır süren araştırmalarından sonra, Ulubatlı Hasan'ın mezarının, Fatih'in en eski semtlerinden olan Silivrikapı sur dışında bulunduğunu öne sürdü. Malkoç, Ulubatlı Hasan'ın mezarının neden sur dibine gömüldüğünü şöyle anlattı:

AKŞEMSETTiN KARAR VERDi
"Ulubatlı Hasan'ın Fatih Sultan Mehmet'in önüne geçmemesi için, Fatih'in hocası Akşemsettin, "Hasan'ın cesedini alın, bir sur dibine gömün. Mezarı da belli olmasın' diye emir veriyor. Bunun üzerine yeniçeriler Ulubatlı Hasan'ın mezarını Silivrikapı sur dışına gömerler. Burası yıllarca 'Elekli Baba' mezarı olarak bilinir. Bunun nedeni de bir rivayete göre şöyledir. Ulubatlı Hasan şehit olmadan önce Sultan Mehmet'in kendisine, 'istanbul sana değermiydi?' sorusu üzerine, "Elek elek oldum Sultan'ım, ancak yine de sancağımı bırakmadım. Peygamber efendimiz de bizimle beraberdi" şeklinde yanıt vermesi olarak yorumlanıyor."

SANCAĞI SURLARA DiKMiŞTi
UluabatlI zengin bir ailenin çocuğu olan Hasan, Fatih Sultan Mehmet ile kılıç talimi yapmıştı. Ulubatlı Hasan, Sultan'ın izni ile istanbul'un fethinde en ön saflarda yer almış ve kahramanca savaşmıştı. Osmanlı sancağını surlara diken Ulubatlı Hasan, daha sonra şehit düşmüştü. Hasan'ın mezarı bugüne kadar nerede olduğu bilinmiyordu.

ULUBATLI HASAN KiMDiR?
1428 yılında Bursa Karacabey doğumlu olan Ulubatlı Hasan, istanbul'un fethinde yani 1453'te şehit düştü. Ulubatlı Hasan, istanbul'un Türkler tarafından fethedilişinin simgesi olmuş ve Türk mitolojisinin bir parçası haline gelmiştir. Birçok filmde canlandırılmaktadır.

https://www.takvim.com.tr...013/10/19/ulubatli-burada

--spoiler--

görsel
ulubatlı hasan’ın kabri ve tarihî kimliği ortaya çıktı!

uzun zamandır bir “fetih efsanesi” olduğu öne sürülen ulubatlı hasan’ın kabri ve gerçekten yaşamış biri olduğu kanıtlandı.yeniçağ tarihi uzmanı araştırmacı-yazar hakan yılmaz’ın ortaya koyduğu tarihî kanıtlar,fatih’in şehit sancaktarı“baba hasan”a ait fatih’teki ilginç bir kabrin ulubatlı hasan’a ait olduğunu gösteriyor.

baba hasan-ı alemî” adıyla tanınan sancaktar hasan’ın kabri, fatih’in horhor semti yakınlarında, kırma tulumba sokak’la girdap sokak’ın birleştiği köşede yer alıyor. kabrin ilerisin de eskiden hasan’ın adıyla anılan kısa minareli kârgir bir mescit de varmış. ne yazık ki bu mescit, tarihî yarım adanın beş asırlık görüntüsünü değiştiren 1956 istanbul şehir planlamasında, açılan yola çok uzak kalmasına rağmen “ahşap çatılı ve değersiz” olduğu gerekçesiyle yıktırılmış. ulubatlı hasan’ın kabir ve mescidinin bulunduğu mahalle fetihten bu yana “alemdar (sancaktar) baba hasan mahallesi” olarak biliniyor ve kabri halk tarafından ziyaret ediliyormuş. mescid arsası şimdi park alanı olmuşsa da, önünden geçen sokak hâlâ “baba hasan camii” adını taşıyor.

kabirde yatan alemdar hasan’ın ulubatlı hasan olduğunu kanıtlayan en önemli delil ise, 1806’da tamir edilen kabrin yan duvarı üzerine yerleştirilen manzum kitabesi… şimdi kaybolan ve elde yalnız fotoğrafı bulunan kitabe de,“sıdkî” adlı şairin yazdığı beş beyitlik tarih manzumesinin ilk beyitlerinde, hasan’ın burca çıkıp ilk türk sancağını dikme ve şehâdete erme anları kendi dilinden şöyle özetleniyor: “elimde ateş saçan kılıç, dilimde settâr’ın nazmı (tekbir) / ben oldum fâtih’in o gün göz kamaştıran sancaktârı / kahır pençemle, düşmanla rüstem’ce ulu gazâ ettim / kanlar içinde kalarak oldum şehidlerin serdâr’ı…”şiirin “tarih”içeren en son mısrasında“hasan”ın adı da açıkça geçiyor ve: “ne devlet ki hasan baba’dır sekiz burcun sancaktârı” denilerek, onun istanbul’un sekiz kara burcu arasına ilk türk sancağını dikmekle,şehri fetheden askerler içinde en büyük devlete kavuştuğu belirtiliyor. çağdaş kaynaklarda hasan’dan sonraki ikinci sancağın dokuzuncu burca dikildiğini gösteren kayıtlar, kitabedeki bilgilerin otantikliğini açıkça gözler önüne seriyor.

kabir ve kitabe ortaya çıkmadan önce, ulubatlı hasan hakkında çağdaş bizans tarihçisi sfracis’in büyük kroniği’nde anlattıkları dışında hiçbir şey bilinmiyordu. bu çağdaş kaynak, on dokuzuncu yüzyıl başlarında haksız gerekçelerle fetihten 120 yıl sonra yaşamış olan makarios melissinos’a atfedilmiş, ulubatlı hasan’ın da onun eklediği efsanevî bir karakter olduğu iddia edilmişti. kitabedeki ilginç mısralar; hasan’ın sağ elinde kılıçla burcun üzerine çıktığını, orada bizans askerleriyle çatıştığını, kendisine has şiddetiyle düşmanlarını kaçırdığını, fakat sonunda atılan ok ve taşlar yüzünden kanlar içinde kalarak şehadete ulaştığını anlatan sfrancis’in betimlemeleriyle tam olarak örtüşüyor ve metnin onun kaleminden çıktığını da kesinleştiriyor.

ulubatlı hasan’ın kimliğine ışık tutan yeni tarihî bulgular yalnız bunlarla sınırlı değil. yılmaz’ın tespitlerine göre, ulubatlı alemdar hasan ağa’ya fatih’in babası ıı. murad tarafından 1425 yılında ulubat gölü’nün doğusunda yer alan kızılcıklı, şimdiki adıyla hasanağa köyü birkaç köyle birlikte vakfedilmiş ve başkent edirne’de, çöke yakınlarında bir köy de bunlara ilâve edilmiş. edirne’deki bu köyün adı da bursa’dakine benzer şekilde şimdi hasanağa adını taşıyor. vakıf belgesi şimdi bursa’nın nilüfer ilçesine bağlı hasanağa köyünde, soyundan gelen bir ailenin elinde bulunuyor. alemdar baba hasan kuşatmaya katılmadan önce hem bursa’da, hem de edirne’de vakıflar kurmuş ve her iki şehirde camii, mektep, zaviye, hamam… gibi hayır eserleri yaptırmış. yılmaz, arşiv belgelerinde baba hasan’ın istanbul’daki oğullarının adlarının, bursa ve edirne’deki hasanağa köylerinde de aynen ortaya çıkmasının her iki hasan’ın aynı kişi olduğunu kanıtladığına dikkati çekiyor.

vakfiyede ulubatlı hasan ağa’nın yüksek bir devlet adamı olduğuna işaret edilirken,“islâm sancağının dikicisi” olduğuna da göndermede bulunulmuş. hatta edirne’de yaptırdığı camii ve türbe alanı da, bu nedenle daha o dönemde“alemdar mahallesi” adıyla anılır olmuş. ne var ki alemdar baba hasan, altmış yaşının üzerindeyken katıldığı istanbul kuşatmasında, fatih’in teşvikiyle otuz kişilik bir grupla birlikte burcun üzerine çıkıyor ve bunlardan on sekiziyle birlikte burçtan aşağıya düşerek şehit oluyor. kitabeye göre sur dibinde, insan ölüleri ve yüksek taş kümeleri altında kaybolan bedeninin bir süre nerede olduğu bulunamamış. nihayet yeri rüyada birine gösterilmiş ve oradan çıkarılıp şimdiki kabir alanına nakledilmiş.

hasan’dan sicill-i osmanî yazarı mehmed süreyya da açıkça söz etmiş veonun ıı. murad’ın son zamanlarından beri “sekbanbaşı” iken, istanbul’un fethi sırasında şehit olduğunu kaydetmiş. bu önemli bilgi onun fatih’in sancağını topkapı burcuna son anda, onun emektar eski bir sancaktarı olarak diktiğini göstermiş oluyor.

bu tespitler yalnız ulubatlı hasan’ın kabrini ve ilginç yaşam öyküsünü aydınlatmakla kalmıyor; özellikle fetihte “sekbanbaşı” olduğunu gösteren son bilgi, şimdi kabrinin biraz yukarısında yatan ve “ilk fetih şehitleri” olarak anılan “on sekiz sekbanlar”ın da, onunla birlikte surlara çıkan ve aşağı düşürülerek şehit olan ilk on sekiz şehit olduğuna ışık tutuyor.

(bugün gazetesi, 21.05.2019)

Aynı konu hakkında başka bir gazetede yayınlanan haberin linki:

http://www.milliyet.com.t...ulubatli-hasan-mi-2872509




görsel
(resim:#2)
görsel
baris hemen simdi illa birşeyler yazmak için yazmak zorunda değilsin. Her ağzı olanın illa konuşması gerekmiyor yani, o yüzden sen rahat ol.

O makaleyi bende okudum. Hasan adında bir sekbanbaşının yaşadığını makaleye bakıp kabul etmişsen, orada o sekbanbaşının şehit oluşunun Mehmet Süreyya tarafından not düşüldüğünü de görmüşsündür. o zaman "koskoca sekbanbaşı ki yeniçerilerin başında ki bir kişi şehit olacak nasıl şehit olduğu yazılmayacak biz burada tahmin yürüteceğiz" demeyeceksin. Yazar tahmin yürütmemiş, senin yazılmadığını sandığın o notun nerede nasıl yazıldığını sana zaten göstermiş. Göstermeseydi sen yukardaki bilgileri nereden verecektin? Düşün de öyle konuş biraz.

O sekbanbaşının vakıf köyü Ulubat gölüne yakınsa Ulubatlı olmadığını asıl senin kanıtlaman gerekir.

Francis Ulubatlı der, Rum tarihçileri zaten kimden sözetse hep onun nereli olduğunu söyler. Bu bir yazım geleneğidir. Bizde bu yoktur. Senin Balaban Çavuşundan "Filan yerli Balaban" diye mi bahsediyor Latin yazar? Karıştıran süleyman için "Bilmemnereli Süleyman" mı diyor yoksa lakabıyla mı anıyor Behişti? Tabii ki lakabıyla anıyor, Grek tarihçisi olmadığı için memleketini hiç karıştırmıyor. Biz lakapla anarız ya da ünvanıyla anarız, Baba Hasan ya da Hasan Ağa deriz. Bunun neresinde anormallik var?

Bunları hiç düşündün mü arkadaşım, düşünmeden konuştuysan eğer konuşmanın bir anlamı da yok. Bu hikayeler ve sırf muhalefet olsun repliklerinden herkes sıkıldı artık.

Yazar kaynağın Melissenosa değil Francise ait olduğunu söylüyor ve uzun makalesinde bunu ispatlıyor da.

Öyle ise senin üfürükten bahanelerle hala ayak diretip bence 'ulubatlı hasan'ı'' baba hasan'a bağlamaman yani biraz sallama ..
Gerçek şuan Yanımda çay içiyoruz.