bugün

bunu newyork'ta öyle güzel yaşadım. öyle güzel hissettim ki. bütün ulu sözlük yazarları gözümde bitti. eridi. yok oldu.

koskoca newyork. sadece bir yıllık ingilizce eğitimiyle kendimi orada bulmuşum. "get" fiilini daha bir ay öncesinden hocaya sorup öğrenmişim. (get fiili lan. almak) ve ben yüksek gökdelenlere baka baka akşama kalacak bir hotel aranıyorum. times square'dayım. ve yanımdan geçen giden kızlar. teki bile bakmıyor bana. biri dönüp de varlığımı farketsin. hadi farketmedin bari ben bir şey sorduğumda yüzüme bak. hadi yüzüme bakmadın. cevap ver ulan!

neyse. hoteli buldum. ki bula bula harlem'de on kişilik bi oda. ucuzdu napim. zencilerle kalmaya tahammül ettim. lan bi girdim odaya. etraf sütyenlerle dolu. kolyeler takılar...

anlam veremedim. yatağımın altına bavulumu sıkıştırdım. çıktım dışarı. çıktım dolandım boş boş. bilmediğim görmediğim bisürü yer keşfettim. ki sadece televizyonda görmüştüm oraları, heyecanlı oldu baya. ama kadın yoktu yanımda. azmışım zaten. etekli kız görünce umumi tuvalete çekiliyodum, o derece.

akşam dokuz gibi oldu. metroya binip otele dönmeye karar verdim. gideceğim yön belliydi, biliyordum nasıl gidileceğini. işte amaç sormak ya, amaç bir güzelle konuşmak ya.. bir kız gördüm. aman allahım... ben öyle bi kızı sadece internette porno sitelerinde ya da hollywood sinemalarında görmüştüm. yanına yürümek zorunda hissettim. bir daha böyle şeyle karşılaşmayacağımın bilincinde olarak yürüdüm kıza. ve bildiğim yerin "nerede" olduğunu sordum. ve tek kelimeyle bana bakarak cevap verdi. evet lan. ya yok böyle bişi. uçlarını görünüyordu memelerinin. saçları altın sarısıydı. bu zaten anlatılmaz. anca görülmesi gerek. o kısa etek ve hayvani dekolte ve yanımda tüm varlığıyla bana cevap verdi. ses enerjisini benim için kullandı. metroya bindiğimde de delinin biriyle uğraştım mınakoim. kendi kendine konuşuyodu, bana bulaştı. zaten bekliyodum böle bişi, onlar da beni düşlüyo galiba..

otel odama döndüm. gene dağınık. gene değerli eşyalar saçılmış, iç çamaşırları, makyaj malzemeleri...

yatağıma uzandım, kızı düşündüm. düşündükçe kahroldum. onu siken insan mı acaba diye.. "böyle biriyle cinsel münasebette olanlar da var görüyor musun emrah?" diye hayıflanarak yumdum gözlerimi.

bir ışık yandı, kahkahalarla birlikte içeri dalan ilk kıvırcık, turuncu saçlı kızı gördüm. ardından sırayla sarışın, esmer gene sarışın.. ve sekiz kişi oldular. bir tane mi çirkin bulunmaz?.. bir tane mi kilolu olmaz aralarında!?

yatağımdayım demiştim. ama uyumadım allahtan. şimdi uyuyo gibi mi yapsam yoksa hoşgeldiniz manasında gülümsesem mi onlara?.. ama dillerini konuşamıyorum ki. ezikliğe bak lan. 8 tane güzelle aynı odadasın ve konuşamayacaksın. bunun bilincindesin. ve düşünüyorsun endişeli biçimde selam verip vermeyeceğini.

anlamışındır. eziğim ben. korkağım bide.. bi şöle gözümü açıp merhaba demedim. diyemedim. kendime güvenmiodum, ingilizceme güvenmiodum. halbuki hepsi avrupanın çeşitli ülkelerinden güzel kızlar. 20 - 24 yaş arası değişen çıtırlar.

üzerlerini değiştirirler diye iç geçirdim. şimdi soyunurlar da ben gözümü aralayıp bakarım az biraz. ulan hepsi soyundu. ve üstlerini sadece soyundular. çırılçıplaklar. giyinmediler daha. öylece yattılar.

neler düşündüğümü hiiiiç hatırlamıyorum. düşünemiyordum sanırım. çünkü kanlarım sikime sıçramış. beynimde akan kan damlasından eser yok.

sokak lambasının maviye çalan ışığı bizim otelin penceresinden içeri vuruyordu. tam da yanımdaki yatakta yatan kızın üzerine. evet. sabahın kızıllığına kadar o kızın pozisyonlarının değişmesini seyrettim. çıplak vücudunu. yanımda ama dokunamamanın verdiği acıyla yanımda.

evet. eziklik. ezikliğin sınırı. son noktası. bu yüzden ben dahil tüm sözlük yazarları eziktir bu hususta. dün seni gördüm ulusta. diyor bu uzun girimi sonlandırıyorum. çok konuştum. hadi by.
http://i37.tinypic.com/16m2km.jpg
(bkz: new york ta beş minare)
(bkz: herkesi kendi gibi sanmak)