bugün

üç harfli belki biraz daha fazlası...

hayata bakış açısı, bir nevi yaşam felsefesi...daha açık bir ifadeyle hayata karşı duruş. alınan nefesin bir amacı olduğuna inanmak kadar sıradan bir şey bu insanlar için. tıpkı körü körüne bağlandığımız insanların ya da inançların sıradanlığı gibi.bu sıradanlığın getirdiği bekleyişler gibi. insanların, kendi kendi yetebilme kabiliyetinin farkındalığı içine düşmenin ne kadar zor bir şey olduğunu kavrayabilme imkansızlığı kadar da saçma. saçmalıklar değil midir zaten insanoğlunu sorgusuz inanışlara sürükleyen efsun? saçmalık göreceliliği zaten baştan ağaşığa insanlar için bir sevk unsuru taşır. saçma olan kişiye göre farklı olandır, farklı olan ilgi çeker. zaten her şey de bu şekilde başlar körü körüne sürüklendiğimiz sonu belli olmayan uçurumda. aynı aşk adı verilen üç harfli gibi. tanımlayamadığımız bir değeri tasvir etmeye çalışmak saçma değil midir? bence saçmadır. bir çok insana göre de bu böyledir, yani saçmadır. ama içerisinde cazibe taşıyan bir kavramdır aşk. cazibe en belirgin özelliği değildir tabi aşkın. gizem, aşkı tanımlamaya çalışırsak kesin olarak kullanabileceğimiz belki de tek kavramdır. gizemli olan da çekicidir. insan gibi basit kavramlar da çekici olanın peşinden sürüklenebilecek kadar hafif düşsel öğelerdir. aşk, aslında sonunda ne olduğunu bilemediğimiz bir yoldur. bu gizem yolun sonuna kadar sürükler insanları. sürekli bu engebeli gizem dolu yolda ilerleriz, ilerlemek isteriz. bazen hayatımızı kadere bağlıcak kadar basit olup yolumuzdan çıkarız ve şans eseri bu yol bizi çıkmazdan çıkarır. ama insanoğlu tekrardan o yolun içine atar kendini. bu gizemli yolculuğa kaldığı yerden devam eder. yorulur, yorulur üstelik çok da yıpranır. üzerinden parçalar dökülür, çıplak kalır ve üşür. üşüme, ürperti getirir aynı gizemin ürperticiliği gibi. bu üşüme arzuyu teşvik eder. bu yolculuk devam eder ve artık atılan adımların son adımlar olduğu anlaşılır. ve insan düşünür en azından düşünmesi gerekir. bu atılan adımların son adımlar olacağı hissi nereden kaynaklanıyor. 2 belirgin ihtimal ön plana çıkar;
1) takatin tükenişi, yani güçsüzlük,
2) o uğrunda tükenilen, zayıf düştüğümüz yolun bitmesi.

burada akıl devreye girer. hani hep var olduğu söylenen akıl süzgeci devreye girer. bu düşünme devresinde insanın en belirgin özelliklerinden birisi daha devreye girer; merak . bunca aşama kaydedip uğrunda tükendiğimiz yolun sonunda ne olduğunu görmek ister. ve yürümeye devam eder. bu düşünme sırasında tükenen vücut ve beyin kendini biraz da olsa yeniler, dinlenir. son adımlar atılacaktır artık, bu bellidir. tüm gayretle son adımlar başlar. geride bırakılan bunca yolun verdiği yorgunluk son adımların hızını düşürse de insandaki merak duygusu adımların şiddetini arttırır. hep mutlu olacağını umarak ilerlemeye devam eder. o sırada durur, yürümeyi bırakır. aynı benim yaptığım gibi. 3. ihtimali unutmuş olma ihtimali yeşerir zihinde. ya o yürünen yolun sonu yoksa? geri dönüşü bile olmayan bir yol...
cin veya cinlerdir.