bugün

tımarlanmış sipahi anlamına gelen kelime grubu.
Osmanlı Devleti'nin Klasik Dönemi'nde, dirlik sahiplerinin besledikleri Türk - Müslüman kökenli atlı askerlerden oluşan ordudur. Maaş almazlardı. Tüm giderleri ve harcamaları dirlik sahiplerince karşılanırdı. Savaş zamanı dirlik sahiplerinin bağlı oldukları Sancak Beyi'nin komutasında, Beylerbeyinin ordusunda savaşırlardı. Barışta askeri eğitim yaparlar ve bölgelerinin güvenliğini sağlarlardı. Komuta sırası, Sipahi, Çeribaşı, Alaybeyi, Subaşı, Sancak Beyi, ve Beylerbeyi şeklindedir.
birçok yararı olan sistemin ordusu.
maaş almazlar.
yerlidirler.
tüm osmanlı ülkesine yayılmışlardır
jandarma görevi üstlenirler
devletin kasasından tek bir akçe çıkmadan savaşa hazır ve büyük bir ordu bulunur.
karın tokluğuna çalıştırılan asker erbabı.
ilk çağda temelleri atılmış (hititlerde benzeri sistem vardı) ortaçağ avrupasından osmanlıya kalan bir zihniyetti tımarlı sipahi. osmanlının devrinde oldukça başarılı işlemesine rağmen, modernizasyondan nasibini almadığı için çöken ve kanımca batışıyla birlikte devleti de düşüren sistemidir.

feodalizmi anlatalım biraz: bilindiği gibi, topraklarda "mülk" diye bir hak yoktu ortaçağ'da.
gerek deniz hakimiyetinin azalması, gerekse merkezi gücün zayıflamasıyla yolların güvenliğinin kaybolmasından ötürü ticaret zayıflamıştı. ticaret ölünce piyasada cash para kalmadı (altın). para ile askerleri kendine bağlayamayacak, kimseye maaş ödeyemeyecek durumda olan kral, sahibi olduğu topraklarını vassallarına bırakırdı işlemesi için ve maaş sistemini böyle kurarlardı(alma verme dünyası). toprak kral'ındır, kral işlemesi için vassallarına verdiği bu arazisinden vergi de alırdı yamulmuyorsam.

süzeren vassal ilişkisi olarak tabir edebileceğimiz bu zincirde, kral tarafından atanan landlord, vassal her ne denirse, alt birimlere atayabiliyordu bu toprağı da. ancak işleme hakkı sadece kendisine aittir; "ben buraların gralıyım" diyemez bu toprak ağaları, sorumlu olduğu toprağa iyi bakmalıdır. yetiştirdiği (beslediği) askerler ile de kralının ordusuna destek olmak zorundaydı(diye hatırlıyorum). ortaçağ ekonomik sistemini incelediğimizde, bu şekilde siyasi bir bölümlenme de mevcuttu.

osmanlıda bu süzeren-vassal ilişkisinin eşdeğeri tımar sistemidir işte.

devlet (aka: sultan) toprağı hakettiğini düşündüğü bir savaşçısına verir. kumandanı bu toprağın işleme hakkına sahiptir. devredilemez, miras bırakılamaz bu topraklar; kumandanımız sadece işler toprağı, o kadar. istediğinde de gral (sultan tamam) toprağı verdiği bu kişiden, hizmetlerini (toprağa bakımını) yetersiz bulup, geri alabilirdi ve başkasına ihale edebilirdi. vergisini vererek, askerlerini yetiştirerek süper bir şekilde micro management eylerdi bu tımarlı sipahiler. maaşlı askerler değildiler ve besledikleri askerlere maaşı kendileri verirdi(ta istanbul'dan memleketin dört bir yanına para mı gitsin sandık sandık). teorik olarak güzeldir.

ha zamanla topraklar miras edilir oldu, bozuldu sistem. devlet vergi ver(e)mez oldu tımar bekçileri, oldular sahipleri ve sistem çöküşe gitti.
Eyalet askerlerinin dolayısıyla Osmanlı ordusunun en önemli kesimi..
Tımarlı sipahiler Türklerden oluşurdu. Tımarlı sipahiler tımar sahiplerinden ve bunların beslemekle yükümlü oldukları askerlerden meydana gelirdi. Bir seferden 2-3 ay önce tımarlı sipahilere hazır olmaları emredilirdi..
Bütün sipahilerin sefere katılması zorunluydu. Sipahilerin subaylarına Alaybeyi denirdi. Her alaybeyi 1000 sipahiye kumanda ederdi. Silahları kılıç,ok,kalkan,mızrak idi. Her sipahiye birde at verilirdi. Başlarında miğfer üstlerinde zırh bulunurdu. Tımarlı sipahiler atlı olduğundan hızlı hareket edebiliyordular. Bu nedenle düşmanı çember içine almak ve kaçan düşmanı kovalamak onların göreviydi. Akıncılar sınır boylarında oturur, seferde ordunun güvenliğini sağlardı. Bir kaç dil bilen tımarlı sipahiler istihbarat görevi yaparlardı. Barış zamanında ise düşman topraklarına akınlar düzenlenirdi..
ön şartı "türk olmak" olan atlı osmanlı birliği.

evveliyatında yanlış bilinenleri veya maksatlı yapılan dezenformasyonları ortadan kaldıralım; her sipahi savaşa katıldığında 3000 akçe alırdı ki; bu çok önemli bir paraydı, karın tokluğuna falan çalışmazlardı. tımarlı sipahiler kendi beylerine ölümüne bağlı kişilerdi.

ortaçağ avrupasından binlerce yıl evvel orta asyada kurulmuş bir sistemin devamıydılar; selçuklu devletinde kullanılmışlardır, hatta ortaçağ avrupasından çok evvel "ertuğrul gazi", kendisine tımar verilmiş bir beydir; yani osmanlı imparatorluğunun kuruluşu tımarlı sipahi sistemine dayanır. ortaçağ avrupasındaki "şovalye" sisteminin tımarlı sipahilerden taklit edildiği bütün dünya tarafından bilinmektedir. bizim yalancı düttürüdücülerimiz bunun tersini iddia etmektedir, şoklardayım.

şimdi bir taraflarından tarih uyduranlara selam edip bir iki ayrıntıya girelim;

tımarlı sipahiler osmanlı ordusundaki en ağır zırhlı birlikti. bronz bilekliklerden, çelik dizliklere kadar tam zırh kulanmışlardır. gövdelerinde iyi hareket edebilmek maksatlı zincir zırhlar olsa da; göğüs, sırt, omuz gibi önemli bölgeler gene tabaka tam zırhlarla korunmaktaydı. türk tipi miğfer kullanırlardı.

bir tımarlı sipahinin yanında bozdoğan, balta, mızrak, eğri kılıç ve kalkan bulunurdu.

önemlerini kaybetmelerinin sebebi kendi modernizasyonlarıyla falan alakalı değil; gelişen teknoloji karşısında atlı birliklerin açık hedef olmarından kaynaklanmaktadır. "tüfek icad oldu mertlik bozuldu" lafzının direkt örneğidirler.

baştan aşağı tüfeklerle donatılmış piyadelere karşı tümüyle türk soylu atlıların ölüme sürülmesi kadar salakça bir hamle olamayacağından zamanla önemleri savaş alanında yitmiştir.
mottosu "atlı er başkaldırmaz" olan osmanlının tarihçiler tarafından avrupa sövalyelerine denk gördükleri atlı birliklerdir.

Tımar sistemi sadece türklerin nüfus olarak yoğun olduğu bölgelerde uygulanmıştır ve kanun ile özellikle türklerin tımar sahibi olma koşulu getirilmiştir.
bütün silahları kullanabilmeleri büyük bir avantaj olsa gerek.ok,kılıç,topuzla savaş arabası gibiydiler heralde.

Atlıların devrinin kapanması birlikler sembolik hale gelene kadar durmayacaktır.Sipahiler atlı oldukları için ve türk oldukları için kendilerini yeniçerilerden ayrı tutarlardı.

tarihte hiç bir isyana karışmamış oldukları yazmaktadır heryerde nitekim ortadan kalkmalarıda yeniçeriler gibi katliam la olmamış sessiz sedasız olmuştur ordunun insan kaynağı her zaman Anadolu kalmıştır,yok olmamıştır,zor bir evrim geçirmiştir kanımca.

Ama ben hatırlarimki lisede ki tarih hocam değerli tarihçi Avni hoca yeniçeriler ile sipahiler arasında 200 yıl süren bir isyandan bahsetmiştir.Çok net hatırlarım istanbuldan anadoluya giden yeniçelerin yakalanınca ayaklarına nal çakılması,geri gönderilmesi yada sipahilerin derilerinin yüzülmesi ve padişahların sarayda sipahi kellerininin etrafında oturup alem yapması gibi detaylar vermişti.yine gizlenen tarihmi yoksa tarih hocamızın bir anlık uçması mı bilemiyorum zannetmiyorum.
bilinenin aksine klasik dönemde osmanlı'nın temel askeri birimidir. diğer avrupalı atlı askerlerle karşılaştırıldığında en büyük farkları ve avantajları at üzerinde son derce mahir bir şekilde ok kullanabilmeleridir, at aksi istikamete giderken bile ters dönüp rahat bir şekilde yay kullanabilmeleri bugün tam manası ile kavranılamasa bile çok mühim bir özelliktir. avrupa ağır zırhlı şövalyesine karşı dezavantajlı denebilecek (ki bu şüphelidir) tek tarafı zırhlarının şövalyelere karşı hafif olmasıdır aslında bu da onlara daha rahat bir hareket kapasitesi sağlamıştır. ayrıca ok ve yayın yanında kılıç, bozdoğan, gürz ve mızrak da taşırlardı. özellikle harb bittiğinde düşman takbinde de büyük işe yararlardı, gerek atlı oldukları ve gerekse hafif zırhlı üniteler oldukları gerekçesiyle, genellikle esirleri onlar toplarlardı.
selçuklu hükümdarlığı süresince anadolu'da hüküm süren ikta sisteminin osmanlıcasıdır bence.
devşirmelerin alınmadğı askeri sistem.

edit. has türk evlatlarıdır. karın tokluğuna çalışıp savaşa en önde girerler. yeniçeriler istanbul' un ulufenin, zevkini çıkartırken bunlar horlanırlar.
Eski türk ordusunun omurgasını teşkil eden sınıftır.
Beleş asker.
Gerçek Türk askeri para için değil devlet için sahedete erişmek için savasirlar.
en son örneklerinin ortadan kalkmasından çok sonra, osmanlı üretim tarzı etrafında dönen bir tartışmaya konu olmuş, öldükten sonra da huzur bulamamış adamlardır bunlar.
Başta devşirmelerden oluşturulması düşünülmüş fakat avrupalıların türkler kadar iyi at binememesi nedeniyle türklerden oluşturulmasına karar verilmiştir.
“ ..1593-1606 avusturya ile uzun savaş dönemi köylü reayanın kaderinde ve devletin askeri yapısında yeni bir dönem açmıştır. Askeri devrim diye literatürde ifade edilen köklü askeri değişiklik, Anadolu köylüsüne devletin askeri sınıfları arasında yer alma imkanını sağlamıştır. Avrupa ordularında olduğu gibi, kullanılması basit bir tüfekle donatılmış köylü asker, timarlı sipahilerin yerini almaya başlamıştır.”
halil inalcık