bugün

arkadaşla dolmuştaydık. yanımda duran 'çocuk' başta dikkatimi hiç çekmemişti. sonradan konuşmalarını dinledikçe üniversiteye başladığını öğrendim. anında gözüm bıyıklarına kaydı. adeta yeni terliyolardı. arkadaşıma gösterdim tabi o da baktı üzüldü. yahu ailelere sesleniyorum o çocuk üniversitede ne yapsın. ezerler onu ya. valla onu eve götürüp bi tas çorba koyasım geldi önüne. anasından ayrılmış yazık ne yapar bu yaban ellerde diye düşünmeden edemedim.

yeni öğretim yılında başarılar küçüğüm.

not: duygulandırdın beni piç.
makarna fabrikasına; okulda makarna festivali yapmak istediğini belirtip, sponsorluk rica etmek. akabinde gelen 200 kilo makarnayı evine götürüp, 1 sene afiyetle yemek. *
başlığı açan yazarla hiç bi alakam yok. ama ben de üzüldüm şimdi.

çocuk yaşta şehir dışı anılarıdır.
burs değil çorba arıyorsan gel ne olursan ol yine gel.
seçim zamanı siyasi anket yapmak. bunları şirkete teslim etmeden önce bir ''siyasi partiye'' 1000 liraya kopyalarını satmak. *
"o çocuk ben değilim ama ola da bilirdim, çorba ne çorbası?" diyerekten atlama isteği uyandırıyor. zamanında hepimizin yaşadığı anılardır. mesela 2 ay önce kaydolurken bir kez gördüğün yurdun yerini net hatırlayamadığın için servis şoförüne "abi buralarda bi yerde ama yavaş git tam hatırlayamıyorum." demek ve karşılaştıklarınla artık ege bölgesinde yaşamadığını anlamaktır.
ilk kez arkadaşının yerine imza atarken bayılır.