bugün

https://www.instagram.com...N-em/?igsh=ZDE1MWVjZGVmZQ==
Numan Kurtulmuş, “Terör olmasaydı Türkiye’de her aileye bir ev ve araba almak mümkün olurdu, 150 tane istanbul-Ankara hızlı tren projesi yapılırdı” dedi.

https://www.google.com/am...plarini-verdi-609033h.htm

PKK terörü olmadığı zaman neden bunu yapamadık diye soru sorduğunuzda...

Edibüdü: pardon ya, Türkçe konuşuyoruz diye bilim felsefe de geri kaldık konumuzdu...

Tüh!
Gavurca konuşsaydım konuyu daha iyi anlardım, karıştırmazdım.
Ne yapalım, coğrafya kaderdir.
siktir deli!

asıl türkçeyle edebiyat, bilim ve felsefenin kralını yaparsınız. ama önce şu kendini kanıtlamak için ve bir bok yaptığını sanarak yabancı kaynak ve felsefe kitaplarını latince seviyesinde korkunç kelimelerle düzenleyen salak çevirmenleri ortadan kaldırmalısınız.

felsefe bu ülkede gelişmiyorsa sebebi bu şerefsiz çevirmenlerdir. standart bir alman genci felsefeyi çok kolay anlayabiliyor ve işliyor. ama biz "bu ne amk tibbi terimler sözlüğü gibi" deyip kitabı yazan filozofa da söverek fırlatıp atıyoruz.

bilimin de rasyonelliği bozulmadan basit bir dille bir eser gayet de güzel çevirilir. ne kadar zor olabilir ki.
vasat bir dilimiz var..bunun sebebi gelişmemesi durağan bir yapıda olması. yeni kelimelere açık değiliz. oysa türkçemizin ne güzel türeme prensipleri var.
“Böyle konuşmalara bizim vereceğimiz cevap sadece Türkçe ile bilim ve felsefe yapmaktır.”
(bkz: ahmet inam)

“Ben 5 dilde yayın yapmış biri olarak söylüyorum; Türkçe’de de çok rahat felsefe yapılabilir, yapan olduktan sonra.”
(bkz: ioanna kuçuradi)

Biz Türkçe ile felsefe yapıyoruz. Bir yerden aktarmıyoruz, kendi düşüncelerimizi yazıyoruz. Bu yapılabiliyor.

insanlar kendileri bilgi üretemeyip başka dillerden düşünceler aktarınca bazen sıkıntı oluyor tabii ama Türkçe’den başka bir dile çevirirken de sorunla karşılaşılabiliyor. Her dilin özelliği var.

istanbul'da bir Rum ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelen ioanna kuçuradi’nin güzel Türkçe’sinden. Var olsun.
Yapılır bal gibi yapılır.
Reyiz imam hatipli, onun konuştuğu kadar dille doğru dürüst küfür bile edilemez.

Diploması da yok, direk lise mezunu, bi de orta seviyenin altında bi lisenin mezunu.

O yüzden bilmediği konularda fazla konuşmasın. O bilim konuşamıyo demek, kimse konuşamaz demek diil...
sizin niyetiniz yok mazeret arıyorsunuz gibi geldi ama neyse.
ama yabancı tabela asanlara ceza keseriz. sosyal devletiz sonuçta pardon milliyetçiyiz (!!!)

değil mi bir aralar yabancı tabelalar indiriliyordu.

bizler sizin düşmanınızı biliyoruz o öldü 83 yıl geçti ama ona olan öfkeniz biran olsun dinmedi "hocalarımızı astılar" dediniz belgeleriyle gösterdik asılanların sahte hoca olduklarını. "islamı bitirdi" dediniz tam tersi size batılı devletlerin bile veremeyeceği; ideal, dinsiz insanların da dindar insanların da barış içinde yaşayacağı anayasası bu normlara göre yazılmış ülkeyi miras olarak bıraktı. "camileri ahır yaptı" dediniz aslında öyle bir şey olmadığı kanıtlandı. "toprak kabul etmedi dediniz" bu zaten biyolojik olarak mümkün değil. "dilimizi aldı bir gecede cahil kaldık" dediniz bu kitap çince olsa bile dindar insan çince öğrenir yine okur çok güzel bahane üretiyorsunuz.

bu ülkeyi baştan yaratan bir kahraman sizler gibi iş adamı değil bir kahraman. dindar değildi ama hintlilerin bile "islam şampiyonu" dediği bir kahraman oysa ki sizin için din düşmanı olabiliyor dünya ne garip bir yer.

sizin hedef tahtanızda onun devrimleri değil o var siz onun devrimlerini değil onu düşman olarak gördünüz. aslında sizlerin amacı atatürk'ü itibarsızlaştırmak bu sayede düşkün insanlardan oy toplamak ve bu sayede hep başta kalmak. atatürk'ü tanımamışsınız atatürk'ü tanısaydınız düşman olmazdınız zaten. zaten tanımadığın birine düşman da olamazsın.
Türkçe hakkında bir halt bilmeyenlerin önermesidir. Eline bir kez olsun tdk sözlüğü almamış adamlar, türkçe konusunda yorum yapıyor.

Türkçenin en matematiksel ve yazılıma en uygun dil olduğu kanıtlandı. Muhakemetü'l lügateyn ve divanü lügati't türk gibi sözlüklerle de türkçenin zenginliği kanıtlanmış oldu yüzyıllar önce. Anne von gabain, wilhem radloff, thomsen, eberhard, vambery, agop dilaçar, roux, claudson, peter golden gibi türk olmayan türkologlar bile türkçe hakkında milyon tane çalışma yapmıştır. Ben bu adamların çalışmalarını inceliyorum işte.

Türkçe sondan eklemeli bir dil olduğu için, yepyeni kelimeler üretme ihtiyacı duymaz. Var olan kelimelerin sonuna ekler getirerek yeni yeni kelimeler türetir. Eril-dişil ayrımı da yoktur dilimizde. Bununla da gayet anlaşabiliyoruz. Bizim yapmamız gereken, türkçeye gereken özeni vermektir ve zenginleştirmektir.

Artık akademik makalelerde ve kitaplarda bile arapça sözcük kullanımı terk edilmeye başlandı. Tdk, öztürkçe kelimeler üretme peşinde.

Anadoluda hâlâ, sizin bile bilmediğiniz öztürkçe kelimeler kullanılıyor. Yörükler zaten öztürkçe kelimeler kullanır hep. Bu konu için, tdk'nin çıkardığı ağız araştırmaları bilgi şöleni adlı kitabını okuyabilirsiniz.

Felsefe konusunda yunanca elbette önde gelir. Fakat türkçeyle de yapabileceği kanaatindeyim. Tabii, biz felsefeyi milletçe sallamadığımız için, bu konuda pek gelişemiyoruz. Düşün düşün boktur işin gibi bir söz icat etmişiz.. Düşünür müyüz hiç...
Arapça'yla mı yapılırmış sorusunu akla getirir.
bilim felsefe? bilim ve felsefe? bilim felsefesi?
Meselenin saf türkçe kelimeler olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bu karşı konulmaz etkileşim zamanında zaten hiçbir dil yalnızca kendi kelimelerini kullanamıyor. Mesele bir dilin o faaliyete yeter oluşu değil, mesele o faaliyetin yürütülmemesi. Ve temin ederim eğer felsefe yapmaya gerçekten çalışan bir toplum olsaydık bunun farkında olurduk.
daha 300 yıl öncesine kadar arapçanın egemenliğinde bir dildik, sonra fransızca ile harmanlandı dilimiz, en sonda ingilizce üstüne mum dikti.

felsefi kavramları türkçe üzerinden üretmeyi geçtim. hayatımızda kaç tane saf türkçe kelime var ki?
Türkçeye gelmeden önce mühim bir konudan bahsetmem gerek.

Şu gayet açıktır ki Dünyada felsefe bakımından gelmiş geçmiş en yetkin dil eski yunancadır. Felsefenin kavram inşasının büyük ölçekte olması değildir yalnızca sebebi, ayrıca bu dil kelimelerin birincil anlamları bakımından kendiliğinden felsefe yapıyor.

Batı da bunu kabul etmiştir ve her ne kadar Latinceye bir geçiş yapmaya çalışılsa da durdurulamaz bir tahrifat yaşanmıştır. Bunun sebebi kelimelerin çevrilmesi esnasındaki hatalardan çok, o kelimenin geçeceği dilin o kelimeyi karşılayacak anlama sahip olmamasıdır. Başka bir ifade ile tercümesi söz konusu olan kelimenin kökensel anlamının çevrileceği dilde "düşünülememesi"dir.

Heidegger almancayı dahi eski yunanca karşısında yetersiz bulmuştur. Çünkü kelimeler her şeyden önce birincil anlamlarına bakılarak ele alınmalıdır. Basit bir örnek; phusis kelimesi açığa çıkmak, doğmak olarak hiçbir bağlamla sınırlı kalmayıp görünmek demektir. Latinceye natura olarak çevrilmiş ve bizim bugün deneysel algı düzeyine indirgediğimiz doğaya karşılık gelmiştir.

Fakat burada ilginç bir şey var: phusis kelimesi Latinceye geçerken anlam daralmasına uğruyor ama türkçeye geldiğince "doğa" olarak özsel anlamını yeniden kazanıyor. Burası çok önemli, doğa kelimesi "doğmak" kökünden gelir doğmak dilimizde ortaya çıkmak, açığa çıkmak anlamlarına da gelir ki eski yunancada karşılığı budur.

Bununla bitmez yine aynı kökten "doğru" kelimesi vardır. Antik yunancada doğru, doğmak'tan gelir. Türkçede de "doğ(u)ru" dur. Bildirmek-bildiri gibi.

Neden kıyası antik yunanca üzerinden yaptığımı söyleyeyim. Çünkü üzerine konuştuğumuz kavramların tam olarak orada işlenmesinin yanında, o kavramlar o dilde en yakın anlamlarına gelir. Tüm felsefe dünyası katılır.

Antik yunanca ya da herhangi bir dil ile kıyaslamadan da bir şeyler gösterebiliriz. Ve bunların en başında hiçbir dilde olmayan tahrik edici bir durum vardır: "olmak ve var olmak" farklılığı.
Genellikle bu bizi zor durumda bırakır. Bu zor durumun nedeni varlık ve olmak kelimelerini dahi başka dillerden çevirmeye çalışıyor oluşumuzdur. Bu farklılık "olmak"ın bir durum halini almak ve "var olmak"ın varlığa gelmek olarak farklılığıdır.

Dilerseniz devam edelim;

Türkçe, köken itibarı ile bugün terminoloji dili olarak görülen Latince, almanca, ingilizce, Fransızca gibi diller kadar yetkindir, belki daha fazla. Fakat gerek dile gereken özeni göstermeyişimiz ve gerekse başka toplumların dillerini kullanmak yerine özümsüyor oluşumuz nedeniyle "kelime" türetimi, zenginliği açısından çok geride kaldık.

Dikkat edin ne diyorum kelimelerimiz kökenleri itibarı ile kendi kendine felsefe yapıyor ama biz neredeyse türkçe ile düşünmeyi bıraktık, hayır aslında artık düşünmüyoruz. Arapça ve Farsça gibi dillerin kelimelerinin dilde olmasını kastetmiyorum, aksine bunu da bir zenginlik olarak gördüğüm bazı durumlar var; kastettiğim şey şu:

Türkçe ile bilim, felsefe yapılmıyorsa bunun nedeni sadece "bilim ve felsefe" yapmayışımız.

Aziz yardımlı gibi insanların bu amaçla ortaya koydukları her ne kadar çoğunlukla "zorlama" olsa da yine de desteklenmelidir ki başkaları da çıksın ve birbirleriyle diyalogları ortaya bir şeyler çıkarsın. Zira mesele türkçeleşmek değil, zaten varolan anlam ve önemi iade etmektir.

Sonuç olarak "türkçe ile bilim ve felsefe yapılmaz"ı ifade etmek yerine bilim ve felsefe yapılırsa bu sorun kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Ve yine söylüyorum, Arapça ve Farsça gibi dillerden aldıklarımızı zenginlik olarak görüyorum, ben burada yalnızca kelimeler ve kökenlerinin Türkçedeki yetkinlikleri ve potansiyellerinden bahsediyorum.

Ayrıca bu yazdığım yalnızca bu sözü ifade eden kişiye yönelik değil, -bu düşüncede çok fazla insan var- böyle düşünen herkese.

Ve elbette bu hususta uzman değilim. Yalnızca gördüğümü ifade ediyorum.
24 Nisan 2012 günü Türkiye Yazarlar Birliği, Türk Dil ve Edebiyatı Derneği ve Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Anayasanın Dili’ Sempozyumu’nda konuşan Erdoğan, “Diller arasında bir ayrıma gitmek, açık söylüyorum bir ırkçılıktır. Zaman zaman söyleniyor, ‘Türkçe ile felsefe, bilim yapılmaz, bilim dili kurulmaz’ deniyor. Bunların tamamı ırkçılık kokan açıklamalardır. Irkçılık ihtiva eden bir düşünüş biçimidir. Dünyadaki tüm diller gibi Türkçe de zengin kelime hazinesiyle, bu dili konuşan herkese sonsuz, sınırsız, engin bir muhayyile sunabilecek güce sahiptir” ifadelerini kullanmıştı.

yanar döner bir adamın sözleri.

önüne gelen metni okumaktan başka bir becerisi olmayan bir şahsın lafları.
Ne yapalım? At mı yapalım?
hazretlerinin son beyanıdır.

her zamanki gibi koca bir yalandır. asıl amaç osmanlıcaya geçiş ve Türke Atatürke ait herşeyi bertaraf etmek. halbuki osmanlıca türkçe düşünüp arapça yazmaktır. ayrıca atası saydığı araplar mağaralarda aç aç inlerken, Türkler kayalara destanlarını yazmaktaydı.

"keser döner sap döner, gün gelir hesap döner"