bugün

türkçe sözlüğün içine bakıldığında insanın canını acıtacak kadar türkçe kelimenin az olması; kelimelerin çoğunun arapça, farsçadan gelmesi
türkçedeki bir kelimenin birçok anlama gelmesi halbuki zengin olan bir dilde her anlatılan için farklı kelimenin yer alması...
yazılan başlığı doğrular niteliktedir.
(bkz: fakirlik edebiyatı)
türkçe'nin oluşturulduğu dönemden bu yana hiç geliştirilmemesi sadece farklı dillerden kısır bir kelime ekleme yarışına gidilmesinden kaynaklanan durum.
ne olursa olsun türklerin dillerini en cilalı şekilde kullandığı bilinir. cümleleri süslemeyi severler. küfür, argo açısından bakıldığında türkçe bu konuda oldukça fazla yol kat etmiştir.
1.türkçe kelimeleri tanımadığımız ve kullanmadığımız için sözcüklerin bize tuhaf gelmesi.
2.de dillerin muhakkak ki diğer dillerden beslenmesi gerektiği.
otobüs:çok oturgaçlı götürgeç mi deseydik yani.
çok zengin bir dil olsa ne olurki, topu topu 250/300 kelime ile hayatımızı devam ettiriyoruz.
yha aslııntha turkche choq senkin phi tilde shiz bilmionus.
üc bej yavşağın konuşurken ve yazarken üc bej kelimeden fazla kullanamaktan mütevellit güzel dilimize attıkları iftiradır.
he lan iftira. direk iftira. bunlar ahmet kaya'nın okuduğu uzun havadan da birşey anlamazlar.
cıx cıx cıx..
türkçenin zengin olmayan bir dil olması demek yerine zengin türkçeyi fakirleştiren toplum olarak düzeltilmesi gereken söylem.
her dil gibi zenginleşebilir bir dildir. engellenmesin yeter...
türkçenin eklemeli bir dil olduğundan bi haber olan yazar söylemidir..

yapım eklerini hiç söylemiyorum bile...
türkçe zengin olmayan bir dil değildir, zengin olduğu halde ilkel kabileler gibi 100 kelime kullanarak konuşan insanlar tarafından fakirleştirip basitleştirilen bir dildir.
günümüz türkçesi için doğru bir ifade.

türkçe'yi geliştirmek için eski eserler popüler hale getirilip okutulmalıdır.

ingilizler, şekspir'in kaç yüzyıl önce yazdığı eseri belli formatlarda ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite düzeyinde öğretiyorlar.
nereye çekersen oraya giden bir dile zengin değil demek yanlışında bulunan yazar söylemidir. sen fakir dil görmemişsin diye saldırılmalıdır.
karacaoğlan'ın, sezai karakoç'un, nazım'ın, necip fazıl'ın enstrümanı olmuş bir dil için
kadük kalmaya mahkum söz öbeğidir.
tanpınar'dan "macide yumuşak ve taze çimen rüyası sesiyle cevap verdi:.." cümlesini okuduysanız
size de türkçe'nin zengin olmayan bir dil olduğu iddiası pek bir şey ifade etmez.

dil sayabildiğiniz sözcükler değil kurabildiğiniz anlam bağlantılarıdır.
bir sözcüğü fazla yerde kullanmak zorunda oluşunuz
dilin spesifik adlandırma yeteneğinin zayıf oluşunu gösterir yalnızca.
ama aslolan anlamdır.
"lambada titreyen alev üşüyor." diyebiliyorsanız bu sizin dilinizin zenginliğini göstermek için yeterlidir.
başka dillerden sözcük devşirerek oluyor bütün bunlar derseniz kabuldür elbette.
içinde arapça, farsça, ingilizce, hatta bir dönem epeyce etkisinde kaldığımız fransızca dillerinden biri geçmeyen cümle kurulamaz dersiniz.
büyük oranda da anlatmaya çalıştığınızda haklısınızdır.
ancak bunu fakirlik, ölüme beş kalalık, en hafif tabirle
bir olumsuzluk olarak addetmek biraz aşırıdır.

zengin diller statüsünde pek popüler olan ingilizceyi ele alalım örneğin.
latince ve fransızcayı geçtim, portekizce'nin istilasına uğramıştır.
çoğumuzun elinde olan redhouse sözlüklerden birini açıp bakarsanız ne anlatmaya çalıştığımı anlarsınız. birlikte yaşamanın doğal sonucudur bu da zaten.

konuştuğumuz dilleri adıyla müsemma, insanlar konuşur. bu dil insana özgüdür.
bunların birbirinin içine geçmesi kaçınılmazdır ve bence çok da güzeldir.
esas zenginlik buradan doğar.

sözgelimi portekizli bir dağköylüsü bir ispanyolun söylediklerini kısmen de olsa anlayabilmektedir.
aralarındaki alışveriş o kadar fazladır ki neredeyse farkları söyleyiş farklılıkları seviyesindedir. (bkz: wikipedia)
o halde dilimizin fakir bir dil olduğuna kanıt olarak
başka dillerle bu kadar içiçe geçmiş olmasını sunmak tüm dillerin birbirini etkilediğini yok saymak demektir.

şimdi meseleye bir de başka bir taraftan bakalım.

bu düşünceyi savunanların en büyük dayanağı sözcük sayısıdır.
ingilizcedeki (yanılıyorsam düzeltin lütfen) yaklaşık 400.000 sözcüğü, türkçe'nin 88'deki tdk sözlüğünde olan yaklaşık 60.000 sözcükle karşılaştırıp acziyet tablosu çizilir kısmen de haklı olarak.
çok da önemli değil sayıların miktarı. hatta biz abartalım; 1 milyona - 25bin gibi bir uçurum koyalım araya misal daha ortada olsun.
bu milyonluk dil ingilizce'nin içinde bilimsel,
teknolojik terimlerin çok büyük yer tuttuğunu gözardı edebilir miyiz?
abartma diyorsanız phone sözcüğünü çekip alın bakalım ingilizceden neler oluyor...
peki bizim bilim dilimiz nedir? türkçe mi?
türkçe makale yazıp herhangi bir a sınıfı makale dergisinde yayınlatma şansı olduğunu düşünen var mıdır?
üretkenliğimizin sınırlı oluşundan bahsetmiyorum.
o bizim apayrı handikapımızdır.
ben bilimsel araştırmalarınızı, keşif ve buluşlarınızı
dünya ile ingilizce paylaşmanızdan bahsediyorum.
bilim dilimizde ingilizce zorunluluğu olması dünya ile entegrasyonumuzu sağlarken dilimize de bir sınır çizmektedir.
biz bile ingilizce için sözcük üretmekteyiz diğer bir deyişle.
farklısını yapabilir miyiz ya da yapmalı mıyız ayrı bir yerin konusu..
ama yine örnek vermeden geçmek istemiyorum.
sağlık kaynaklarında almanya önemli bir yerdedir ve garip gelecek ama kaynakları "almanca"dır.
ingilizce çevirisi olan kaynak sayısı ise sınırlıdır.
mesela ortez - protez alanındaki kaynakları araştırmak istiyorsanız
ingilizce kaynaktan çok almanca kaynak bulursunuz.

özetle dilimizin sınırlarını daraltan en büyük etkenlerden biri de bilim dilimizin ingilizce temelli oluşudur.
ve bu yalnızca bizde değil birçok ülkede böyledir.
haliyle ingilizce'nin çağıldıyor oluşunun sebeplerinden biri de budur.
dünyanın her yerinde anlaşma aracı olarak kullanılan, bilimsel yayınlarda tek dil olan, hasılı ortak dil kabul edilmiş ingilizce'nin bu kadar katkı alıyor oluşu olağandır. ancak bu bütün o sözcüklerin "ingiliz" olduğunu göstermez..
şu ingilizce'nin nasıl genişliyor olduğunu daha iyi ifade eder kanımca;
cambridge international dictionary of english, 1995’te 100 bin sözcükten bahseder, şimdi ise yüzbinlerce sözcükten..

ha bir de işin şöyle bir tarafı var; türkçe'nin dil varlığı hangi araştırmada ne kadar gerçekçi bir biçimde ortaya konmuştur?
tek sorun sayılarsa, tdk'nın internet sitesindeki büyük türkçe sözlükte, söz, deyim, terim ve ad olmak üzere toplam 616.767 söz varlığı bulunmaktadır..

geçiniz..
çok da uzattım aslında..
şöyle ifade edeyim son olarak:
cemal süreya varsa türkçe fakir değildir...

ayrıca başka taraftan da:
http://ddi.ce.itu.edu.tr/...kce/turkce-nin-matematigi