bugün

malesef güreş , boks , halter ve tekvando dışında çok fazla varlık gösteremiyor türkiye.

atletizm'de ise tam bir fiyasyo.

gençlik ve spor genel müdürlüğü ve federasyonlar sporculara göstermelik değer verip , sonra onları yanlız bırakırlarsa , onların başarılarını yerlerini sağlamlaştırmak için kullanırlarsa olacağı budur.
olimpiyat geneline bakıldığında ciddi şekilde az olan branşlardır.
ayrıca; atletizm: elvan, süreyya ayhan (bir zamanlar)
(bkz: otur-kalk yarışması)
henüz olmayan branşlardır.
surata lazer pointer tutmaca, üç parmakla kale yapıp bozuk parayla maç yapma vb.
(bkz: cirit atma) *
(bkz: halter)
(bkz: güreş)

başka da bir halt yoktur.
(bkz: türkçe)
(bkz: türkçe olimpiyatları)*
estetik ve zekadan ziyade güce dayalı branşlardır.
(bkz: ana avrat sövme)
(bkz: 100 metre döner bıçaklı karın deşme)
(bkz: uzun menzilli küfür atma)
(bkz: sırıksız sırıkla atlama)
üç adım atlamada manevi şampiyonuz ama dış mihraklar hakkımızı yiyor:

1. karpuz kabuğunu suya atarız
2. piknik yaptığımız ormana çöplerimizi bırakırız
3. fabrika atıklarını derelere boşaltırız
(bkz: judo)

hüseyin özkan - olimpiyat şampiyonu (66 kg.) sidney 2000
hülya şenyurt - olimpiyat üçüncüsü (48 kg.) barcelona 1992
biz üfürme de çok başarılıyız.
(bkz: halter)
halterde iyiyiz be ağbey..
erkeklerin dövmesi; judo, güreş...
kadınların kaçması; atletizm