bugün

türkiyenin bir an önce doğru yolu bulmasıdır.

asıl olay aşağıda sayın sözlük ahalisi.

Şüphe götürmez bir gerçek ki ilmen, felsefi açıdan ve aklen geri kalmış toplumların temel problemlerinden birisi de kuru gürültü ve unutmaktır. Tepkileri ne denli yoğun, ne denli şiddetli ve ne denli etkin olursa olsun bu tür milletleri yönetenlerin biraz algı manipülasyonuna ve biraz da sabıra ihtiyaçları dışında yapmaları gereken hiç bir şey de yoktur. Bunun altında yatan nedenlerden birisi de "sorumluluk bilinci" muhakkak ki...
Türk Milleti de sözü geçen bu milletler arasındadır. Zira şüphe yok ki ilmen, felsefi açıdan, aklen geri kalmış, çağdaş olmaktan çok uzak bir millettir. Dolayısıyla Türk Milleti'nin de "anlık tepkileri" hiç bir değer taşımamaktadır.

Resmi kurumlarından T.C. ibaresi kaldırılır, ortalık karışır, yer yerinden oynar.... Bir süre sonra herşey sütliman olmuştur... Sonuç: T.C ibareleri kalkmıştır...
Doğruluğu ulusal ve uluslararası ilgililerce ispatlanmış ve normal bir ülkede yönetici konumundakileri "müebbet hapse" götürecek ses kayıtları yayınlanır... Ortalık karışır, yer yerinden oynar... Bir süre sonra herşey sütliman olmuştur... Sonuç: Paraları sıfırlayanlar sadece iktidarda kalmamış, üstelik mevki ve statü atlamışlardır...

Gezi Direnişi olur... Bir kaç ağaç için başlayan bu direniş toplumsal bir tepki olarak tüm yurda yayılır... Bir süre sonra herşey sütliman olmuştur... Sonuç: Sadece 3. Köprü inşaatı için yün binlerce ağaç katledilmiştir...

Ülkenin vatansever askerleri, gazetecileri, bilimadamları, akademisyenleri uydurma delillerle cemaat & iktidar partisi kardeşliği döneminde hapislere atılmış, bunu kaldıramayan kimi askerimiz intihar etmiş, kimi vatansever insanımız hapis köşelerinde çürümüş, kanser olmuş ve vefat etmiştir... Toplum etkin sayılabilecek demokratik bir tepki gösterir ilk evrede... Bir süre sonra herşey sütliman olmuştur... Sonuç: Bu insanlar en ortalaması 4 - 5 yıl olmak suretiyle cezaevlerinde sindirilmiş ve bozulan cemaat - iktidar kardeşliğinin vesilesi olarak aynı özel yetkili mahkemeler oklarını iktidara yöneltince ortadan kaldırılmış ve bu vatansever insanlar "pardon ya, deliller uydurmaymış" denilerek serbest bırakılmıştır...

Köylüye "ananı da al git" denilmiştir, köylü "bana lanlı konuşma" diye tepki vermiş "benim mahsülüm öldükten sonra mı?" serzenişi akıllara kazınmış fakat bir süre sonra oyunu yine aynı güce vermiştir. işçi 4C ile gömülmüş, taşeron işçilik lale dönemini yaşıyor hale gelmiş, Ankara yürüyüşleri düzenlenmiştir. Sonuç: işçisi yine aynı güce oy vermiştir...

Öğretmeni atanamadığı için intihar etmiş, sokağa çıkamaz hale gelmiş, son 7 yılda intihar eden öğretmen sayısındaki artış dünyanın dahi ilgisini cezbetmiştir. Sonuç: öğretmenleri yine aynı güce oy vermiştir...
Tüm bunların ışığında bu videonun elbette hiç bir ehemmiyeti yoktur. Çünkü üzerinden unutulması için yeterli bir süre geçmiştir. Dün bu söylemlere çığlıklar atanlar bugün elde bir çay, bir kuru simit yine oylarını aynı güce vereceklerdir...
Şu halde tedavi de başka yerde aranmalı, önce bireyin ve sonra tüme varım biçiminde ilerlenerek toplumun sorumluluktan kaçması ve katılmadığım bir görüş olan "halkın hiç suçu yok" şeklindeki popülist söylemin ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Nasıl ki "kanser riskini düşündükçe bu son sigara, artık bırakıyorum sigarayı" diye azimle yola çıkan bir insanın yahut diyabet, obezite gibi risklerden çekinip, üzerine ne giyse yakıştıramayan birinin "tamam yarın diyete ve spora başlıyorum" heyecanlıyla ilk adımı attıktan bir süre sonra yeniden sigara yakması veya bir Big Mac Menü söylemesi bireyin bizzat kendi sorumluluğu (veyahut sorumsuzluğu) ise ve hatanın katmerlisi kendisindeyse, bu tür toplumsal durumlarda da "halkın suçu yok..." söylemi halkın sorumluluk bilincini sekteye uğratmakta ve gevşeyerek dün itiraz ettiğine, ertesi gün olur demesine vesile olmaktadır...
Suç, suçu işleyen kadar o suçu görmezden gelenindir, bir o kadar da bu suça itiraz edip sonra unutup, suçun sürekliliğine vesile olandır. Kimse ülkeye bugünleri yaşatan toplumu çekip, sıyırmasın bu garabet durumdan...

Herkes kendinde bir parça yolsuzluk, bir parça rüşvet, bir parça adam kayırma, bir parça ihaleye fesat karıştırma, bir parça şiddet, bir parça kadını ikinci planda görme sapkınlığı, bir parça yalancılık, bir parça din sömürüsü, bir parça emperyalist, bir parça kapitalist, bir parça sorumsuzluk görmek ve bulmak durumundadır!

Unutulmamalıdır ki bugün yönetici konumunda olanlar uzaydan gelmemişlerdir, bizzat bu toplumun içerisinden çıkan şahsiyetlerdir. Hal böyle olunca "toplum ne ki içinden çıkanı ne olsun" önermesi de kulağa tırmalayıcı ve sert gelse de gerçekle ilintisi bakımından da huzursuz edici bir realitenin ta kendisidir.
Sen değişirsen, ülken değişir... Önce kendinde etkin ve kalıcı bir değişim yap, sonra birlikte çok şey yaparız...