bugün

kenan evren'in, hakkındaki çabalarının göz ardı edilemeyeceği konudur.
Darbeci faşistlerin başlarına musallat ettikleri ve şimdilerde islamcı sermaye şakşakçılarının kontrolünde olan bilim düşmanı yök'ün sebep olduğu gerçekliktir. Sermaye gruplarına proje üretmekten , üniversiteleri kışlaya çevirmekten , harun kahya ve türevlerinin bilim karşıtlığını örgütlemekten başka bir halta yaramayan üniversiteler ayrıca kapitalist kültürün asalakları olmuş apolitik gençler tarafından da ziyadesiyle bombok bir yola doğru ilerlemektedirler. Sözümüz yurtseverliğin ve devrimciliğinin farkında olan üretken ve bilimsel , parasız ve özerk bir üniversiteden yana sosyalist gençlik grupları dışınadır.
(bkz: erciyes üniversitesi)
öncelikle üniversiteleri kalitesiz yapanın hocalar mı yoksa öğrenciler mi olduğu sorunsalının çözülmesini gerektiren önerme.
eğer öğrencilerinin apolitikliği bir üniversitenin kalitesini ortaya koyuyorsa dünyanın en kalitesiz üniversiteleri amerikan ve ingiliz üniversiteleridir. bu ülkelerde öğrenciler siyaset ya da din konuları ile hiç ilgilenmezler. çoğu kütüphaneden çıkmaz. bazıları bütün gün spor yapar. geri kalanı da sürekli alkollü partilerde takılır.

ama üniversitelerde lise tadında eğitim verildiği maalesef doğrudur. hocanın ders notları ezberlenir sadece. araştırma ya da bilgiyi pratiğe geçirme adına hiçbir faaliyet yoktur. acı bir gerçektir.
işsizlik sorusunun en güzel cevabıdır. tarih hocamızın anektodunu aktarayım efendim,

"şu kadar üniversite mezunu işsiz diye geziyorlar ortalıkta. üniversite dediğin ne? her şehirde üniversite var, burdaki lise kadar kaliteli değil. o adamın nerede girip mühendis olarak çalışmasını bekleyeceksin? diploma almış olmak için girebildikleri yerde okuyorlar, sonra da üniversite mezunuyuz işsiziz. kolay mı bu zamanda, git boğaziçi mezunu ol nasıl iş alıyorsun bakayım."

evet, aynen böyledir.
üniversite hayatı boyunca hiç bir tez, bilimsel araştırma vs yapmadan mezun olmuş,yurt dışındaki üniversitelere geçiş yada diploma denkliği için başvurduğunda kabul edilmeyen öğrencinin yüzüne vuran gerçek.
(bkz: türkiyedeki öğrenci kalitesi)
büyük ve acı gerçek. sadece ve sadece üniversitelerde öğretim için kullanılan notların kaç yıllık olduğuna bakarak bu tespit yapılabilir ve bu durum da hocaların kalitesizliği ve kendilerini geliştirmeyip "nasılsa benim yerim sağlam." şeklinde düşünceleri ile ortaya çıkıyor.
aslında çok garip bir şey.
almanyada lise okuyan bir kişi ile derslerden konuşulduğunda pisagor teoremini lise 1. sınıfta öğrendiklerini duymuştum.
evet bizim fonksiyon ve polinom öğrendiğimiz yılda, almanyadaki akranlarımız bunu öğreniyordu.
sonra Lindsay Lohan'ın bir filminden sahne geldi aklıma: okulun matematik takımına seçilen lindsay** çok basit bir integral sorusunu takımdaki diğer arkadaşlarının bilememesi sonucu biliyor ve kahraman oluyordu. bizim her sayısal öğrencisinin bildiği bir şeyi matematik takımından sadece 1 kişinin bilmesi tuhaf tabi.
buna rağmen sıralamalarda bizim okullarımız onların okullarının çok altında kalıyordu.
durum üniversitelerde de böyle tabi.

bence bunun en öne çıkan sebebi bizim eğitim sistemimizin yaratıcılığı yoketmesi. üniversitede bile sınıf geçmek için ezberlememiz gereken o kadar saçma şey var ki. ben bir mühendislik öğrencisi olarak okula ilk geldiğimde amacım kaliteli bir mühendis olmaktı. ama şu an hiç bir şey umrumda değil. ortalamamı ve sadece derslerden geçmeyi düşünüyorum. beni bu hale getiren sistem utansın.

tanım: ufo gibi bir şey. yani tanımlanamayan üniversite sorunu.**
Okuması yazması bile olmayan adamların öğretim üyesi olması sonucu, okuması yazması olmayan öğrencilerin mezun olması ile mümkün olmuş kabus gibi gerçek.
yalan değil, atmasyon değil. sözlük bu sefer yerinde bir tespit yapmıştır.
(bkz: aferin lan)
(bkz: genelleme yapmaya bayilmak)
boğaziçi üniversitesi ve koc üniversitesi istisnaları bulunan gerçek.
üniversitedeki hocalar öğrencilere daktilo gibi her ders sadece yazı yazdırmayı bırakır, notları dağıtır ve derste sadece konuyla ilgili kendi bildiklerini, konuya ilişkin görüşlerini muhabbet havasında anlatırsa büyük oranda giderilebilecektir tabi bunun için üniversite hocalarının işledikleri konuyla ilgili saatlerce sıkıcı olmadan konuşabilecek birikime sahip olmaları gerekir.
üniversitelerdeki hocaların kalitesizliğinden kaynaklanan durumdur. özel sektörde istediği şeyleri elde edememiş hatta denememiş insanların bi işim olsun işsiz kalmayayım mantığındaki insanların hoca yapılmasıyla ortaya çıkan durumdur. pazarlama dersi alıyosunuz ama adam hayatı boyunca yaptığı şey kitaplardan pazarlamayı okuyup öğrenip, öğretmesi. böyle insanlar daha üniversitelerde ders verdikçe kalitesizlik tavan yapıcaktır.
dayatmacı ve ezberci eğitim.
öğrencilerin serbest bırakılmaması (en basitinden labda 4 saat içinde deneyi yapıp raporunu yazıp soruları cevaplandırmak zorunda olmamız. onun yerine lablar sürekli açık olsa ilgilenmek isteyen gitse akşam kendi kendine çalışsa sonuçlar çıkarsa anlasa öğrense..)
yabancı dilde eğitim, bu eğitimi anlamayan öğrenciler, bu eğitimi veremeyen hocalar.
üniversitelerin türkiyenin hakettiği kalitede olduğunu düşünüyorum. misal sağlık alanında hakettiğinin de üstündedir. hatta politikacıların sağlığa verdiği değere göre kat kat yukardadır.
universitelerin kalitesizligi daha alt seviye okulların kalitesizliginin de bir sonucudur. yetersiz kadrolar, abartılı ogrenci alimi gibi sebeplerin yanında, kadroların ve ogrencilerin universiteden once iyi egitilememesi de buyuk bir etkendir. egitim sistemini okul oncesinden universiteye kadar bir butun olarak dusunmek gerekir. devletin universiteleri kalitesiz diyerek, bilim yerine siyaset uretiyorlar diyerek karsılarına alacagına; ya da bazılarını da kendi yanına cekecegine, butun egitim sistemine ciddi bir duzen getirmesi gerekmektedir.
inanılmaması zor olan gerçektir. yata yata 3 kere kazandım, yata yata kaç sınıf geçtim. liseden tek farkı forma yok, bir de zil çalmıyor aralarda. istisna olarak 2-3 belki 4 üniversite vardır heralde.
deveye boynun neden eğri demişler. o da nerem doğru ki demiş.
bunca üniversite mezununun işsiz dolaşmasının sebebidir. ne yazık ki, evet gerçektir.
herşeyin para demek olduğu ülkede 3 lira harçla verilen devlet hizmetinden mucize beklenemez. hiç unutmam 25 yıl önce lisede hafta sonu paralı ingilizce kursu veriliyordu. hocalar kocaman kartonlarla çizimlerdeki şeylerin ingilizcesini anlatarak mükemmel bir görsel eğitim veriyorlardı. üniversitede hala şu gün olmuş duysal eğitim sürüyor. duysal eğitimle görsel eğitimin başarısı arasında üç kat fark var. anlayana.
her şehre üniversite açılmasını çok güzel bir şey sananların farkına varamadığı gerçektir. allah aşkına, türkiye 81 tane "iyi adam yetiştiren" üniversiteye sahip çıkabilecek kapasitede bir ülke mi şimdi?
durum makulse, yurtdışında eğitime yönelmeyle sonuçlandirilacak gerçek. *