bugün

kendisi zamanında kitabını nasıl yayınlatabileceği konusunda benden yardım almış, aytug nickli sözlük yazarıdır; benden de yaşça büyüktür.

hacı prim yapacam üzerinden, bana ne..
bilmiyorum balonu kim şişirdi. kim verdi yahu bu gazı bu çocuğa? hangi birimiz şarkı yazmadık, şiir yazmadık, dökmedik cümlelere hislerimizi o yaşlardayken? belki hala deli gibi yazanlarımız var. nedir bu kadar büyütülmesinin sebebini anlayabilmiş değilim. ne derinlik var ne de bir edebi sanat yazılarda. ne düşüncelere dalmak için yardımcı olur ne de tasvirlemeler ele avuca gelir. daha çok toy kendini geliştirir diyecekseniz geliştirmesini bekledikten sonra yağlayın bi' zahmet. bildiğin balon, bildiğin gaz. titreyin ve kendinize gelin.

neyse... balon benim gaz da bana girsin.
(bkz: nihat genç) *
Yazdıklarına, yazacaklarına köpek gibi pişman olan yazardır. Ama sadece onun bunun yaptıklarını ya da ortaya koyduklarını eleştirmekten ötesine gidemeyen üç beş kendini bilmez yüzünden de kâğıda kaleme küsecek yazar değildir.

Rica ediyorum en azından bunu okuyun, öyle ya memleketimin insanları hiç gitmediği bir filmi ya da daha kitabını dahi okumadığı bir yazarı bile fütursuzca yerden yere vurabilir. bu onlara göre bir yaşam tercihi. *
--spoiler--
Sanatçı olmak hiç ölmemek demektir. Sanatçılar öldüğünde belki bedenleri toprak altında çürür fakat eserleri ve düşünce akımları yeni vücutlarda ve taze beyinlerde her zaman yer almaya devam eder.
işte bu yüzden sanatçılar ölmekten korkmaz. Hatta bazıları gençliklerinde ölmekten çok korktukları için bu yola çıkarlar. Ölseler dahi birkaç beyinde daha yaşayabilmeye devam edebilmek için.
Yazarlar neden genelde biraz çatlak insanlar olurlar bilir misiniz?
Çünkü çoğu zaman başkaları yaşarken onlar yazarlar. Gerek başkaların yaşadıklarını gerek hayallerini bazen de kendi telaşlarını.
Bazıları da yazılanların yaşanılanlardan ötürü ortaya çıktıkları yanılgısına kapılırlar.
Oysa yazılanlar düşünce ve kelimelerden ibarettir. Yaşanılan yoktur, devrik cümleler ve güçlü tasvirler vardır.
Ve bir yazar, gerçekten bir yazar olmak istiyorsa hiç yaşamadıkları şeyleri insanlara yaşamış gibi aktarabilmelidir.
Kafasından güzelce bir kadın yaratıp, güçlü tasvir ve anlatım kabiliyetiyle o kadını okuyucularının gözlerinde yoktan var edebiliyorsa o bir yazardır.
Ben hep kelimelerde aradım anlamları. Suratlarda ya da bedenlerde değil de konuşulanlarda inceledim düşünceleri.
izledim, dinledim, okudum ve yazdım.
Siz beni yaşımdan ya da toyluğumdan ötürü küçümseyebilirsiniz.
Ama ben sizi gizli gizli izlemeye devam edeceğim. Sevmelerinizi, aşklarınızı, ayna karşısındaki hal ve tavırlarınızı hatta herkesten sakladığınız zaaflarınızı ve fantezilerinizi.
Bir söz vardır ya ''Kendinden kendini geçirip, varlığını varlığından yontmuştur'' diye. işte ben de o kadar iyi bir izleyici olacağım ki size sizi vuracağım adeta.
Hatta bazen kelimelerle o kadar iyi oynayıp onları o kadar iyi ayıklayacağım ki yaptığım bir alıntıyla sizi can evinden vuracağım.
işte benim hayalim bu. En iyi kelimeleri ve cümleleri en doğru zamanlarda en doğru yerlerde kullanan kişi olmak. Namı diğer bir ''yazar'' olmak. Sanatçı olmak yani ölümsüz olmak…
Bu benim hikâyem ve bu hikâye bir gün gerçekleşirse o zaman ölümsüz birisi olabileceğim.
Ölümsüz olmayı istiyorum çünkü ben ne kadar geç ölürsem öleyim yaşamaya ve bu nefeslere asla doyamam fakat bir gün bedenim çürüse de eserlerim kalırsa işte o gün boylu boyunca yattığım yerde huzurla ve suratımda tebessümlerle tanrının gazaplarını bekleyebileceğim''
--spoiler--

Biliyorum oha bu veledin sayfasında 3 bin kişi var oha hatta çoğu da güzel kız atkılı pozlar falan tamam bu çocuk piç olmuştur artık ama illa bir hikaye istiyorsanız, hoşunuza gidecekse (bkz: #4225332) benim için değişen bir şey yok.

Ama yok! Babamın parası var nasıl olsa, ne diye uğraşıyorum ki yazı falan, yoksa ben de bilirim altıma arabamı çekip sokaklarda sürtmeyi.

--spoiler--
Yazdıklarına, yazacaklarına köpek gibi pişman olan yazardır.
--spoiler--
üç beş aşagılık kompleksine girmiş adamın kardeşi yaşında olmasına rağmen güzel ve içten işler çıkartan bir gence saldırması yüzünden yazı olaylarına arkasını dönmemesini temenni ettiğim yazardır, helal olsundur.
esasında ve işin özünde kendisi aşağılık kompleksine girmiş olduğu halde bunu belli etmemek için elinden geleni ardına koymamış, eleştirileri yantlamak yerine insanlara kendini bilmez demeyi uygun görmüş, bu yaptıklarıyla kendini ispat konusundan oldukça geride olan yazar (imiş).

sen nereden biliyorsun canımın içi? nereden biliyorsun benim ya da diğer yazar arkadaşların hiçbir şey yapmadığını siz ve sizin gibileri eleştirmekten başka?

hikaye de acıklıymış gözlerim yaşardı. emolar gibi hayatın kendi üstüne geldiğini sanıyorsun ama gelmiyor. çünkü senin çektiklerin bizim bildiklerimizin yanında hiçbir şey değil.
(bkz: zehra bebek)
(bkz: akıl yaşta değil baştadır)**
vardır elbette türkiyenin en genc yazarı. güzel bir sıfat. ama bu sıfatı kimlerin koyduğu kimlerin hitap ettiği daha cok onemli. bu genc arkadasımız yazardır, kendini öyle gorüyorsa yazardır. değildir diyemeyiz. ama bu kadar iddalı oldun mu birileri cıkar ve bazı şeyler söyler. bence bunun savunması ''bakın ben ne yazdım eheuheu'' demek olmamalı. işi zor allah kolaylık versin. kibir gömleğini giyen birisinin iflah olduğunu görmedim duymadım. yaşı genç güzel yazıyor olabilir ama burda çogu yazarın hemen hemen aynı yaşta olduğunu da belirtmem gerekiyor. bir diğer hususta yönetime; acaba bu arkadaş silik falan olacak mı? yaş olayını açıkca yalan yazdığı kanıtlandı. bildiğim kadarı ile 18 yaşından kücüklerin yazması yasak. haa silinmesin ben silinsin demiyorum. ama bir kural var ise o kurala iyi yazan da kötü yazanda uymalı değil mi?

tanım: okuma yazmayı yeni öğrenmiş çocuktur.
feys alemi icin tamam ama lise ve dengi ogretim kurumlarindaki edebiyat derslerinden 45 ve uzeri almis insanlar icin vasati asamayacak yazilar yazan hede.

Hem ulkemizde yazmazi bilen daha genc insanlarda var yani dedirten cakma en genc hede.

Genclerin yazmakla ilgilenmesi gayet guzel ama su da bir gercektirki lerzan mutlu ne kadar sanataciysa "milli servetimiz" de o kadar yazardir.

En buyuk hatasi gercek yazar tadina ulasmis sozluk yazarlarina sarf ettigi cumlelerdir.
çamur at izi kalsın mantığına yenik düşmemesi gereken yazardır. okuduğum kadarıyla...
sözlükte büyük polemiklere sebep olmuş kişidir. tarafını tutsan "yalaka" beğenmesen "kıskanç" oluyorsun. hoca, alırım anahtarını yeminlen; gencim senden, hahayt. *
aytuğ akdoğandır. sözlükteki link tıklanınca aynen şu yazıyordur;

"aytuğ akdoğan - türkiye'nin en genç yazarı ile iletişime geçmek için facebook'a kaydol."

tek merak ettiğim bu "türkiyenin en genç yazarı" kelimesini neden seçtiğidir? neye dayanarak seçmiştir? araştırma yapmış mıdır? araştırma yaptığına dair belgeler nerededir? zira ortaya çıkmazsa balonların üzerine aytuğ akdoğan yazıp patlatmayı düşünenler olacaktır.*
ayıp ettiniz yazarıdır. ''türkiyenin en genç yazarı'' kelimesini de seçmeyen yazardır. yayınevinin tuttuğu istatistiklere göre 92 doğumlu herhangi bir kitaba sahip bu türde bir yazar daha yok. memleketimin insanları tabiki eleştirecektir, ben de daha yolun çok başındayım bu tür bazı sitemler ve yorumlar ile bir yerlere ancak gelebilirsem gelebilirim bunun da bilincindeyim fakat bir ergenin başka ergenlere kendini sevdirmesi güç bir şey, haliyle arkadaşlarımın birkaç hafta önce bana jest yapmak amacıyla açtıkları bu sayfa biraz gündeme gelince ve üyeler de artınca tamam bu çocuğun da şimdi bi tarafı kalkar, kibir saçar dört bir yana düşüncesine kapılmış olabilirsiniz. yazılarımı gerçekten beğenmemiş de olabilirsiniz fakat eleştirileriniz yapıcı değil hep yıkıcı. ben belki oğlunuz, hatta kardeşiniz yaşınızda olabilirim, burada ben daha toyum muhabbetine de girmeyeceğim fakat (bkz: zehra bebek) tarzı karşılaştırmalar yapmanız gerçekten kırıcıydı. yaşıtlarım dans etsin, oynasın, çıksın, onların deyimiyle yiyişsin ve baba parası yesin. ben ise bir şeyler üretmeye çalışayım ve siz sanki ben bir adam öldürmüşüm gibi beni yerden yere vurun. hakkınız yok agalar * çok isterdim en azından biraz vaktinizi ayırıp da öncesinden internet üzerinde paylaştığım yazılarımı kardeş kardeş okuyup da değerlendirmenizi fakat sizin yaptıgınız o aptal linke tıklamak, bir fotoğraf görmek, üye sayısına bakmak ve kişiyi aşağılamak.

son olarak yazar kavramı ve ben hakkında da ben asla kendimi bir yazar olarak görmedim. kitap çıkartan yazardır. bu iş bu kadar basitse terimlerde bir yazar olabilirim fakat ben henüz bu yolun başındayım, belki bir 17 sene sonra daha güzel işler çıkartabilirim ama bırakın da hevesim kalsın en azından. diyen yazardır.
kaç yaşında olduğu bazı kesimlerce bilinmeyen yazardır. göz önünde olan insan eleştirilir. eleştirmek için, eleştiriyi yapan kişinin bir konu hakkında çok bilmesine, o konuda uzman olmasına da gerek yoktur. evet eğer o işin uzmanıysa yaptığı eleştiriler daha kayda değer, ve mutlaka dinlenmesi gereken eleştirilerdir. ama ortaya çıkıp da "kardeş sen beni eleştiremezsin" kalıbını kimse kullanamaz.

velhasıl kelam, adı geçen aytug nickli yazarı tanımıyorum, yazdıklarını okumadım, sözlükte de dikkatimi çekmedi. facebook'daki hayran kitlesi açısından da, ben de kendime bir fan sayfası oluştursam ve arkadaşlarını davet etmeyeni anaconda öpsün desem en az bin kişi toplarım günümüz türkiye'sinin gençliğinden. eminim yani.

gel gelelim, bir insan, " ben sanat yapıyorum, yazarım." diyorsa, sanatı ve sanatçıyı belirleyebilecek, atayabilecek bir üst mercii olmadığından, kimse ona sen sanat yapmıyorsun, yazar falan da değilsin diyemez. beğenmezseniz okumazsınız, elinizdeki imkanları da kullanarak gelir eleştirirsiniz.

şimdi okudum da biraz yazdıklarını bu şahsın; ben sevdiğim yazar modeli değil, lisede çok arkadaşım vardı bu tip yazılar yazan, işin ilginç yanı hepsi kızdı bu arkadaş erkek, neyse olabilir böyle şeyler. benim beğendiğim analiz yazısında süslü kelimeler yoktur. analiz analizdir. şuna bakalım mesela;

(bkz: bu ülkede göte göt denir) evet.

dolayısıyla yazar olmak konusunda hiçbir alaka taşımayan ben eleştiriyorum bu arkadaşı. beğenmedim, o kadar süslü kelimeler benim boş yere gözlerimi yorar, zira 2 kelimeden cümlenin taşıması gereken anlamı çıkarabiliyorken beynim, gözlerim onlarca kelime daha okumakta fütursuzca. of sıkıldım. neyse

(bkz: cahile kalem çekiver eski dosta yol ver)
(bkz: tabiki ben)
valla demeyecektim, tutamadım; ilk öykümü 7 yaşımda yazdım, var mı ötesi?

hem de okudukça, ettikçe şunu düşünüyorum, benim öyküm az buçuk fantastikti iskeletler falan, yaşamadığım duyguları, ki bu başlığın müsebbibi de yazmış zaten itiraflarda, yaşamış gibi yazacağıma hayal gücü denen mereti kullanıp yazdım...

bu sıfatı da eminim bırakın bu başlığın müsebbibini, benden bile çok hak edenler vardır...

ama arkadaş allah bilir noterden de tasdik ettirmiştir!
kendisine facebook'tan gayet kibar bir dille sorduğum üç beş soruya "asıl niyetin ne", "sen bu dünyaya ne kattın" sorularına blogumun adresini cevap olarak verdiğim ve hala sesi çıkmayan çocuk.
sanatı sanat için değil, kendi için -toplum için- icra eden çocuk.

kanıt isteyen aytug hayranı bi sivri varsa bi zahmet mesaj atsın, spoiler'la copy-paste la falan uğraşamiyciğim..
Türkiye'de uykun imkanlar verilirse bütün gençlerin göğsünü gere gere birbirinden habersiz olarak kendi ismi yerine kullanabileceği ünvandır.

Eminim ki şuanda severek okuduğumuz nice yazar yazmaya genç yaşta başlamıştır. Veya yazarla kısıtlamaya da gerek duymuyor ve işinde iyi olan insanların genelde henüz toyken bazı şeylerle tanışmış olduğunu söylemek istiyorum. Bunun onlara en büyük yararı ise henüz onlara çelme takacak birileri olmadan yürümeyi öğrenebilmeleri. Ancak belirtildiği üzere kibir taşınması en zor sıfatlardandır. Kendin için yazmak ve başkaları için yazmak arasında ise yine dağlar kadar fark vardır. işinde sessizce ilerleyen ve fazla göz önünde olmayan insanlardır şuan kaliteli dediklerimiz.

Günümüzde yazmak, pek rağbet görmeyen bir hobi veya alışkanlık ya da ihtiyaç mı deseydik? ilham alabileceğimiz çocuklar yok etrafımızda. Betimleyebileceğimiz ağaçlar, masmavi bir gökyüzü veya dalga sesleri yok duygularımızı tetikleyecek. Daha aşık olduğumuz insanla vakit geçirirken bile göze batıyorsak bizim yaşayamadığımız veya göremediğimiz nice şeyi en iyi haliyle yaşamış insanların ve zeki beyinlerini daha yararlı işlere yormuş sanatçıların olduğu kadar iyi olamayacağımızı kabul etmek mi gerekir acaba? Belki en zor şeyi yapıyor ve olmasını istediklerimizi yazıyoruz veya halihazırda yazılmışlardaki dünyanın bir kopyasını yeniden tasvir mi ediyoruz? Velhasılı kelam içine sıkıştığımız beton binalardan, yapmacık insanlardan, tabu haline getirilmiş konulardan bir süre kurtulamadığımız ve de ünlü olmak adına türlü şaklabanlıklar yapmaya devam etmemiz halinde yazarlık adını verdiğimiz nice sanatçıların beslediği ağacın kökünü kurutmaya devam edeceğiz. Ta ki biri gelip de budayana kadar.
(bkz: tanrı içimizde)
(bkz: tanrı bizden biri olsaydı)

ben benzettim sanki azıcık ucundan.
(bkz: chucky)
yillardir degismeyen bir isim genc bile değil bildigin bebek.yazmadigi zamanlar neler yaptigini tahmin bile edemezssiniz.
entrylerin yönlendirdiği facebook sayfasını blogu söyle bi inceledikten sonra, önce bi evladım git arkadaşlarınla gizli gizli ilk içkini sigaranı iç, kız peşinde koş, annenle babanla kuşak çatışması yaşa falan ne işin var şimdiden tanrıyla ölümle bilmem neyle dediğim sonra dar görüşlü olmamak gerektigini hatırlayıp her ne tecrübe etmek istiyosa olabildigince erken yaşamaya başlaması daha başarılı olmasını sağlar diyerek desteklediğim yazardır. her ne kadar bu daha onlara karşı kendini koruyacak donanımda olmadığı adamlarla savaşmak* zorunda kalmasına sebep olacak olsa da. bunu istedin madem alabilmen için azına sçılacak bu şekilde.

ha ama 92'li haliyle* türkiyenin en genç yazarı ünvanını elinde tutuyorduysa şimdiye kadar bu sıfatı verme yetkisi olanlara kardeşimin 10 yaşında yazdıgı ilk roman denemesini yollamak isterim****
(bkz: aytug akdogan/#5360033)
(bkz: noel babanin babaannesi)