bugün

Vakıflar yasasını bilmeyen bir insan bu gün türkiye gelişiyor demeye de müktedir değildir.

vakıflar yasası türkiye'de yabancıların mülk edinmesini yasaklayan bir yasadır. serv antlaşmasında bu yasa yabancıların lehineyken lozan'da devlet kontrolüne verilmiştir daha sonraları ise 1936 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün de çabalarıyla vakıflar yasası değiştirilmiş ve yabancı kuruluşların türkiye topraklarında mülk edinmesi daha da kısıtlanmış, dışarıdan yardım alması yasaklanmış ve tamamıyle devlet kontrolüne verilmiştir.

Yıl 2008: AKP bu yasayı kaldırmış ve serv'deki haline getirmiştir. Yani bugün türkiye topraklarında büyüyen biz değil içimizeki yabancı unsurlardır. sadece 2002'ye kadar 10 milyon metre kare toprak satışı yaşanmışken son 10 yılda 71 milyon metre kare toprak satılmıştır. zararına yandaşa ve yabancılara yapılan özelleştirmelerden bahsetmek istemesem de bir kaç örnek vereyim.

Oyma Pınar Santrali : başbakanın arkadaşı mehmet cengiz'e ereğli alüminyum tesisleri yanında oymapınar santrali bedava verilmiştir.

tüpraş: başbakandan oldukça faydalanan yahudi iş adamı sami offer'e özelleştirme yüksek kurulu'nun da raporuyla 750 milyon dolar zararla satılmıştır.

seka fabrikaları : dökülüyor denen fabrikalara özelleştirme idare başkanlığınca 51 milyon dolar paha biçilmiştir ancak fabrikalar 1 milyon dolara başbakana yakınlığıyla bilinen albayrak ailesine satılmıştır.

dış borcun cumhuriyet tarihi'nde alınandan 2 katına son 10 yılda çıktığını biliyoruz, carii açığın 2002'de 0.69 milyar dolardan bugün 100 milyar doları geçtiği de aşikardır.

Bu konu ile ilgili mehmet yiğittürk'ün bir yazısını paylaşalım.

--spoiler--
Ocak ayından itibaren geçerli olan memur maaş artışları halâ ödenemedi.

Yabancılara toprak satışlarında, bir ilçede 2 buçuk hektar olan sınır, yeni tasarıyla 30 hektara çıkarılmaya çalışılıyor.

2011 yılında 134.5 milyar dolar ihracata karşılık, 241.2 milyar dolar ithalat yapmışız. Açık miktarı: 106.7 milyar dolar.

Yapılan ithalatın 173 milyar dolarlık kısmı ara malı. Yani iç piyasada satılan ve ihraç edilen ürünlerin büyük çoğunluğu yerli üretim değil. El alemin malını alıp montajını yapıyor ve satıyoruz. Bunları da dolarla yani borçla alıyoruz. El alemin parasıyla, el alemin malıyla gelin-güvey oluyoruz yani...

Cari açıkta, iflas eden Yunanistan bile bizden iyi durumda. 2009 yılında cari açık, tüm dış gelirlerin yüzde 7’si kadarken, 2011 yılında bu oran yüzde 40...

Dünyanın en pahalı benzinini kullanıyoruz. Doğalgazı elektiriği desen, zamlar 10’ar 20’şer geliyor. Dışarıdan akan sıcak paraya, kısa vadeli dış borca muhtacız. Devlet, vatandaşın vergisiyle ayakta duruyor.

Ve...

Standart and Poor’s adlı uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye’nin kredi notunu pozitiften durağana çevirdi. Gerekçesi kısaca şöyle:

“Azalan dış talep ve kötüleşen dış ticaret haddi-ihracat fiyatrıyla ithalat fiyatlarını karşılaştıran oran, bize göre, ekonominin dengelenmesini daha zor hale getirdi ve yüksek dış borç ve dolaylı vergi gelirlerine dayanan devlet bütçesi dikkate alındığında, Türkiye’nin kredibilitesine yönelik riskleri arttırdı...”

Cevap Başbakan’dan geldi.

Bağırıyordu: “Standart and Poors’un kararını çok garipsedim, tamamen ideolojik bir yaklaşım. Artık ben seni bir kredi kuruluşu olarak tanımıyorum...”

ideolojik?

Acaba bu Standart and Poor’s Ergenekoncu olabilir mi? ideolojik takılıyor ya, o açıdan “şey” ettim... işin özü, demek ki Erdoğan, “anti-kapitalist” oldu. Hani moda ya!..

Ayrıca...

Kurumu kredi kurumu olarak tanımıyor artık... Burası da çok önemli. Başbakan Standart and Poors’u tanımayınca bu rakamlar düzelecek mi?

Başbakan tanımıyor ama kim tanıyor biliyor musunuz? Hani o bizim muhtaç olduğumuz küresel sermaye var ya... işte o...

Onlar bu kuruluşların notlarına bakıp ona göre kredi veriyorlar. Standart and Poor’s da zaten bu kredi derecelendirmesini bizim için değil, onlar için yapıyor.

Ama üzelmeye gerek yok. Soralım TÜiK’e, bizi ferahlatacak sayfalar dolusu rakam yazıverir.

Biz de kendimizi iyi hissederiz.

Not: Standart and Poor’s kuruuna ülkeler para vererek üye oluyorlar. Yani Başbakan Erdoğan, anlaşmayı iptal ederseortada “sorun” kalmaz.

Mehmet Yiğittürk

Odatv.com
--spoiler--

şimdi rosava gibi troller türk ekonomisi şahane borçlar bahane diyerek cırlamaya devam eder... Kanmayın, kandırılmayın, bugün türk ekonomisinin sadece adı türk'tür...