bugün

genel olarak %99 gibi bir kesimi torpille ve yalakalıkla bulundukları göreve gelen şahsiyetlerdir efenim. iki kitabı ezberleyip anlamadığınız kelimelerle konuşunca bi bok olduklarını zannederler.

şahsen kendi okuduğum bölümden (coğrafya) örnek vermem gerekirse :

yurtdışındaki bir profesörün makalesini çevirme ödevi aldım. ulan adam gitmiş, gezmiş, deneylerini yaptırmış alanın. kayaçların özelliklerini sıralamış, tahlillerini yapmış vs vs vs.

bizim bölümden bir profesörün makalesini okudum sonra. eğer özet çıkarmam gerekseydi kitabın tek cümlelik özeti şu olurdu.

"başka kitaplara bakarak bu kitabı yazdım".

bir de şu alıntı işine girmezler mi...

elibüyük şunu demiş, özçağlar bunu demiş, hede bunu demiş hödö bunu demiş. lan göt o kadar alıntı yapacağına biraz da sen çık gez, araştır amk. iki kelamda sen et.
çoğu profesör öğretmenin bir alanda uzmanlaşmış halidir. bunların bilime herhangi bir katkısı yoktur, maaşını alıp derslere girerler.
Büyük bir çoğunluğunun "bu adam nasıl profesör olmuş?" cümlesinin akla gelmesine neden olan profesörlerdir. öğrencilerinin çalışmalarıyla bir yerlere gelmiş olanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Ayrıca "ben profesörüm her şeyi ben bilirim." söylemleri ve üretkenlikten bir haber olmaları beni en çok sinirlendiren olaydır. Azınlık da olsa bulunduğu konumu fazlası ile hakkeden değerli profesörlerin de olması Türkiye acısından büyük bir avantajdır.
güncel Önemli Başlıklar