bugün

Herhangi bir açıklamaya girişmeden önce şu hususu belirtmek gerekir ki, burada verilen bilgiler ve öne sürülen fikirler kendi kişisel algımızla içselleştirdiğimiz ve kendimizce yorumladığımız bazı kavramları bu kaygan zeminden kurtarmak ve kavramları ortak bir algı üzerine inşa etmek için paylaşılmıştır. çünkü dil, her ne kadar en modern iletişim aracı olarak görülse de başta etimoloji ve psikoloji olmak üzere çoğu bilimin ortaya koyduğu verilere göre aslında tamamen özneldir. 'Denebilir ki her bireyin algısı, kavramları kendi iç dünyasında karşılık bulduğu deneyim ve çağrışımlarla ilintili kılar. işte bu bakımdan kavramlar ve kelimeler yalnızca bir -parola- olabilir. Öyleyse kelimeler, madde-insan ve insan-insan ilişkilerinde bir -idea- haline getirilmeli ve ancak bu şekilde kamulaşmalıdır' (ludwig wittgenstein, defterler, 1914).

bu kısa bilginin ardından herkesin üzerine konuştuğu ve az önceki bilgiler ışığında, aslında yalnızca kendi a priorisini evrensel bir olgu şeklinde, savunduğu ya da kötülediği türk ırkçılığı meselesini konuşabiliriz. Sıkıcı olmaması için basit ve kısa ifadeler kullmak istiyorum. konuyu ayrıntılı şekilde araştırmak isteyenler bahsettiğim eserlere bakabilirler.

1) ilk olarak bilinmesi gerekir ki, türkiye'de ırkçı hareket, muhatabı nazarında hep yanlış kesimler tarafından temsil edilmiş, söylemlerinde ırkçılığa muhalif gözüken kesimler (ülkü ocakları v.b.) ırkçılığa muhalefet eden zümrelerin eleştirilerinde referans olarak alınmıştır. halbuki ırkçılıkla suçlanan bu gruplar ne ırkçıdırlar, ne de bu konuyu kapsamlı şekilde işleyecek aksiyona sahiptirler. maksadım ülkücüleri ya da diğer milliyetçi grupları eleştirmek olmadığından bu konuyu uzatmak istemiyorum.

2) türkkiye'de ırkçılığın tarihi, cumhuriyetin ilk yıllarına uzanan, pragmatik bir anlayıştan ziyade ülkenin kurucu-idari temellerini o güne dek denenen fakat sonuç vermeyen siyasi teşebbüslere alternatif olarak görülen değerler üzerine inşa etme çabasıyla başlar. bu çabanın pratik örneklerini orduda görmek mümkündür; 1942 yılına kadar türk silahlı kuvvetlerinin subay kadrosunu teşkil eden harbiye öğrencileri en az üç gömlek öteden aslen ve neslen türk olmak kaydıyla kabul edilmiş, attila ve mete han'dan beri devam eden prensip bu tarihe kadar değişikliğe uğramamıştır. günümüzde de başta fransa olmak üzere çoğu ülke, subay kadrosunu aynı esasa dayalı olarak teşkil eder. farklı kökene sahip askerleri farklı statüde ve ancak emir alan poziyonlarda değerlendirir. bunun örnekleri roma'da görülen lejyon uygulamalarından günümüze kadar değişmeden devam etmiştir.

3) türkiye'de siyasi ırkçılık imparatorluk türkiyesi'nin son yıllarında ali suavi'nin gerçekleştirdiği çırağan sarayı baskınına uzanır. konuyla ilgili bilgilere internet üzerinden erişmek kolay olduğundan bunun da ayrıtılarına girmek istemiyorum.

4) ırkçılığı bir aksiyon olarak yorumlayan ilk isim ziya gökalp, bunu doktriner esaslara bağlayan kişi ise tarihçi ve edebiyatçı hüseyin nihal atsız'dır.

5) türk ırkçılığı, üstünlük esasına değil, üstünlük gayesine dayanır. 'genetik aktarım yoluyla mizaç ve şahsiyet gibi değerlerin de kısmen intikal ettiğini artık biliyor olsak dahi bireyin psikolojisini ve kişiliğini şekillendiren etkenler ağırlıklı olarak çevre faktörleridir' (gustav le bon, kitleler psikolojisi). bu sebeple bireyin etnik kökeni ne olursa olsun bu bir üstünlük sağlamaz. ancak kişisel tercihler, mensubiyet şuurunun tesiriyle şekilleneceğinden türk ırkına mensup olmayanlar devlet kademelerinde, eğitim-öğretim kadrosunda ve özellikle orduda bulunmamalıdır.

6) türk ırkından gelmekle doğuştan kutsal ya da erdemli olunamayacağı gibi ülkede yaşayan tüm türkler kıymetli ya da değerli varlıklardır şeklinde bir algı kabul edilemez. açıkça kabul edilmelidir ki ülkedeki yağma, haksızlık, hırsızlık, cinayet ve daha pek çok aşağılık eylem ülkenin her kesiminden birey tarafından işlenmektedir. ülkemizdeki ırkçılar, bu rezalet ve sefalet tablosunun iyileşmesi için uygulanacak tedavinin türk türesi olduğunu savunan insanlardır. akıl almaz bir tüketim çılgınlığına dönüşen 21. yüzyıl'da insanımız daha fazla tüketmek ve daha fazlasına sahip olmak için alçalmakta ve alçaklıkta sınır tanımamaktadır. bu bakımdan, alçaklığı nispetinde şiddetli cezayı da köken ayırt etmeden uygulamalı ve sürüp giden ahlaksızlıklara ve başı bozukluğa, yozlaşmaya son vermelidir.

7) türk ırkçılığı, köken olarak katı ahlakçılığa, antik türk kültürüne ve dayanışmayı esas alan sosyal nizama dayanır. bireycilik teşvik edilmekle birlikte bunun türkçülükteki yeri şahsiyetçiliktir. yani birey topluma kurban edilmez, bireyin toplum içindeki varlık gayesiyle kendini tanımlamasını gerekli kılar.

8) din ve inanç meselesi konusunda türk ırkçılarının tavrı nettir: din, bireysel ve vicdani bir tabudur. tartışması yapılamaz, sınırlandırılamaz. öte yandan inanç, hukuk normlarında dikkate alınmakla birlikte asla bir anayasa olarak kabul edilemez. türk'ün anayasası türk türesidir. arkaik türk inancında evren tek bir tanrı yaratılmış ve insanoğlu ancak onun bir parçası olarak (efendisi ya da sahibi değil) yaratılmıştır. bundan ötesi bireyin vicdanı ve aklıyla karar vereceği bir meseledir.

9) türk ırkçılığı aksiyoner bir tavırdır. ne komünizme, ne sosyalizme ne dinciliğe ne de başka herhangi bir ideolojiye karşı tepki olarak doğmuştur. çünkü türk ırkçılığı, türk milletinin, kendisini ulu ve yüksek kılan değerlere bağlı olarak yaşama gayesinden başka birşey değildir. bu bakımdan türeci ve teşkilatçı olan türkler, bahsedilen ideolojilerin ismi bilinmeyen çağlarda da ırkçı idiler. fakat bu, ırkçıların çeşitli fikir ve ideolojiler hakkında kanaat sahibi olmadığı anlamına gelmez. bugün için türkçülüğünen büyük düşmanı dünyayı giderek artan bir hızla aynılaştıran ve ahlakı değerleri çılgın bir materyalizm döngüsü içinde sönükleştiren kapitalizmdir. sermayeyi, bir sömürü aracı olarak kitlelerin hayatlarını modern bir köleliğe çevirmek için kullanan kapitalist ülkeler arasında ellbette ABD başta gelmektedir.

Not: bu kısa bilgilerden sonra ırkçı türkler hakkında dile getirilen yorumların daha kabul edilebilir ve seviyeli olmasını temenni ediyorum. özellikle bazı yazarlar tarafından dile getirilen kimi şeyler ırkçılıkla alakasız hatta ırkçılığa ters olmasına rağmen sanki gerçekmiş gibi dile getirilmekte ve bu seviyesizler kendi vehimlerindeki ırkçılığı bizlere isnat ederek hakaretlerine dayanak oluşturmaktadır. böyle patavatsızlar her ortamda hakettikleri cevabı alacaklardır.