bugün

evlenme programlarına çıkacak kadar acizdirlerde. bi yerden para gelsin, ev olsun, araba olsun, eh bu kadar şey oldu biraz da sevişirim olur biter mantığı sıkça görülür.
kız olmalarından kaynaklanan durumdur.

kızlar her zaman birilerinin himayesinde olup korunmak zorundadır. her işi kendi başına yapabilen kız ise cinsel kimliğinin farkında olmayan kızdır.
"herşeyi evlenince yaparsın kızım" mantığıyla büyütüldüklerinden pek kendi başının çarelerine bakamazlar. ama bu bir genellemedir. istisnalar herzaman mevcuttur.
1-her türk kızının dibini döven tokmakçı ve şehvetli anlar yaşatacak koca istemesi
2-paralı ve kodoman kocaya kapak atmak istemesi
3-kocadır döverde severde fantazisiyle halvet olması
4-her erkekte baba profili aranıp öyle erkekte bulunduğunda kapağın o erkeğe atılmak istenmesi
5-fakir kız zengin oğlan yada zengin kız fakir oğlan cenabetliği
6-beni kollasın,sevsin,değer versin,benden başka kimseyi gözü görmesin,evine çoluğuna çocuğuna bakan birini istemesi.
Ve bu sebepten ötürü hiç bir türk kızı kendi başının çaresine bakamaz ve sığınacak bir liman arar.
türk toplumundaki kızların, gençlik dönemine kadar yan gelip yattıktan sonra; hayatla başbaşa kalması durumunda, meydana gelen çaresizliktir. türk kızları; genelde zengin koca bekleyen, okula, işe de sırf bunun için giden bir kız türüdür. ve hayata dair bildiği tek şey, evlenmek, çocuk yapmak ve pembe panjurlu evdir. gerisi bildiğin teferruat.
türk kızları türk kadını olacağı için başlarının çaresine bakarlar.
yanlış bir tespittir. türk kızları her yerde, her şekilde başlarının çaresine bakarlar. ne tilkidir onlar.
kızlara, çocukluklarından itibaren,
- kızlar şöyle oturur, kızlar böyle konuşmaz, kızlar dışarı çıkmaz, kızlar araba ile oynamaz, kızlar onu yapamaz bıdı bıdılarından dolayıdır.
kız tek başına kaldığında, neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğini düşünmekten başının çaresine bakamaz. çoğunlukla yanlış anlaşılmaktan korkar.
türk kızlarını sürekli aşağılama güdüsünden kaynaklanan sanrı. sanrı sahibi için söylenmesi gereken ayakta uyutulan tiplerdir.
yanlış tespit/başlık olmuş..
doğrusu:

(bkz: türk erkeklerinin özellikle çaresiz kızlara bakması)

kendi hemcinslerimi küçümsemek ve yanlışlarından/hatalarından nemalanmak hayatta en nefret ettiğim tavırların başında gelir. ama diğer yandan da kabullenemediğim tek şey bir insanın özellikle de kadının kendini aciz/çaresiz göstermesidir. çoğu bunu kendine çekmek ilgi odağı olmak için yapar ki. bence psikolojik rahatsızlığa giren bir durum. klasik söylemle "çocukluklarına inmek" lazımdır.
özellikle türk insanına özgü olan bu "dilenci hobisi" durumu; türk erkeklerini fazlası ile çeker. her ne hikmetse bayılırlar aciz tavşan yavrusu gibi pısırık, korunmaya muhtaç, herşeyi erkekten bekleyen, ayran budalası gibi ağzının içine bakan, ne derse kanun kabul edip körü körüne itaat eden tiplere.
dediğim gibi aslında bir çoğu da bunu bilerek yapar. tatlısu kurnazı kıvamıdır bunlar. keşfetmişlerdir bizim egosu şişik daha da şişirilmeye hayır demeyen türk erkeğinin yumuşak karnını.
çok akıllı ya süpersonik türk erkekleri de, atlarlar hemencik balıklama. amanin buldum bir aciz tavşancık hemen pamuklara sarıp sarmalayayım, hayatı öğreteyim.. herşeyi ilk bende görsün.. amanda aman baksana sen gözü de açılmamış buncağızın, tertemiz kalmış bu kirli dünyada...
işte bunlar çoğu zaman kurnazca keklenmiş modeller oluyor. neden böyle dedim? çünkü ilk başta gerçekten silik/sinik, aciz olsa da sonradan aslan kesilir bu tavşancıklar. şeytana bile pabucunu ters giydirirler. ayakta uyuturlar adamı da üstüne otele para verirsin. diğer bilerek yapanlar zaten bu işin erbabı olanlardır ki! onlardan kesinlikle kaçış yoktur.. allem eder kallem eder. iki ağlak üç zırlak, bir iki yalandan saf ayakları. işi kotarırlar. bu işin en has profosyenelidirler..
tüm keklenenlere topluca geçmiş olsun...

neyse uzun lafın kısası diyeceğim odur ki...

"çaresiz türk erkekleri çaresiz kızlardan hoşlanır"...
hem kızların hem erkeklerin yetiştirilme tarzı ile alakakılıdır. Kız vida sıksa 'vayyy erkek gibi kız' söylemlerini duyar, tadilat vs. işlerle ilgilenir bir süre sonra kocası evden elini eteğini çeker ve nasılsa başının çaresine bakıyor der. dahası kadın gerçekten yanında erkek varken başının çaresine bakarsa türk erkeği çaresizleşir !!!
edit : yazım yanlışı düzeltildi.
cinsiyet ayrımcılığını hayatının yapıtaşı olarak kabul eden zihniyetin ortaya attığı önermedir.
nedeni, yetiştirilme tarzlarıdır. bu yetiştirilme tarzının olumsuzlukları yalnızca kızlarla sınırlı değildir, erkekler de bu kategorinin içindedir. hemen inceleyelim:

uygar diye tanımladığımız avrupa ülkelerinde insanlar, kafaya fazlaca namus, kızlık zarı, cemaat vb. olaylarını takmadıklarından daha özgürce düşünüp, karar verebiliyor. 18 yaşından önce adamakıllı kızı sokağa bırakmayan bizlerin çocukları, dışarı çıktığında yeni bir dünya görmüş gibi oluyor. yani, bir nevi "saksıda yetişmiş." türkler çocuklarına aşırı bağlıdır. bu bir yandan da güzel bir şey, fakat ebeveyn, sürekli çocuğun önünde arkasında olursa, o çocuk hayattan bi bok öğrenmez, alışmıştır çünkü hazıra. avrupalılar çocuklarını, kendileri olmasa da ayakta durabilsinler diye, kendi başlarına iş görmeye alıştırıyor ve iddaa ediyorlar; bizim çocuklarımız 18 yaşında tek başına dünyanın herhangi bir yerine gidip, orada yaşayabilir, geri dönebilirler, çünkü hayatı biliyorlar. evde bir fayans düşse, usta çağırmıyor, kendileri yapıyorlar. boş zamanlarında oturup izdivaç, yemekteyiz izlemiyorlar, bir kitap okuyup, bir enstruman çalıyorlar. biz hala, hükümetten yana dertliyiz, aman peygamber efendimiz ne demiş, aman evleneceği kızın kızlık zarı yerinde miymiş, bunları tartışıyoruz. 50 yıl geriden takip ettiğimiz, bir yandan da namussuz diye yaftaladığımız avrupalılar, çoktan ununu elemiş de eleğini asmış. biz hala gereksiz konularda konuşup duralım.

bunun başka bir nedeni de, tabii ki geri kalmış bir toplum olmamız. geri kalmış toplumlar din, namus gibi meselelere fazlaca takarlar. elalem ne der, kız kısmı dışarda gezer miymiş, otur başına bir şey gelir, gibi paranoyaklıklarla kızlar evde oturur, gerçek hayatı televizyondan öğrenmeye çalışır, sonra kendi başının çaresine tabii ki bakamaz. şimdi, "bir insanın tek başına ayağa kalkıp durabilmesi için düşmesi gerekir" diyeceğim, gerizekalı gericiler bu "düşme" olayını, orta malı olmakla karıştıracak beni fitil edecekler. o yüzden demiyorum.

salak ebeveynlerin, salak çocuklar yapıp topluma salması sonucu ortalık it kopuk kaynıyor, bu doğru. ama durmadan bunun paranoyaklığıyla çocuklarına fazlaca bağlı olan ebeveynler asosyal bir gençlik grubu oluşturuyor. bu çocuklar sürekli hazıra, sürekli yanlarında birinin olmasına alştıklarından, yalnız kaldıklarında panikliyor, ne yapacağını şaşırıyor ve bu nedenlerden dolayı da çoğunlukla yanlış şeyler yapıyorlar. eşşekler kadar olup, 50 yaşında bile hala gidici ana-babanın eline bakan bir sürü insan mevcut günümüzde. bu durum, yaşadığı toplumdan habersiz, yetiştirildiği tarzdan bihaber insanlarca türk kızlarına laf atıp, aşağılamak için "türk kızlarının kendi başının çaresine bakamaması" alt başlığıyla algılanabilir. ama asıl gerçek; "türk insanının yetiştirilme tarzından dolayı kendi başının çaresine bakamaması"dır.
oltayı saldım bekliyorum.
şehir efsanesidir. gayet de bakıyoruz.
sevgililerinden bodyguardlık yapmalarını beklemesinden anlaşılacak durumdur. şimdi yazacaklarım için bana korkak diyen de çok olmuştur;

ben yolda kız arkadaşımla yürürken biri laf atarsa dönüp oralı bile olmam arkadaşım. umrumda olmaz. benim kulağımda küpe var diye bana 'top musun lan sen' diyen de oldu, siyah giyiyorum diye 'satanist misin lan' diyen de. onlara da dönüp bakmamıştım. içimden zaman zaman ulan dön indir şu adamı dediğim oldu tabii. yapar mıydım yapamaz mıyıdm bilmiyorum belki de o beni indirirdi. ama biri dese ki şu adamı kesin döveceğinden eminsin o zaman döner miydin? yine dönmezdim.
sevgilim olmasına gerek yok bir arkadaşımla yolda yürüyeyim adamın biri gelsin arkadaşıma durduk yere dalsın orada ölümüne girerim o ayrı. ama arkadaşım yolda bir adama çarpacak sonra da pardon deyip yürümek yerine onun gözlerine bakacak, adam da ona bakacak. bizimki ne bakıyon lan diyecek, sonra aynısını adam da diyecek ve kavga edecekler. umrumda olmaz o zaman. ama bizimki pardon diyecek adam da s.ktir lan diyecek. bizimki tövbe tövbe deyip dönecek arkasını o sırada adam gelip vuracak bir tane. işte o zaman ölümüne girmezsem orada adam değilim.
ben delikanlılığın kitabını yazmadım, yazanı da okumadım ne yalan söyleyeyim. benim delikanlılık anlayışım budur. akıllı, medeni bir adam bir kıza laf atmaz. zaten atıyorsa biliyordur ki o hayatı boyunca öyle bir kızla yürüyemeyecektir. işte ne ben o adamın seviyesine inerim, ne de benim yanımda yürüyecek kızın o adamın seviyesine inmesini kabul edebilirim. duymayacak o sözü, yürüyüp gidecek.

şu olmuştu mesela;
iki kız arkadaşımla yolda yürüyorum karşıdan biri;
-heyt be gözlüğe bak 2 kızı birden götürüyor.
bu sözün üzerine yanımdaki kız güldü ben de dönüp şunu dedim: '' git o adamın yanına ama emin ol ben dalga geçilebilecek çok daha fazla şey bulabilirim.'' özürdiledi sonra. ama özürdilemesine gerek yoktu. hatalı olan bendim. zira bu salakça cümleyi komik bulan bir kızla arkadaşlık kurmuştum.
umarım bu hikaye ile ne demek istediğimi anlatabilmişimdir.

bir hikaye daha;
ibrahim kutluay ile demet şener bir bar çıkışında gazetecilere yakalanmışlardı. fotoğrafları çekilmeye başladığında bir muhabir ve ibrahim kutluay arasında şu konuşma geçti:
muhabir: demet, bu tarafa bakar mısın demet!
ibrahim kutluay: demet hanım!
muhabir: özür dilerim efendim. demet hanım bu tarafa lütfen.

işte ben gelecekt o ibrahim kutluay gibi olmak istiyorum. o konuma gelemeden zaten evlenmem ben. egolarım çok yüksektir çünkü benim ve benim eşime, sırf benim eşim olduğu için bile kimse en ufak bir saygısızlık yapamaz.

bir de şu sevgiliye asılınma durumu vardır;
ben de arkadaşlarımda zaman zaman sevgili olan kızlardan hoşlandık ama niyetimizi belli ettiğimizde kız öyle bir tepki koydu ki biz bir daha bırakın o kızı aramayı, ona denk gelmeyi; msnden bile konuşmaya çekinir olduk onunla. kimisi tamamen sildi bizi, kimisi araya mesafesini koydu. biz de o kızın ilişkisine, sevgilisine saygı duyup ona göre davrandık. bir daha o konuyu açmadık, konuyu kafamızda bitiremeyeceğimizi anladığımız anlarda da bunu kıza söyleyip biz kendimiz çıktık o kızın hayatından. yoldan geçen kızlara laf atmadık, dekolte giyenlere kaşar gözüyle bakmadık. o yüzdendir ki gurur duyarım arkadaşlarımla. tanıdığım en delikanlı adamlardır işte onlar. ve benim hayatıma girecek kız da bilemli tüm bunları ona göre bir çevreden olmalı, bizim gibi arkadaşları olmalı. sevgilim var dediğinde adam kendisi uzaklaşmalı. o bunlara dikkat etsin, elinden geleni yapsın ona rağmen hala sorun oluyorsa o zaman tabii ki de ben de girerim olaya. ama kız telefon edildiğinde açacak, mesajlara cevap atacak sonra da aşkiiım bu bana asılıyor diyecek öyle mi? güle güle derim ozaman ben de.
çağrışım için; (bkz: kendi başını ye emi)