bugün

ilk ve orta öğretim ... ulan bu kalıbı da kar yağınca, tatil olan okulları sunan haber spikerinden kaptım, ağzıma yapıştı. neyse işte hocalar öyle bir anlatırdı ki bu jeopolitik konumu, sanırdım ki "dünya" diye bir ülke olsa, başkenti türkiye olacak. veya diğer ülkelerin başkanları gündüzleri yüzümüze "he abi, çok güzel dayı, abimsin" diyip, geceleri bizden habersiz türkiye'yi ele geçirme planları yapıyorlardı. "hasta adam" psikolojisini atamamışız üstümüzden hala.

en anlamadığım ise, jeopolitik konumdan bahsederken, kontrolü tam anlamıyla bize ait olmayan boğazları geçtim, "petrol yataklarına yakınlık" hadisesi idi. sahip olma değil, yakınlık. ulan nasıl bir avantajı olabilir bunun? unakıtan çok etkilenmiş olacak ki bundan, yandan kazıp petrol çıkarma gibi bir zeka parıltısı göstermişti. hayır, madem böyle bir avantaj var, dünyanın en pahalı benzinini biz niye kullanıyoruz hala? benzinin en lüksü bizde herhal.

bir de ipek yolu/baharat yolu zamanından kalma bir önemden bahsediliyor, türkiye'nin asya ile avrupa arasında bir köprü vazifesi görmesi. haçlı seferleri mi yapılıyor ki? arkadaş, avrupa'dan asya'ya kara yolu ile geçen en son pippa baca idi, onun da sonunu gördük.

madem eğitim sistemimizde altyapı değiştirilmeden bir çok değişim yapılıyor (bu cümleyi kullanan iki milyonuncu kişiymişim, başbakan aradı tebrik etti), içerik olarak da sanki bu türkiye'nin jeopolitik konumu meselesini de güncellemenin zamanı geldi.

işte önerilerim:

1. fay hatlarının çok etkin olması: madem insanımıza değer vermiyoruz ve bu durum ne desek değişmiyor, bunu da avantaj olarak sunmak gerekir. bir deprem olur ve çok az sayıda bina ayakta kalır. bu da türkiye'yi inşaat sektörünün kalbi olmasını sağlar.

2. faal yanardağının olmaması: bence bir artıdır. zira faal bir yanardağ olsa idi, ne bileyim, kışın sıcak olur diye krater ağzına ev yapardık herhal. bilemiyorum şimdi tam kestiremedim. bu madde alınmayabilir. veya derslere çok ilgi gösteren öğrencilere, ödev olarak verilir. opsiyonel olsun.

3. hiç bitmeyen birlik ve beraberliğe duyulan ihtiyaç: her avrupa zaferinden sonra, "birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde..." diye başlayan haberleri biliriz. en azından birlik ve beraberlik içinde yaşayamasak da bunun için çabalıyoruz. ne bileyim ekonomik kriz olur, bir futbol galibiyetiyle tekrar toparlarız. allah için iyi futbolcular da var. bu ülke yıkılmaz lan.

4. okyanusa kıyısının bulunmaması: çok severiz denizi. kim sevmez ki? ama yani tehlikeli sular işimize gelmez bizim. sakin olacak su dediğin. bırakın karadeniz'i, fırat nehrine bile ağıt yakan bir millet olarak, okyanus olaydı konçertolar yazardık. bir fırat nehri, bir de fazıl say yeter bize. fazlasını istemeyiz.

5. konya ovası ve zamanının yalova kaymakamının türkiye sınırları içinde bulunması: ne bileyim, bunlar beni rahatlatıyor, bahtsızlığı/beceriksizliği "konya ovası'nda sıçacak yer bulamamamk" ile, yitip gitmişliği de "kim takar yalova kayamakamı" sözüyle açıklamayı severim. ya bunlar olmasaydı? "gobi çölü'nde sıçacak yer bulamamak" veyahut "kim takar kuzey karolina senatörünü" gibi rahatlatıcı deyimler yok misal.

6. japonlara duyulan anlamsız ilgi: bu coğrafyanın insanı, japon görünce çok etkilenir. onlara sebepsiz sevgi gösterilerinde bulunur. biraz daha zorlarsak, japonların teknoloji üssü haline gelebiliriz.

benden bu kadar. günün anlam ve önemini belirten bir şarkıyla bitiriyorum sözümü:

her köşesi cennetim,
gerisi allah kerim,
bir başkadır benim memleketim

lay lay lay lay lay laylay...
güncel Önemli Başlıklar