bugün

Günümüzde, artık her cafe, mağaza, dükkan vs, isimlerinin ingilizce olmasından dolayı, es kaza Türkçe yazılı(o da büyük ihtimal değiştirilmesi için gün sayıyordur) bir tabela görünce ister istemez ingilizce okumaya başlanması.
Türkiye'de miyiz, yabancı bi ülkedemiyiz, ne zaman anadilimizden bu kadar uzaklaştık bilemiyorum ama bu gidişatın pek hayra alamet olmadığı yadsınamaz bi gerçek.
En milliyetçi geçinen birine bakın, avrupalılara benziyorsun deyince bunu iltifat olarak alırlar. Yabancı hayranlığımız çığ gibi büyüyor. Adamlar, ülkelerinde sırf Türkçe konuşuyoruz diye pis pis bakarlarken, bizler yabancı dilde konuşan birilerine, turistlere, hayranlıkla bakıyoruz.
Bu kadar mı utanır olduk Türk olmaktan, anadilimizi konuşmaktan.
Gençlik, artık her iki kelimeden birini ingilizce konuşur oldu. Yabancı dil bilmek tabiki bir gelişmişlik göstergesidir ama bunu kendi dilinle karıştırıp konuşmak olsa olsa yabancı hayranlığı dolayısıyla da, gelişmemişlik göstergesidir.
(bkz: batman 20 km)
cemalpaşa

kemılpaşa
Her açılan mağaza, vs, ingilizce isim verince daha üst seviyede bi yer olduğunun zannedilmesi.
markaya bağlarsak (bkz: canpare) (kenpeyr)*
(bkz: türkçe konuş diline sahip çık)
ben de "ballıca" diye bi sigarayı ilk çıktığı zamanlarda bakkaldan "ballika" diye isteyince bakkal amca yarılmıştı...*
(bkz: define büfe)
ingilizce kursuna gidilen bi dönemde önünüze gelen herşeyi ingilizce okumaktır.

cepten alo denince akla ......... gelir.
cip ten elou deninsi ...... diye aslında ing de bile kullanmadığınız kelimeleri okumaktır.
tike-tayki.
ingilizce' ye duyulan hayranlığın ve önemin bir göstergesidir bu. hiç unutmam ' canan ' ismini ' kenın ' diye okumuştu birisi de kafayı yemiştim.
sultan ahmet köftecisi - saltıns of ahmet burger **
karizmaya reset atmanın etkili bir yoludur. bir arkadaşamın başına gelen benzer bir olay şu şekildeydi:

bizimki bakkalda alışverişini tamamlarken bir genç içeri girer, ve halis muhlis türk bisküvisi canpare'yi gösterek sorar: "bu kenpeyır lar ne kadar acaba ?"

bir tane daha;

metrodayız, "polly gelince" filminin afişini arkadaşım şöyle okudu da metroda gülme krizine girdik: "polly gelayns"
bursa' da bir dönem ünlü olmuş bir hadise vardır ki bu durumun pek eğlenceli bir örneğidir.

şöyle ki;

bir genç kızımız heykel civarında merve tuhafiye adlı bir dükkanın önünde telefonla konuşmaktadır:

-mörvün önündeyim siz nerdesiniz bekliyorum yarım saattir.
+ (telefonun öbür ucundaki duyulamayan şahıs bir şeyler söyler)
-e mörv işte söyledim ya size. gimanın as ilerisinde işte. nasıl bulamazsınız.
+(yine karşıdaki tahminen ne dükkanı bu mörv diye soruyor)
-tuhafiye işte mörv tuhafiye.(kısa bir sessizlik) aaa merve tuhafiye merve pardon ya ben yanlış şeyaptım.
çevredekiler- ahahhuashausha!
(bkz: eşşeğin amına su kaçırmak)
(bkz: nice yıllara)
(bkz: amerika dan dün gelmek)
(bkz: fifti fifti)
birde ingilizce kelimeleri türkçe okumaya çalışmak vardır ki bunlarda oldukça gülünç olabilmektedirler.
bir dil bölümü öğrencisinin farkında dahi olmadan yapabileceği eylemdir. * *
güncel Önemli Başlıklar