bugün

fikrimce memleketteki en ciddi sorunlardan biridir. hiçbir zaman ithalat ihracatta yüksek bilinç seviyesine ulaşamamış bir memleket olarak, hala birçok dalda dünyada en kalitelisini üretmemize rağmen ürünlerimizi yok pahasına satıyor veyahut satamayıp denize döküyoruz. bugün italyan zeytinyağı olarak ün salan zeytinyağı, tankerlerşe yahut etiketsiz tenekelerle italya'ya ayvalık, izmir ve kırsal ege'den satılmaktadır. bir ürünü, tenekede, tankerde, uzay gemisinde satarsan ondan elde edebileceğin kar ve salabileceğin nam malumdur. yok pahasına gider bu zeytinyağları. edilen kârdan zeytin çekirdeği alınamamaktadır. ammavelakin italya, bunları -hiçbir işlemeden geçirmeksizin!- sadece başarılı ve zeki bir şişeleme ve markalaştırma sürecinden (!) geçirmesini müteakiben bu yağlar kainatın dört bir yanına, şişesi ateş pahasına satılmaktadır. ilginç olan, türkiye'de ege yörelerinde bu yağların ihraç fazlasını telefon siparişi ile edirneden ağrı'ya memleketin dört bir yanına götüren firmalar var iken, yoksul halkım gider maaşının yarısıyla yinepahalı marketlerden yine italyanların, yunanlıların paketleyip üzerlerine etiket bastıkları ayvalık, cunda, izmir, ege yağını alır. yazıktır. aynı şekilde memleketi kasıp kavuran earl grey çay, seylan çayı tutkusunu, yurtdışına giden tarifsiz para, çaykur'un aslında ne kadar yüksek kalitede çay üretebilecek bir halde olmasına rağmen üretmemesinden, ürettiğinde ise paketleyip reklama girmemesinden kaynaklanır. çaykur bazen karşılaşılabilecek en kaliteli çayı imal etmesine rağmen, zahmet edip de tozunu ayıklamaz. kimse de bardağında istavrit balığı gibi yüzen tozlardan istemediğinden bu çayları almaz. gidilir asfalttan imal edilen seylan çayları alınır. vaktiyle tekel, fevkalade kaliteli sigaralar üretmiş, ve bugün de hala üretmektedir. fakat kimin haberi var? samsun 216 deyince milletin yüzüne ister istemez alaycı bir tebessüm oturur. oysa ki yapılış itibari ile samsun 216, fevkalade kaliteli bir sigara olmakla beraber, 2000, marlboro'nun daha temiz versiyonudur. muz sektöründe yaklaşık 1.5 m boyunda olan çikita vb. afrika muzlarının tatsızlığını herkes bilir. ve anamur muzunun muhteşem lezzetini de. hangisi daha çok satıyor? ithal mal böyle bilinçsizce alınmaya devam etsin. milletim de fakirleştikçe fakirleşsin. olsundur, müstahaktır. bu konuda fransa'nın takip edilmesi önerilir, bakılsın, ekonomisinin sırtı yere gelmeyen muasır bir memleketin ithalat ihracat politikası ne imiş?

(yasal ve insani uyarı: konuyu anlatmak için sigara örneği verilmiştir, sigara katiyen sağlığa zararlı ve fevkalade tehlikelidir.)
(bkz: kalite ve pazarlama)
(bkz: ülkede tarımın bitirilmesi) *
turkiye cumhuriyeti ne yazik ki bakkal defterinden kurumsal isletmelere gecemediği daha dogrusu bu bedelleri ödememek için elinden geleni yaptiği için ve bu suretle el elde başbasta kalmiştir.

evet ne armutlarimiz, kavunlarimiz, karpuzlarimiz var fakat ihracatci firmalar - tarim ve diğer sektorlerde- kaziklamayi ve kurnazliği tercih ettikleri için pazar payimizi kendi kendimize yamultuyoruz.

temel girdilerin şahikasi olan navlun kaleminde en pahali şekli olan karayollari neticesinde bir liralik mal katlanarak 3 liraya hoplamaktadir.

üstüne üstlük gümrük sahalarinda bekci murtaza düsünceli burnundana kil aldirmayan lastik gibi şişmekten baska bir sey bilmeyen bir takim burokratlar sebebiyle ihracat ve ithalat yapmak deveye hendek atlatmaktan daha zordur.

yerli mali yurdun mali herkes onu kullanmali hödüklüğü neticesinde extra olarak almadan verme kuralini es gectiğimiz ve kendi yamukluklarimizi mercek altina iyilestirme yapmaktansa bokluklarimizi misk-ul amber gül bahcesi göstermemizden dolayi - bol bol hamaset tozunu unutmayin- bizden bir cacik olmamaktadir. eh eller cikar aya biz kaliriz yaya.

sözün özü sonuclara değil nedenlere bakarsak a'dan z'ye ciddi anlamda bir revizyona gereksinimiz var.

(#1181186)
aslında böyle bir durum bulunmamaktadır. ihracatımız, geçtiğimiz yıllara göre iyi bir seviyededir. ancak nedense ithalat bir türlü kısılamamıştır. şimdi o zaman şöyle bir paradoks oluyor, ithalatımız neden fazla ? halk olarak yabancı markalara olan düşkünlüğümüzden mi, yoksa iç piyasaya yetecek kadar mal üretmiyoruz mu... içeride yeterince mal üretmiyorsak, zaten ihracat yapmanın bir anlamı yok, çünkü ürettiğimiz sadece bize yeter. ama ihracat yapabiliyoruz, demek ki üretimimiz var. biz türk insanı olarak kendi ürettiğimiz mallara güvenmediğimiz için, sürekli bir dışa hayranlık içgüdüsüyle yaşadığımız için ithalatın hep yüksek seviyelerde dolaşması normal. tabii bunlara rant için, ekonomide abuk subuk değişiklikler yapan siyasileri de eklemek mümkün.
güncel Önemli Başlıklar