bugün

apaçık gerçektir. kel gibi ortadadır. liselilerin ruhunu gıdıklamaktan öteye gidememiştir benim vasat amcam.
diyeni çarpacak önerme. turgut uyar'ın zamanında çok anlaşılamamış fakat şimdi yeni yeni anlaşılmaya başlanmış oluşu bile buna bir karşı örnektir. çıkmazı ve çıkmazı zorlamanın güzelliğini işlemiş bir şairin bu şekilde trollce eleştiriliyor olması komik. Üstelik dil üzerinde en çok denemeler yapan ve dili bozan, değiştiren şairlerin başındadır kendisi. onu bu haliyle anlayabilecek bir liseli nerede okuyor? robert kolejde falan heralde..
mehmet akif ve necip fazıla bok atmadan kendisini savunamayacak tipleri etkileyen, kimi karaktersiz vatandaşların şairidir.
ikinci yenici olmasından kaynaklanan durum. nedense edebiyat fakirleri çok sever ikinci yenicileri.
edebiyat; divandır, divan da farsça.
(bkz: gerçek şiir bu değil)
göğe bakma durağışiirine ilgi gösteren bir iki liseliye denk gelmiş yazarcık beyanıdır. kendisinin de bahsettiği gibi "o tam dünyaya göredir, onun dengesini bozmayınız" her kesimden şiirlerini seven insanlar bulunmakla birlikte turgut uyar evrensel bir şairdir.
turgut uyar'ın sadece birkaç şiirini bildiği muhtemel olan kişilerce uydurulmuş olması muhtemel olan tamamen asılsız bir iddiadır. çokluk senindir şiirinde "özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir/ özenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir.", tomris uyar'a şiirinde "senin için alışılmış şeyler söyleyemem sana yaraşmaz/ kış gecesi amcamızdır bahar yakından kardeşimiz/ alır başımı Erzincan'a giderim seni düşünmek için" buyuran yüce şairimiz, çılgın hüzünlü şiirinde "çünkü yaşamak gibiydi yaptığı/ anasız bir tay gibi coşkun ve hüzünlü" diyerek kendisini yeterince savunuyor zaten. bu şiirleri yazacak düşünsel zenginlik ve bu formata dökebilecek edebi zenginliği liselilere hitap etmesi bir yana, yetişkin insanların bile kavramakta pek başarılı olduğunu söylemeye cesaret edemiyorum. şairin, şiirin sorununun ne olduğuna dair fikirlerini beyan ettiği yazısı olayı biraz daha andınlatacaktır kanaatindeyim. "çıkmazın güzelliği" isimli yazısından:

--spoiler--
Sorun, şiirin -üstelik insanın kendi şiirinin- çıkmazda olduğunun bilincine varmaktır. Bu çıkmazın bilincine varmak biraz da çözmek demektir onu.
Şiirimiz, -dolayısıyla edebiyatımız, çünkü ülkemizde edebiyatın, hatta bazı toplumun bir çok sorunları, açık kapalı, şiirde tartışılır, şiirde çözülür yahut çözülmez veya bu sorunlardan şiirde vazgeçilir. Belki de sağlam düşünce zemini kurulmamış bütün ülkelerde böyledir bu- gerçekten bir çıkmazdadır. Nasıl ki Nazım sonrasında da, Orhan Veli sonrasında da çıkmazda idi. Çünkü şiirin çıkmazı, yukarıda değindiğimiz sebepten insanın çıkmazına, toplum çıkmazına sıkı sıkıya bağlıydı ülkemizde. (Belki de bir bakıma şiirin görevi hep çıkmazda olmaktır. Rahat işleyen şiir kuşku vermelidir. Belki yaşanandan geride kalmıştır onun için. Divan şiiri hiç çıkmaza düşmedi, Hiç değilse Tanzimata kadar düşmedi. Çıkmaza giren insanla sarsıldı ve eskidi. Hece geride kalmayı kabullenerek başladı, onun için çıkmazda değildi. Sık sık dalgalanan, dalgalanmaları büyük bir toplumda, toplumu, yaşanandan değil, bir çeşit vocabulaireden kovalıyordu, sunulmuş sözcüklerden izliyordu. Buna boyun eğmişti).
Şiir çıkmazda. Şimdiye değin, ne romanın, ne tiyatronun, ne sinemanın izleyemediği, anlayamadığı bir çıkmazda. Belki yalnız öykünün farkına vardığı bir çıkmaz.
Bu çıkmazın en önemli sebeplerinden biri, şiirin kendi sebep ve sonuçları (denebilirse bir çeşit otofaji) ise, öbür nedenleri arasında, toplumsal koşulların, toplumsal dayanakların değişmesi, yani insanın, insanın alıp veremediklerinin, insan ilişkilerinin değişmesi ise, önemli bir başkası da: geri, sorunsuz, bilinçsiz gelişen insanın, dolayısıyla şiirin imkanlarına kadar anakronik bir ortamın ve buna bağlı bir şiir ortamının türemesidir. (Bu ortamın bahse deymeyecek kadar önemsiz, etkisiz olduğunu söyleyecekler çıkabilir. Önceleri biz de böyle düşünüyorduk. Ama şiir kendi başına yaşayan, soyut bir yaratık değil. Geldiği sebepler, seslendiği, seslenmek zorunda olduğu yerler var. Ülkemizde daha bir süre, sözü edilmeye deymeyen şeyleri yılmadan ortaya koymak, tartışmak zorundayız. Herkes, savaşmaya zorunlu olduğu şeylerin, budalaca çetinliğini bilmek, hesaba katmak zorundadır.)
Her beğenin bir ortamı, her tür şiirin bir alıcısı vardır. Yapılmakta olanı kimsenin küçümsemeye hakkı yoktur. Ama budalaca aşk şiirlerin, budalaca biçim denemelerinin birdenbire yarattığı ortama, ses çıkarmamaya, görmezden gelmeye pek katlanamıyor insan.
Şiir çıkmazdadır. Bütün şiir yazanlara, edebiyat yazanlara hatırlatmak gerekir: Şiir çıkmazdadır. Çünkü insan çıkmazdadır, sorunlar çıkmazdadır, Toplum değişiyor, insan değişiyor, insanın yeri değişiyor, insanın ilişkileri ve sorunları değişiyor. Ülkemizde en azından birtakım kavramlarla yeni yeni karşılaşıyoruz. Şiirin en azından artık bir avunma, oyalanma değil, bir saptama, belki bir önerme olduğu anlaşılıyor.
insanın doğasıyla şiir değişiyor. Bu değişme ancak değişmenin ve değişenin, eskimenin ve eskiyenin farkına varmakla izlenebilir. Bilgi şartı yanında bunları ayırt etmenin asgari bazı sağlam bir duyarlılıktır. Yüzyılımızın bütün gereçleri de bunu sağlamaya elverişli üstelik. 1930un eksik idealizmi, 1940 realizmi ve 1950nin hastalıklı romantizmi ile bugünün insanın betimlemek mümkün değil.
Evet şiir çıkmazda. Çünkü insan çıkmazda. Ama bütün sorun bir çıkmazın bilincine varmakta. Şiirin çıkmazda olmadığını düşünenlerden yana değiliz.
Çünkü bu çıkmaz; bilince, bilgiye, uygunluğa, çağdaş şaire ve insana yeni bir imkandır.
--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar