bugün

"AKP ve yandaşları endişeleneceklerine askeri kışlasında tutmanın iktidarın görevi olduğu öğrensinler.

iktidarlar irticaya prim vermez, rejimle oynamaz, ülkeyi doğru dürüst yönetirse kimse darbe marbe yapamaz.

Bunun da ilacı demokrasidir."

yukardaki kelimelerin sahibi. askerin suyuna gidersen darbe yapmaz demiş ağamız. demokrasi dedigimiz sey askerin darbe yapmasını engellemekmiş. yada darbe yapılmasını istemiyorsanız akp'ye oy vermeyin diye aba altından sopa gösteriyor. iktidarin gorevinin oy verenlerin isteklerini yerine getirmek oldugunu unutmuş. demokraside askerin soyledikleri degil halkin soyledikleri yapılır. verilen oylar toplum baskısıdır.

kendini yazar sanan arkadas ikiyüzlülük icinde sozler sarfediyor.
ramazanda en luks lokantalarin gunduz kapanmasini,aksam iftar menusu hazırlamasını, içki servisi yapmamasını elestiriyor. insanlarin ramazan da dısarda yemek yerse tepki aldıgından bahsediyor.
toplum icinde yasıyorsanız bir kurallar silsilesini kabullenmişsiniz demektir. kibar davranırsınız, baskalarına saygılı olursunuz gibi seyler. saygı adına inancı gereği ac kalan birinin karşısında bir seyler yemek ne akla ne insafa sığar. madem toplum baskısından, mahalle baskısından haz etmiyorsunuz sizin gorusunuzde politikacı insanlar ramazanda da ciksin disarda yemek yesin, ickilerini içsin bakalim ne oy alacaklar gorelim. oy vermekte bir baskı aracı. siyasileri istedigi yöne eğip büker.

takiye yapıp halkın istedigini yapar gibi gorunen politikacilar mi cok oy alabilir?
kendi istemese bile halkın istedigini yaparsa mi cok oy alır.
yoksa halkla aynı şeyleri ister ve yaparsa mı cok oy alır?

zorlamayla hic bir sey olmaz. bazıları artık ümidini kessin. kabullenebilmek te bir erdemdir.
iktidarin gorevinin sadece kendisine oy verenlerin isteklerini yerine getirmek değilde bütün halk için çalışmak olduğunu sık sık hatırlatan hürriyet gazetesi yazarı.
19 ekim de köşesinde yazdığı yazı çok ama çok ilginç (kimsenin bugüne kadar farketmeyip sözlüğe koymaması da ayrı ilginçlik)
işte yazı:

----------------------------------------
Olay vahim ama gerçek

BUGÜN baştan aşağı gerçek olan bir olayı anlatacağım.

Türkiye'nin nasıl ve hangi kafalar tarafından yönetildiğini ortaya koyması bakımından vahim bir olay.

Bir Anadolu iline bir emniyet müdürü atanmış.

Müdür, yaptığı operasyonlarla tanınan, bilinen bir isim.

Kente gelip makamına oturmuş, personeliyle tanışmış, sonra başta vali olmak üzere kentin yöneticilerine ziyaretler yapmış.

Belediye başkanına ziyareti çok ilginç geçmiş.

Belediye Başkanı hoşbeşten sonra yeni emniyet müdürüne şöyle demiş:

"Siz istihbaratçısınız. Ama size bir şey söylemek istiyorum. Bu kentin halkı da iyi istihbaratçıdır."

Başkanın bu sözleri polis müdürünü şaşırtmış.

Başkan aldırmamış ve konuşmasını sürdürmüş:

"Şaşırdınız. Haklısınız. Şimdi size bu sözlerimle ne demek istediğimi açıklayacağım.

Bakın Müdür Bey, buraya gelmeden Ankara'da bir dizi görüşmeler yaptınız. Size birileri bir görev verdi ve bir vaatte bulundu. Şöyle dediler:

'Görev yapacağın kentin belediye başkanını seçimde bir türlü yenemiyoruz. Ne yaparsak yapalım halk gidip ona oy veriyor.

Eğer sen başkana bir kulp takıp onu suçlu hale getirebilirsen, ki bu senin işin, seni büyük bir kente emniyet müdürü olarak atarız.'"



* * *

Başkan, gözleri fal taşı gibi açılan emniyet müdürünün şaşkınlığına aldırmadan sözlerini şöyle sürdürmüş:

"Çok şaşırdınız değil mi? Haklısınız. Ben de çok şaşırdım ama gerçek bu. Durun, daha bitmedi. Siz yapılan bu teklifi olumlu bulmuşsunuz ‘Gerekeni yapacağım' demişsiniz. Size söyledim. Bu kentin halkı da iyi istihbaratçıdır.

Bu bilgiler bana bu kentin insanları tarafından ulaştırıldı. Konuştuğunuz kişilerin adıyla, sanıyla, yeriyle dört dörtlük bir istihbarat olarak geldi.

Ayrıca Ankara'dan da bazı dostlar arayıp aynı bilgileri verdiler ve beni uyardılar, 'Dikkat et bu adam sana bazı suçlar yüklemek için akla hayale gelmeyecek tertipler düzenleyebilir' dediler."

Emniyet müdürü gıkını bile çıkarmadan başkanın sözlerini dinlemiş. Başkan devam etmiş:

"Bakın Müdür Bey, size açık açık söyleyeyim. Benim gizli kapaklı hiçbir işim olmaz. Yaşamım boyunca devlette maaşlı olarak çalıştım. Onun için öyle malım mülküm de yok. Burada hırsızları uğursuzları asla yaşatmam. Belediye yönetimim tam anlamıyla şeffaftır. O nedenle sizin yapmak istediklerinize aldırmam. Bunları bilmenizi istedim. Kentimize hoş geldiniz."

Emniyet müdürü hiçbir şey söylemeden kalkmış, başkanın elini sıkmış ve çıkıp gitmiş.



* * *

Başkan ertesi gün dinleme olaylarından anlayan uzmanları çağırmış ve makamını taratmış.

Böcek möcek bulunmamış ama bir yerden birtakım sinyaller gelmiş onun için de gerekli önlemler alınmış.

Ayrıca uzmanlar uzaktan dinlemeyi önlemek için de gereken sistemi kurmuşlar.

"Artık dinlenme tehlikesi yok. Zaman zaman böcek araması yaparız. Ayrıca konukların geldiği zaman mutlaka radyoyu aç. Çünkü dostça yapılan sohbetlerden bile istedikleri gibi diyaloglar yaratabilirler. Odada birisiyle konuşurken mutlaka radyo açık olsun" demişler.

O gün bu gündür başkanın odasındaki radyo sürekli çalıyormuş.

Olay aynen böyle. Kent adını ve isimleri şimdilik gizli tuttum.

Eğer o kentte bir gün belediye başkanı için bir tertip olursa bunları açıklarım ve bu yazıyı anımsatırım.

işte 2009 Türkiye'si böyle yönetiliyor.

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti nelere alet ediliyor!

----------------------------------------

burada bahsi geçen şehir eskişehir, bahsi geçen belediye başkanı prof. dr. yılmaz büyükerşen, bahsi geçen emliyet müdürü hanefi avcı...

vay vay vaaay, memleket insanı nelerle uğraşıyor, memleketin iktidarı nelerle uğraşıyor, vay vay vay...
yaptığı işi gazetecilik sanan iftiracı. bir insana bir suçlamada bulunuyorsanız kanıt, ispat ister, ben biliyorum demekle olmaz o işler. popüleritenin kısa yolunu bulmuş zavallı.
türkiye nin modernleşmesinin tek yolunun alkol tüketiminin hat safhaya ulaşmasından geçtiğine inanan zavallıdır.kendisini dün akşam haberturk te sansürsüz isimli programda izledim. adeta islama olan tüm nefretini kusmuştur.karşısında bulundan tesettürlü gazeteci nihal bengisu karaca ya laf yetiştiremeyince siz neden böyle giyiniyorsunuz diyecek kadar bayağılaşmış terbiyesizleşmiş ve alçalmıştır.

hayalinde ki türkiye herkesin tek tip bir model olduğu farklı olana tahammülün olmadığı, islamiyetten tamamen kopuk bir türkiye dir.türkiyenin çağdaşlaşması için batıyı aynen taklit etmesi gerektiğine inanıyor türkiye de bir irtica tehditinin mecvut oluduğunu, bundan şiddetli derecede kokrtuğunu izah ediyor ve bakın bunu nasıl örneklendiriyor. erzurum da arkadaşımın beni davet ettiği restorantta alkol olmadığını öğrendim neden diye sordum yaa abi işte biliyorsun malum hükümet vs yasak artık diye yanıt aldım.ve dedim ki işte mahalle baskısı bundan daha korkunç bir irtica tehditi olabilir mi? olmaz tabi tufan gazetecilik budur !ülkemizin tek derdi alkolün anadoluda eskisi kadar yaygın satılmayışı ve mahalle baskısı sonucu tüketilmemesidir. yoksa avrupa birliği imiş demokrasiymiş, darbeymiş,terörmüş , işsizlikmiş, yolsuzlukmuş , kimin umrunda.tufan bir duble rakısını içememiş ülkemde irtica hortlamış içememiş bundan büyük sorun göremem.
.program sonuna doğru moderatör yiğit bulutun tufan tütenç e okuduğu bir istatistik sonucu; medeniyetin beşiği batının en ilerilerinden(!) fransa da evlilik dışı doğan çocuk sayısı evlilikle doğan çocuk sayısını geçmiş.işte senin hayalin de ki türkiye budur türenç.
yaptığı işin gazetecilik olmadığını iddia edenler 1980 lerin milliyet arşivlerine bir göz atabilirler...

başsayfada genellikle tufan türenç yazısını gördüklerinde özür için özel mesaj kutum bilimum açıktır efem.
cumhurbaşkanı'nın genelkurmaybaşkanı ve başbakan ile görüşmesinin bir sonucu olmadığını daha görüşme biter bitmez ilan eden şahıs. nerden biliyorsun demek isterim. aslında bilmesine gerek yok. toplantı sonu yapılan açıklama büyük bir sorun olmadığını ortaya çıkarınca sorun görmek isteyenlere göre hiçbir olumlu sonuç vermemiş. bu gibi adamlar ülke karışsa çok mutlu olurlar.
bir zamanlar 28 şubatçılar andıçlar hazırlardı. andıç nedir bilmeyenler için açalım biraz. andıç; biri hakkında olumsuz dedikodular, asılsız iddialar ortaya atıp zamanı gelince o kişinin ipini çekmeye yarayan karalama kampanyalarına tsk dilinde verilen ad. biri hakkında iftira atarsınız. yıllar geçer adamı hiçbir suçu yokken suçlarsınız, yok edersiniz. birileri de "ya bu adam zaten karanlıktı, hakkında daha önce böyle böyle yazılmıştı" falan diyerek bu komploya inanır.

tufan türenç'in de böyle yazıları çoktur. kafasında komplo teorileri yaratır, "birilerini karalayayım, bir gün lazım olursa bak! ben ta şu zaman demiştim derim, hem yazacak da birşey çıkar da köşemiz boş kalmaz" hesabı yazıları vardır.
örnek;
http://hurarsiv.hurriyet....d=39&tarih=2009-10-19
--spoiler--
Eğer o kentte bir gün belediye başkanı için bir tertip olursa bunları açıklarım ve bu yazıyı anımsatırım.
--spoiler--
yazısını böyle bitiriyor. yani "şimdiden uyarıyorum, ayağını denk al, andıcını hazırladım" diyor.

andıç yazan yani halk arasında "dedikodu" yaparak insanların hayatını karartmaya kalkan herkese lanet olsun.
hürriye gazetesindeki, bugünkü köşesinde kemal kılıçdaroğlu nun adanada düzenlediği miting e methiyeler düzen, hatta 80 bin kişilerden filan bahseden, chp ye geçsede kurtulsak dediğim yazar.
tüm zamanların yandaşlarına yandaşlık kursu ve diploması verebilecek kapasitede chp yalakası yazar.

http://www.hurriyet.com.t...asp?yazarid=39&gid=61
hürriyet'te bir süre kızağa alınmıştır, artık o çok faideli yazılarından nasiplenemeyeceğiz, artık daha rahat sandalyelere çıkıp kılıçdaroğlu'nun kemal'i alkışlayabilir.
ileri demokrasinin nimetlerinden biri olarak yazıları haftada bire düşürülen, nasıl oluyorsa olan biten herşeye hala gülebilenler olduğunu ortaya koyan gazeteci ve yazar.

hakikaten neye gülüyorsunuz kuzum?

düzeltme: yazım hatası.
15 Nisan Cuma günü Sabah Yazarı Mahmut Övür'ün hebertürk ekranında ayar verdiği,akabinde 16 nisanda köşesinde bahsettiği anektod ile "bu kadar da rezillik,yandaşlık,aymazlık olmaz" dedirten gazeteciliğin yüzakı adamsı varlık.

Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ın CHP'den milletvekilliği adaylığını kıyasıya savunan Tufan Türenç, Haberal'la ilgili şu şok ama bir chpli ye,derin devlet gazetesi yazarına yakışır ifadeyi kullanıyor: "Evet, darbe yapsa bile içeri atılmamalı..."

Mahmut Övür, Tufan Türenç'e soruyor: "Darbe girişimiyle suçlanıyor. Darbe girişimine karışsa bile mi içeri alınmamalı?" Bu soruya Tufan Türenç'ten yine insanı şok eden,bunların yalnız işlerine gelince demokrat olduklarını kanıtlayan şu yanıt geliyor:
"Evet, darbe yapsa bile içeri atılmamalı..."

işte Mahmut Övür'ün "Darbecileri Savunan Gazeteci" yazısının ilgili bölümü:
Bir süre önce Habertürk televizyonunda Didem Aslan'ın Gün Ortası programına katıldım. Siyasi partilerin muhtemel listeleri üzerine konuştuk. Konuklardan biri de Hürriyet yazarı Tufan Türenç'ti. Ergenekon davası sanıklarından Prof. Dr. Mehmet Haberal'la ilgili görüşlerimi söylerken, araya Türenç girdi. Söyledikleri karşısında donup kaldım.
Aynen şöyle diyordu:
"Dünya çapında bir bilim adamı o... Ergenekon davası palavra, hukuk ayaklar altına alınmış... Darbe yapan kim? Bu adam nerede darbe yapmış ki yargılanıyor... Binlerce insana hizmet eden bir adamı içeri atamazsınız?"
Araya girip soruyorum; "Darbe girişimiyle suçlanıyor. Darbe girişimine karışsa bile mi içeri alınmamalı?"
işte kanımı donduran cevap;
"Evet, darbe yapsa bile içeri atılmamalı..."
Türkiye'de hâlâ neden darbeleri tartışıyoruz ve neden bu illetten kurtulamıyoruz belli olmuyor mu? CHP'nin aday göstermesinin altında da aynı mantık yatıyor.
ağzının içinde çokomel ile konuştuğunu düşündüğüm, mason biraderlerinin emir ve buyruklarına göre hareket eden kışkırtma üstadı.
geçmişte bir yerlerde zamana takılıp kalmış intibaı veren gazeteci. dünya değişiyormuş, artık yeni dinamikler varmış,hiç umurunda değildir. kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum,sadece algı kapasitesi feci şekilde sınırlı bir insan. allah uzun ömür versin,bir yirmi sene sonra da aynı şeyleri söyleyeceğinden eminim. ha,anlamayıp karşısındakilere sinirlenmesi vardır ki, o tarafına ayrıca kıl olurum.
8 mart 2011 itibariyle hürriyet ten ayrılmış yazardır. enteresan haberimiz bile olmadı.
artık sadece kendi sitesinde yazıyor.

http://www.tufanturenc.com/
kendi sitesinde yazmadan önce de okunmayan beyaz türk yazardır. okunmadı, okunmayacak.
twitter'da gün geçmiyor ki saçmalamasın. şu sıralar aziz yıldırımcılığı tuttu. meğer aylardır yaşanan her şeyin, yüzlerce sayfalık iddianamelerin, gözaltıların, çete suçlamalarının sebebi fenerbahçe'yi aziz yıldırım'ın elinden alma projesiymiş. bunları tabi aziz yıldırım diyor bizim bu yazar da ona hak veriyor.

insan içinden geçirmiyor değil, nasıl bir aziz yıldırımmış bu ki, elinden feneri almak için bunca zahmete girilmiş. ha bir de elinden almak ne demekse onu bilmiyorum, aziz yıldırım'ın şirketinden bahsediyoruz sanki.
patronu tarafından kibarca kovulduktan sonra aklı başına gelmiş olduğunu düşündüğüm ex köşe yazarı.
iktidarın ilk dönemlerinde aslında umutlu olduğunu, başbakanın değişmiş olabileceğini, kendisine bir şans verilmesi gerektiğini sayıklardı. uzunca bir süre buna devam ettiğini anımsıyorum. ama devir değişti e tufan dayı da değişti.
ne zaman inceden ve aslında düşününce pek yüzeysel satırları karalamaya başladı tam da o anda taklaya geldi.
kendi sitesinden neler yazdığını pek kovalamıyorum ama twitter üstünden yazdıkları aslında içinin ne kadar buruk olduğunu düşündürüyor okuyana. başına gelenleri hazmedemiyor, unutulmuş olmayı kabullenemiyor gibi bir izlenimim var.
"Televizyonu olmayan profesörler var,olmaz,nasıl bilimsel olacaklar!"demiş bu arkadaş. Zannedersin Edison ampülü Esra Erol izlerken buldu.
--spoiler--
Başbakan " biz bizden öncekiler gibi koltuğumuza yapılıp kalmayacağız " dedi.
Arkadaslari eve kendisi Cankaya ya gidecek.
--spoiler--
Su anda tv de açıklama yapan gazeteci. Tayyip ve tayfasina ayar ustune ayar vermektedir. Son derece hakli soylemlere imza atmistir.
cem aydından yediği ayar için;

http://hurarsiv.hurriyet....d=39&tarih=2009-04-14
--spoiler--
kırşehir üniversitesi isminin hacı bayram veli olarak değiştirilmesinin reformla ne alakası var
--spoiler--

yani siz şaka falan olmalısınız. konuyu bilmiyorsunuz daha. ondan sonra akp şöyle böyle.

kendisi yazarlık falan yapmasın. okuyan akp ye oy verir.

(bkz: nevşehir üniversitesi)
(bkz: hacı bektaş veli)