bugün

(bkz: sarıların sülo)
Bir vajina uğruna, ne yiğitler can verdi denilecek savaştır.
https://www.youtube.com/watch?v=SkNjDh_DYMo
muhafazakarım ben...
hep paris'i haksız buldum şimdiye dek.
kınadım, hakaretler ettim.
meğer paris haklıymış.
zavallıymış paris, çaresiz.
çünkü spartalı helen'i kim görse aynı şeyi yapardı...
üzülmüştüm hektor'un ölümüne hep,
meğer boşa ölmemiş o yiğit.
truvalı helen için ölmüş.
hiçbiri boşa ölmemiş.
ne sarpedon, ne akhilleus...
afrodit bile onu kıskandığı için sebep olmuş ya buna zaten.
en çok da penthesileia'ya üzülmüştüm.
bir helen için fazla mıydı bunlar?
bir helen için truva yıkılmıştı.
bir medeniyet yokolmuştu,
bir truva ne ki?
bin truva feda olsun helen'e...
bin medeniyet feda olsun o güzelliğe.
meğer paris haklıymış.
homeros bilerek yanlış yazmış.
çünkü helen'i en başta o kıskanmış.
siz görmediniz, tanımadınız helen'i.
kınadık onu binyıllar boyunca ama,
meğer paris çok haklıymış...
2004 yapımı, brad pitt'in achilles karakterini oynadığı film.

paris adında bir prens var. kralın küçük oğlu. barış yaptıkları ülkeye kutlamaya gidiyor ve kralın karısı ile yatıyor. aşık'mış. sonra onu gemiyle dönerken kaçırıyor şerefsiz. abisi hector öğrenince geriye de dönemiyor, mecburen diplomatik kriz çıkıyor. savaş çıkmasın diye paris, duello yapalım diyor. kazanan kızı alsın. duelloyu yarıda bırakıp kaçıyor yine. kraliyet ailesinin yüz karası. milletin karısıyla yat, sonra kızı geri verelim derken, hayır savaş çıksın yeter ki ben karıdan feragat etmeyeyim de, yetmedi bir de duellodan kaç. onursuz, ahlaksız, korkak, hain ve bencil. kendi zevki için yüzlerce kişi öldü, nice kadınlar dul kaldı, niceleri yetim.

truva savaşının başlarında achilles(brad pitt) diğer birliklerden erken geliyor. sahili tek başına ele geçirmek için. bilinen en büyük savaşçı bu. hector da kralın büyük oğlu ve truva'nın en büyük savaşçısı. achilles onu öldürmüyor, çünkü kimsenin görmediği bir tapınakta öldürmek istemem deyip gitmesine izin veriyor. aralarındaki efsane bir diyalog şöyle:

Achilles: "evine git, prens. biraz şarap iç, karınla seviş. yarın, savaşımızı yaparız."
Hector: "savaştan oyunmuş gibi bahsediyorsun. Ama kaç tane kadın truvanın kapısında kocalarını bir daha görmemek üzere bekliyor biliyor musun?"
Achilles: "Belki kardeşin onları teselli eder. diğer erkeklerin karılarını baştan çıkarmakta iyi olduğunu duydum."

yalnız filmde çok acayip bir detay var. savaşın sonunda hector ölüyor. kale ele geçiriliyor, şehir yakılıyor. paris ve kadınlar gizli kapıdan kaçıyor. sonra paris ben babamı kurtarayım diye geri dönerken hector'un karısı ile konuşuyor, merhum hector'un oğlunu öptükten sonra veda niyetine hector'un karısını dudaklarından öpüyor. paris'in ihanet ve şeref yoksunluğu konusundaki eski başarılarını biliyoruz, ama kardeşinin karısını dudağından öpmek nedir lan? yunan kültürü müdür, tam bilmiyorum. achilles gerçekten haklıymış, hector'un karısını bile teselli ediyor adam.
truva prensi yakışıklı delikanlı paris'e birgün hera, afrodit ve athena tarafından birer elma sunulur. ve her bir tanrıçanın, genç prense elmayı yemesi karşılığında gerçekleştireceklerini belirttikleri vaatleri bulunmaktadır.
hera der ki, eğer benim elmamı yersen evlenip çoluk çocuk sahibi olacaksın. düzgün bir aile hayatın olacak..
athena ise, kendi elmasını yemesi karşılığında paris'e, çok akıllı ve her işte çok başarılı olacağı haberini müjdeler. ve son olarak afrodit, ah o afrodit(!!) paris'e der ki: "eğer benim elmamı yersen çok güzel bir kadınla ömrünün sonuna dek beraber olacaksın." ve paris, aklı kızıl bir güzellikle o saniyede çalınmış olan bu şaşkın prens, düşünmeden afrodit'in elmasını yemeyi kabul eder.. ortaya güzeller güzeli helenn çıkar. ve ortalık karışır..
ilyada destanında anlatılan savaş. çanakkale boğazı yakınlarındaki antik troya kenti uğruna yunanlılarla anadolular arasındaki savaşı, hemen herkes "truva atı" nedeniyle hatırlar. savaşın sebebi gerçekte stratejik öneme sahip bir kentin ele geçirilmesi ve hazinelerin yağmalanması olsa da, homeros adlı tarihçi ozan bu çarpışmayı mitolojik bir aşk hikâyesine, aşk hikâyesini de tanrıçalar arasında yapılan güzellik yarışmasına bağlar.

anlatılır ki deniz tanrıçalarından "thetis" ile "peleus" için görkemli bir düğün şöleni hazırlanır. herkes oradadır. eğlence başlar. ancak şölene davet edilmemesine sinirlenen nifak tanrısı eris, salona bir altın elma atarak "en güzeliniz kimse bu elma onun olsun!" der ve çeker gider. birçok tanrıça bu oyunu anlar ve elmaya sahip olma girişiminde bulunmaz. ancak aphrodite, athena ve hera, elmadan yani "en güzel" olma iddiasından vazgeçmezler ve ilk güzellik yarışmasına karar verilir. hakem olarak da kaz dağında çobanlık yapan aleksandros, namı diğer "paris" belirlenir.

günlerce düşünür, taşınır, karar veremez paris, çünkü üç tanrıça da birbirinden güzeldir. sonunda kendisine rüşvet teklifleri gelir. hera zenginlik ve krallık; athena cesaret, yenilmezlik, bilgelik ve sanat yeteneğini, aphrodite ise dünyanın en güzel kadını diye nitelenen helena'nın aşkını vermeyi vaadeder. paris, altın elmayı aphrodite'e verip onu en güzel tanrıça ilan eder. tabi hera ile athena'nın düşmanlığını kazanır.

iyi de kimdir bu helena? helena'ya birçok yunan kralı aşık olmuş, helena'nın babası tüm isteklilerden bu evliliği koruyacağı sözünü aldıktan sonra kızını kral menelaos'la evlendirmiştir.

peki paris kimdir? hikayeye göre kahinler truva kralına yeni doğacak çocuğunun ülkenin mahvına sebep olacağını bildirirler, doğan çocuk da paris'tir. bunun üzerine kral, bebeği kaz dağına götürüp öldürmeleri için hizmetçilerine verir, ancak onlar da çocuğu öldürmeye kıyamaz, nasıl olsa kurtlar yer diye ormana bırakırlar. bebeği ayı bulur ve emzirmeye başlar. sonra bir çoban onu alır ve çocuklarıyla birlikte büyütür. delikanlı haline gelen paris, bir peir kızıyla evlenir ve çobanlık yaparak mutlu bir şekilde yaşamaya devam eder ne zaman ki yukarıda anlatılan güzellik yarışmasında hakemlik rolünü üstlenir, işte o zaman hayatının akışı değişecektir.

o sırada truva'da öldü sanılan paris'in ölüm yıldönümü törenleri yapılacaktır. bu törenlerde yarışmalar yapılmakta ve yarışmanın birincisine boğa hediye edilmektedir. tesadüf bu ya, kralın adamları gelir de çoban paris'in güttüğü boğazlardan birine el korlar. paris de boğanın peşinden truva'ya gider, farkında olmadan, kendi ölümü anısına yapılan yarışmalara katılır ve tüm yarışmaları kazanır.

kahin olan ablası, bu delikanlının öldü sanılan oğulları olduğunu bildirir kral babasına ve annesine. ve paris, bir kral oğlu olarak troya'ya yerleşir.

aphrodite'in hediyesini unutmayan paris, bir gün kral menelaos'la karısı helena'nın misafiri olur. menelaos bir yolculuğa çıkınca da helena'ya aphrodite'in kendisine armağanı olduğunu açıklar. ve onu birlikte troya'ya gelmeye ikna eder. bu çok da zor olmaz, çünkü paris yakışıklı ve kibar davranışlı bir delikanlıdır. menelaos'un hazinesini de yüklenerek troya'ya kaçarlar. bunu öğrenen menelaos, karısını ve hazinesini geri almak için troya'ya karşı savaş açacak, on yıldan fazla süren savaş sonunda, güzellik yarışmasında elenen athena ve hera'nın yardımıyla troya yerle bir olacak, bu arada paris de ölecektir.
Şöyle bir efsane vardır konuyla ilgili.

-alp arslan malazgirt de bizans ı yenince romen diyojen e (kendisine esir düşmüştür)intikamımızı aldık der.
-Attila aynı şekilde doğu roma üstüne yürüyüp vergiye bağlayınca aynı sözü söyler.
-fatih sultan mehmet istanbul u alınca papa ya yazdığı mektupta"truva nın intikamını aldık" der.
-mustafa kemal atatürk(ruhu şad olsun)Yunanları denize dönünce"hector un öcünü aldık" der.
bir kezban için çıkmıştır. evet.
tarihe yön vermiş ama özeline inersek karı-kız meselesini göreceğimiz savaş.
akhileous'un şehit düştüğü savastir. şehit diyorum çünkü kendisi müslümandı. öldüğünde atının heybesinden çıkan nutuk bunu kanıtıdır.
Güzellik meselesi yüzünden çıkan savaştir. bana hikaye gibi gelir fakat tarih kitaplarında pek az da olsa kanıtlanmıştır
(bkz: karı kız meseleleri)
homeros'un iyi bildiği savaştır.
efsanedir.

homerus Sağolasın.
Paul Aron'un "Tarihin Büyük Sırları" kitabında detaylarıyla anlatıp olmadığını söylediği savaştır.
Efsane savaş. Ayrıntılı bilgi http://ansiklopedika.org/Truva_Sava%C5%9F%C4%B1
her ne kadar sebebi helen gibi gözükse de troya şehrinin o dönem gözde bir ticaret merkezi olması ve hazinesinin çok iyi durumda olması sebebiyle despot, diktatör, açgözlü, hayvan herif, büyük kumandan agamemnon'un iştahını kabartmış şehir olan troya'ya açtığı savaştır. helen sadece elle tutulur gözle görülür bir bahane olarak sunulmuştur.
amerikalı tarihçi yazar richard shenkman'ın legends,lies&cherished myths of world history adlı kitabına göre olmamış bir savaştır. bununla beraber helen adlı kraliçe ve homeros olarak bildiğimiz birinin yaşayıp yaşamadığı kesin değildir. şöyle devam ediyor kitapta :

" truva'nın bir zamanlar var olduğu doğrudur. xıx.yy'da ve xx.yy'ın başlarında yapılan arkeolojik kazılarda birbiri üstüne yığılı en az dokuz truva bulunmuştur. ancak truva ile yunanlılar arasında helen adında güzel bir kraliçe, kocaman bir tahta at, veya achilleus topuğu yüzünden güçsüz düşen bir kahraman bulunduğuna dair herhangi bir kanıt yoktur. yunanlılarla truvalıların şu veya bu zamanda birbirleriyle savaşmış olmaları mümkündür. ne de olsa, onlar da insandı. ve truvalıların kentlerinin çevresine yüksek duvarlar dikmelerinin de bir nedeni olacaktır. ancak bu duvarların çevresine büyük bir ordunun, hele söylendiği gibi 110 bin kişilik bir yunan ordusunun yerleştiği konusunda elde hiçbir kayıt yoktur. zaten hikayenin büyük bir kısmı inanılır gibi değildir. savaşın on yıl sürmesi akıl almaz; ordu disiplini o kadar uzun süre sağlanamazdı. (zamanın savaşlarının birkaç aydan fazla sürmediği bilinmektedir) kimse yunanlı askerlerin, başlarında yunanlı krallarıyla o kadar süre kumsalda kamp kurduklarına inanmaz. helen hikayesi -sözde bir truva prensine kaçmıştı da, yunanlılar onu geri almak için savaşa girmişlerdi- hoşnut ama kanıtsızdır. dünya tarihinde uzman olan fitz roy raglan, tarihte bir kraliçenin yabancı bir prensle veya herhangi biriyle kaçtığı konusunda bir olaya rastlamadığını bildirmiştir. ayrıca helen'in yaşayıp yaşamadığı da bilinmemektedir. bunun için kuşkusuz geleneklere göre güzelliği bin gemiyi denize indirten kadının gerçekten yaşadığı ve gerçekten kraliçe olduğu söylenmektedir. ama yine efsaneye göre helen, zeus'un kızıydı ve bir kuğu yumurtasından çıkmıştı".

tatmin olmadıysanız devam ediyor :

"truva atı hikayesini de doğrulayan bir şey yoktur. truva kazılarında ortaya çıkan binlerce nesne arasında büyük tahta bir atın varlığı akla getirilebilecek bir şey bulunamamıştır. truva hikayesinin doğruluğunda ısrar edenler bazı ayrıntıların desteksiz veya inanılmaz olmasını önemsiz kabul etmektedirler. önemli olan inanılabilir ayrıntılardır. ancak bu yöntemle herhangi bir şiir tarihi bakımından gerçek olarak kabul edilebilir. şiirde bir iki gerçek insan adının yer alması, şiirin gerçek bir konuyu anlatıyor olması demek değildir. oysa homeros'un epik şiiri yandaşları bu tür savlar ileri sürmüşlerdir".

"toukidies, truva hikayesinin gerçek olduğuna inanıyordu. ancak toukidies sözde savaştan sekiz yüz yıl sonra yaşamıştı ve doğruluğunu garanti edecek durumda değildi. herhalde o da doğru olduğuna inanmak istemiştir".

"hikaye homeros'a atfedilmişse de, onun kim olduğunu, nerede yaşadığını, gerçekten var olup olmadığını ve truva'nın bu eski tarihi hakkında güvenilebilir bilgileri nasıl elde edebildiğini bilen yoktur. eğer yaşamışsa, bu mö. vııı.-ıx.yy'da olacaktır ki, bu da anlattığı savaştan dört yüz yıl sonradır. büyük bir olasılıkla biz bugün truva hakkında homeros'tan daha çok şey bilmekteyiz".

"hikayenin yüzyıllar boyunca büyük bir ölçüde değişikliğe uğramadan kulaktan kulağa aktarılmış olması mümkündür. eski sözlü gelenek günlerinde insanların bugünkünden daha iyi bellekleri vardı. ancak yunanlılar, geçmişlerinde çok daha önemli şeyler olmuşken neden truva'yla bir savaşı kutlamaya kalkmış olabilirler ki"?

"sonuçta elimizde hiç yaşamamış olabilecek bir insanın belki de hiç var olmamış bir savaş hakkında yazdığı şiiri vardır".
bu savaşın asıl mimarı ithakanın kızıl saçlı, solak kralı odysseus 'tur, truva savaşına dair her şeyin sebebi bu adamdır. hatta agamemnon ve achilleus arasında kırgınlık olmamasına karşın bunun böyle gösterilmesini isteyende odysseustur. achilleus'un yunan safından ayrılmış gibi görünmesi sonucu, truvalıların bunu fırsat bilip üzerlerine geleceğini düşünen odysseus, hemen achilleus ve agamemnon kavga etti, achilleus artık savaşmıyor diye haber gönderir. bu durum öylesine inandırıcı olmuştur ki bugun bile tarihçilerin agamemnon ve achilleus'un kavgalı olduğunu düşünmesine sebep olmuştur. hatta filmlere bile bu şekilde geçmiştir.

agamemnon, kendilerini truva saflarına götürecek rüzgarın esmesi için kızını kurban etmek zorunda kalmıştır, achilleus ise agamemnon'un 6-7 yaşlarında ki bu kızıyla sözlüydü, ancak o dönemin rahipleri ve toplumun görüşü agamemnon'un kızı iphigenia'nın kurban edilmesinden yanaydı, işte agamemnon'un, achilleus ile tek kavgası yalnızca bu dönemde olmuştur. bu yuzden achilleus, bir dönem kız kılığına girerek bir sarayda saklanmıştır, yine onu tanıyıp ve yerini tespit eden odysseus'tur. bu yuzdendir ki, achilleus odysseus'u hayatı boyunca pek sevmezdi, yine achilleus'un amcasının oğlu aineas(bugunku romanın ilk temelini atacak olan kişi) bile odysseus'un sayesinde savaşmak zorunda kalmıştır. achilleus, paris tarafından vurulduktan sonra, ahilleus'un oğlu neoptalemus'u savaş çağıran ve büyükbası peleus'u(achilleus'un babası) ikna eden yine odysseus'tur.

truva'nın yıkılmasına neden olan tahta at fikride odysseus'un kurnaz planlarından biridir. herkes kendine savaşçı bir ordu seçerken odysseus kendisine ajanlardan oluşan bir birlik oluşturmuştu ve yine bu dönemlerde tarihte ilk ajanlık çalışmasını başlatacak olan odysseus, bir takım casuslarla sürekli truva saflarını denetlemiştir, tarihteki ilk ajan olarak bilinen sinon, odysseus'un tahta fikrini değerlendirerek ileri sürdüğü yunan casuslarındandır. truva kralı priamos'u sinon'un usta dili ve inandırıcılığı sayesinde kandırmıştır.

bu savaş kazanıldıktan sonra yaklaşık on yılı denizlerde geçen odysseus'un sürüvenleri, homeros'un ünlü kaleminden ''odysseia'' destanında ayrıntılarıyla anlatılmıştır. aslınla kendi döneminde agamemnon'dan sonra gelen en önemli ikinci adam olmasına karşın pekde sevilmezdi, çünkü o dönemde şeytan'a ait her türlü işareti taşıyordu, solaktı ve en önemlisi kızıl saçlıydı. hatta babasının kral olmadığı, annesinin evlilik dışı girdiği bir ilişkiden ötürü dünya ya geldiği bile söyleniyordu. günümüz tarihinde çokda popüler olmasada hiçte azımsanmayacak kadar önemli bir kişiydi odysseus...çünkü truva zaferinin arkasında asıl adamdı.
nedeni olarak, üç güzellerin* thetis'le peleus'un düğününde nifak tanrısı eris'in düğün sofrasına attığı, üzerinde "en güzele" yazılı elmaya aynı anda uzanıp tartışmasından başlayarak, zeus'un kararsızlığı ve paris'in aphrodite'yi en güzel seçmesi sonucunda helene'yi troia'ya kaçırması olarak gösterilir. oysa neden görünenin aksine ekonomiktir. anadolu yarımadası'nın kuzeybatı köşesinde, troas ülkesindeki kültürel ve ekonomik gelişme çevre ulusları, en çok da akhalıları tedirgin etmiştir.
antik çağda geçen savaş. truva prensi paris (aleksandros) güzeller güzeli helena'yı *kaçırır. bağlılık yemini nedeniyle irili ufaklı bütün yunan şehir devletleri birleşerek truvayı kuşattır. savaş 10 küsür yıl sürer ve truva atı sayesinde kent düşer. hikaye homeros'un anlatımı ile kuşaklar boyunca anılmıştır.

mitolojiyi bir yana bırakırsak, günümüzde yapılan arkeolojik çalışmalar, bir truva şavaşının yaşandığını doğrular. savaş romatik bir nedenle değil mykenai' krallığının boğazlardaki ticareti ele geçirmek istemesiyle çıkmış olabilir*. bilinen kayıtlara göre truva şehri bir tepe üzerindedir ve olukça büyük surlarala çevrilidir. mevcut teknolojinin o surları o devirde yıkması neredeyse imkansızdır. büyük ihtimalle yaşanan bir deprem veya benzeri bir felaket kentin düşmesine sebep olmuştur. zaten yunalılarda truva atı efsanesi ile kenti bilek hakkı ile almadıklarını kabul ederler.