bugün

bir toplu taşıma aracı olan tramvaylarda insanı düşünmeye iten, kah güldüren kah ağlatan, güldürürken düşündüren olaylar. iğrenç bir anket olmakla ve ota boka dumur olanları kınamakla birlikte, geçen gün yaşadığım halet-i ruhiyeyi açıklayabileceğim tek durumdur bu.

gece 11'de karaköy'den tramvaya bindim. yeni tramvaylarda arka kısımda, karşılıklı dört kişinin oturabileceği yerler var ya, onun arkasındaki ikili koltuğun cam kenarına oturdum, yanımda da teknoloji aşığı, chip dergili bir beyfendi olduğu halde arkama da dört uzun boylu basketbolcu oturdu. beşinci ezik basketbolcu arkadaş ise tek başına tam benim oturduğum yerin yanındaki ikili koltuğu oturdu, belki ezik değildi ama hayat ona bu koltuğu layık görmüştü. neyse.

eminönü durağına gelince bu ezik ya da kadersiz basketbolcu arkadaşın yanına kahramanımız bir oturuşta çöktü. elinde içi bayağı bir evrakla dolu bir çanta var, içinde harbi bissürü evrak, kağıt... belli ki işten dönüyor. ellerinde ise siyah deriden parmakları açıkta kalacak şekilde kesilmiş bir eldiven var. sakallı, çok uzun değil ama biraz uzun.
benim kulağımda da kulaklıklar var, öylece tespit yapma arzusuyla milleti kesiyorum.

sirkeci'ye gelirken kahraman arkadaki dörtlü gence döndü, bir şeyler söylemeye başladı, yanımdaki teknoloji aşığı beyfendi de kulak kesildi. ben de "ulan ne anlatıyor ki acaba bu?" düşünceleriyle kulaklıkları çıkardım kulağımdan. kahraman büyük bir şevkle dünyayı kurtarıyordu.

"bu terörizmi aslında tüm devletler destekliyor. isteseler anında bitirirler ama bitirmiyorlar, çünkü bu bir psikolojik savaş. psikoloji çok önemli. devletimizi korumalıyız. burada en önemli iş siz gençlere düşüyor. devletin gelecği sizin ellerinizde. terörizm şöyle terörizm böyle. kapitalizm bıdı bıdı, mikroçipler vardır mesela, bunlar çok önemli. bakın bir tane var bende göstereyim (bir şey çıkarır, harbiden mikroçipe benziyor), bunlar sayesinde insanlar kontrol ediliyor, psikolojik savaş tüm hızıyla sürüyor."

bir süre zırvaladı böyle, anormal olan pek bir şey yoktur aslında. yanımdaki teknoloji sevdalısı beyfendi gaza geldi biraz: "ya iyi hoş da sen şimdi böyle diyorsun da aslında durum şöyle, o zaman sen şöyle yap, ben böyle yapayım, şunu şöyle dedin de..." filan diye anti-tezler sunmaya başladı. bu sırada kahraman ise kalın çantasında bir eşarp çıkardı, öyle elinde oynamaya başladı. katlıyor filan, bir şeyler yapıyor. sonra teknoloji sevdalısı beyfendi tezlerini bitirince kahraman yeniden konuşmaya başladı.

"iyi de abicim, bak şimdi ben ırak'ta suriye'de bizzat temaslarda bulundum, şimdi şöyle bir durum var. genelkurmay başkanına sataşıldı, niye çünkü şemdinli de olaylar çıktı. şemdinli ne demek? almanca utanmak demek, harf oyunu var, birileri bizi utandırmaya çalışıyor. pkk elebaşı öcalan nerede yakalandı? kenya. kenya da harf oyunu var aslında şu demek..." ama işin ilginç yönü ise bunları ciddi ciddi anlatırken elindeki başörtüyü gayet düzgün bir şekilde takması oldu. eşarbı üçgen yaptı ve tesettür kurallarına uygun bir şekilde başına taktı. bağladı. yanımdaki teknoloji aşığı beyfendi ise yeni tezini ortaya sürecekken birden öylece kaldı kendisine dünyada olup biten adamı başında başörtüyle görünce.

kahraman anlatmaya devam ediyor. arkadaki gençlerden biri sordu "peki o eşarp ne işe yarıyor" diye.
"bu benim simgelerimden birisi, hayata duruş. aslında şimdi beni bulabilirler uydudan ama başörtü sayesinde biraz zor, kamuflaj bir nevi." teknoloji aşığı beyfendi ise yeni bir tez üretirken kahraman cebinden bir ip çıkardı ve başına bağladı. bunları yaparken ise antaltamaya devam ediyor gayet normal bir şekilde. sonra cebinden bir radyo anteni çıkardı ve başının önüne taktı. "bu anten sayesinde bazı sinyalleri almam gerekiyor, ayrıca uydudan beni arayıp aramadıklarını da anlayabiliyorum ama kalemler de önemli. kalem çok önemli." sonra iki kalem çıkardı, birini başının sağına, diğerini ise soluna taktı.

teknoloji aşığı beyfendi ise artık üreteceği tezleri de sittir etti "bir şey sorabilir miyim? fotoğrafını çekebilir miyim? izin veriyor musun?" diye sordu.

"tabi çekebilirsin ama medyaya düşmesin lütfen. ben uluslararası aranan birisiyim. insanlığa kazandırmak istediklerim yüzünden aranıyorum, tabi düşerse de bir şey demem ama en azından çok ucuza kapatmayın, çok değerlidir benim fotoğraflarım ama ilk başta şu mıknatısı da takayım ki olabilecek hasarları en aza indirelim." dedi kahraman ve başına mıknatıs taktı.

sonra bir süre daha vaaz verdi ve aksaray'da kiminin şaşkın kiminin alaycı bakışları arasında başında anten kalem mıknatıs başörtü ip olduğu halde indi tramvaydan bu sakallı kahraman. herkese fantastik bir zaman geçirttiği için, herkesin eğlenmesini, asık suratlı insanların suratında tebessüm oluşturduğu için düşündüm, "kim deli. bu gülen adam mı, her zaman asık suratlı olan bizler mi?" diye. gülmesini bilmiyoruz, deliler güldürüyor bizi. ama adam da aşmıştı. hatta ben de çektim fotoğrafını. en kısa zamanda tekrar upload edeceğim.
güncel Önemli Başlıklar