bugün

1996 tarihli ikinci opeth albümü morningrise'dan insanı yavaş yavaş 11 dakikaya yaya yaya büyüleyen,pek meşhur son şarkısı..sözler:

i am awaiting the sunrise
gazing modestly through the coldest morning
once it came you lied
embracing us over autumn?s proud treetops
i stand motionless
in a parade of falling rain
you voice i cannot hear
as i am falling again
devotion eludes
and in sadness i lumber
in my own ashes i am standing without a soul
she wept and whispered: "i know..."
we walked into the night
am i to bid you farewell?
why can't you see that i try
when every tear i shed
is for you ?...
Gerçekten iyi müzik yaptıklarına kanıt bir şarkı.
why can't you see that i try
when every tear i shed
is for you ?...

bölümünde zevkin doruk noktasına ulaştığı şarkı.
opeth in en slow parçası sanırım. ama böyle çok sevimli bi parça ya.
dinlerken tüyleri diken diken eden, 11 dakikanın sonunda kendinizi farklı yerlerde bulabileceğiniz opeth şaheseri.
depresyona girilmek isteniyorsa ondan baskasına basvurulmayacak sarkı.
an itibariyle calmasina musade ettigimiz, ozledigimiz sarki.
adinda farewell gecen her sarki gibi huzun yuklu.
overdose'u tehlikeli olabilir derim ben...
en acı sabahlar opeth ile başlar dedirten şarkı. Defalarca dinleyip soğumadığım, soğuyamadığım eser.
morningrise gibi zaten melankolik bir albümün, melankolinin dibine vuran şarkısı. eski opeth havası, opeth'in bilinen ilk "mellow" şarkısı. hem dark hem mellow olan opeth'i opeth yapan ilk şarkı. ama acaiptir ki bilinen opeth tarzında değil.
(bkz: bid farewell)*
am i to bid you farewell?
why can't you see that i try
when every tear i shed
is for you ?

sorularıyla bünyeyi alt üst eden opeth şarkısı. dinginlikten isyana doğru giden, 10 dakika 54 saniyemi bana dar eden.
sırf "autumn's proud treetops" bölümünü duymak için bile dinlenecek opeth şarkısı. ayrıca, biraz kastıktan sonra hemen hemen benzer bir versiyonu çalınabiliyormuş. ben bugün bunu gördüm. *
opeth' i bir tarza oturtmak isteyenlerin neresine oturtacaklarini bilemedikleri sarki. bazen bazi seyleri bir yere koymayi denemektense, onun uçusunu ve uçurusunu izlemek ve hissetmek yetiyor.
türkçe çevirisi tarafımdan $öyle yapılan muhte$em $arkı;

"gün doğumunu bekliyorum,
gösteri$sizce, soğuk sabaha bakarak..
söylediğin o yalan;
kucaklıyor bizi, sonbaharın gururlu ağaç tepelerinde..
hareketsiz kalıyorum,
yağan yağmur görkeminde.
sesleniyorsun; duyamıyorum,
tekrar düşerken ben..
bağlılık uzakla$ıyor..
ve ben üzgünlükle yava$ça yürüyorum kendi küllerimde..
ve ruhsuz bir şekilde duruyorum.
o ise, ağladı ve fısıldadı 'biliyorum..'
geceye doğru yürüdük..
sana elveda mı demeliyim?
neden görmüyorsun denediğimi,
her döktüğüm göz ya$ım,
sadece senin içinken.. "
opeth'in en iyi şarkısıdır.
(bkz: subjektif entry)
hatta!
(bkz: kendi kendini gammazlayan yazar)
bulaşık yıkarken dinlediğim şarkıdır. peşine de harlequin forestı bağladığım zaman toplamda 22.5 dk lık bir hipnoz seansına başlıyorum. eziyet ancak bu şekilde keyfe dönüştürülebilir. bulaşıkla sorunu olanlara tavsiye ederim.
(bkz: face of melinda)
alıp götüren ,düşündüren,gözden iki damla yaş getiren hede.
*
http://www.youtube.com/watch?v=2frjwvDQg5I
buda videosu.
"in my own ashes, i'm standing without a soul" kısmı ile, ayrılık yaşayan bir bünye tüm zamanlardaki en güzel tarifini kazanmıştır.
mikael burdan sana sesleniyorum. beş kilo taşşak var lan sende.
opeth tarihindeki en iyi albüm olan morningrise tan çıkan nadide bir şarkı.öyle dalgalanmalar yaratırki sizde bir an rahatlarken bir an sinirlenebilirsiniz.
opeth'i opeth yapan şarkılardan biridir. her anında farklı bir tadı vardır, tıpkı katmanlı bir pasta gibi**. hele sonunda coşan hafif black esintili solosu adamı alır, karşıdaki duvara yapıştırır. fenadır.
#2861012
#2928351

nolu entarilerimi prenskene yazmışım,bu ilahi tarzındaki güzel yalnızlık senfonisine , üstünden geçen mahlaslar ve aylara rağmen hala kulaklarımı ağlatıyor.
5.-6. dakikalarında tekrarlayan ritmi ve eşsiz basları beni benden alıp götüren, hatta ruh haline göre insanı uyuşturup bırakan nadide eser.
tam manasıyla progressive bir sanat eseri. opethin şu dünyaya bırakmış olduğu muhteşem ayrılık şarkısı... insanı bir dünyadan öbür dünyaya sürükler... mikael akerfeldtin boynuz yedikten sonra yaşadığı ikilemi anlatır...**
şarkının ortasını geçtikten sonra tekrarlayan bir düzine kadar ritm ve ardından gelen her seferinde farklı bir sesle zaten öncesinde mayışmış olan ruhunuzu emer. i stand motionless der ya başlarında, oralarda aslında hipnotize ediyor sizi. farkında değiliz... ben bugün hissettim bunu o yüzden yazma ihtiyacı hissettim. bekledim ne zaman girecek dedim o eşsiz bateri ve akustiğe abanışlar... midem kasıldı şerefsizim. şarkıyı yaşadım resmen... daha da yaklaştı. sanki yaklaştıkça içimden bir parça kopacakmış gibi oldu... elektronun muhteşem sesi duyulduğu zaman zaten şarkının bütün herşeyi size bambaşka gelmeye başlıyor. opeth etkisi de bu olsa gerek sanırım. çünkü akustik gitardan sonra gelen bu tip ani girişler ve çıkışlar metal sevmeyen çoğu arkadaşıma opethi dinletebiliyor. müzik denen şey bu kadar büyüleyici işte. opeth denen insan evlatları da bu kadar yaratıcı ve sanatçı işte. şarkının sonunda atılan riff ve genel sözlerinden bahsetmeye gerek dahi duymuyorum.

ve entrymi bitirirken buradan mikael akerfeldtin annesine seslenmek istiyorum: ablacım böyle bir insanı doğurduğun için çok teşekkür ediyorum sana. bu adam bir deha!

edit: harf hatası.