bugün

radiohead'in solisti...

(bkz: thom the king yorke)
radiohead gibi yeri doldurulamayacak bir grubun solisti olur kendileri..müzikten anlamamakla beraber, amatör bir dinleyici olarak bilmeden konuşabilirim ki, sesi leonard cohen, nick cave veya brian molko gibi az bulunan bir sestir.* küreselleşme karşıtıdır ve küresel ısınmayla ilgili mesajlar vermektedir. teenage yıllarımın kahramanlarından biri olan thom yorke ergenliğin bitmesiyle depresif ve sıkıcı hale gelmiştir. yine de en azından u2 gibi küreselleşme karşıtlığı yapıp god bless america diye şarkı söylememiş, bu nedenle de saygınlığını korumuştur.
Bulue jean dergisinin Çirkin Rock Star Top 10 listesinde kendine 10. sırada yer bulan Radiohed'in efsane solisti, grubun bütün depresif şarkılarının bestecisi ve söz yazarı.. Böyle naif bir ses olamaz dedirten sesin sahibi.. Aynı zamanda yakında Eraser adlı solo albümü çıkaracak zat-ı muhterem..
Pink Floyd hayranlığıyla da bilinir kendisi.. *
son çalışmalarını gruptan ayrı olarak piyasaya çıkarttığı the eraser albümünde derleyen radiohead solisti.
(bkz: harrowdown hill)
radioheadin ve hepimizin beyni.benzeri bulunmayan.saygıyla selamlıyoruz.
rock in antikahramani olarak adlandirilan asmis insan
ayni zamanda da ingiltere de onemli arti puanlar almis olan iyi bir de gitaristtir ve creep adli sarkisindan hic hoslanmamaktadir.*
başa pablo honey ile girdi evlerimize thom yorke un o hüzünlü sesi. 13 sene geçti üstünden. o ses hala ilk hali gibi. sanki gidenin arkasından ağlayan, hayatın anlamını anlamaya çalışan birinin sesi.

önce benim hayatım umudun mutluluğun sevincin olduğu bir yere dönüştü. thom babanın kıraathanesinde mutluluk dolu yüzler vardı. bends ile coşan creep ile hüzünlenen yüzler.
benim hayatım sonra bir morg a dönüştü. thom babanın kıraathanesinde her gün 3-4 şarkı dinleyip bişeyler içmeden okula gitmez oldum. onsuz uyuyamaz, ders çalışmaz oldum.
sonra benim hayatım yağmurlu bir havada kilitli kaldığım bir odaya döndü. melankolinin bana ne olduğunu çok iyi anlattı bana thom baba. arada sohbet ediyorduk. bana "ben size ağlayın, üzülün kendinizi parçalayın demiyorum. siz de böle yaptığınız için pişmanlık duyuyorum" demişti. ben de bi bardak daha ver abi demiştim. gitti bana amnesiac verdi. ben absolut istedim. o smirnoff verdi. "ben para için yapmıyorum bu işi micro. insanlara farklı bişeyler göstermnek için yapıyorum" demişti bana 2 sene önce. iyi de demişti. haklıydı. yoksa robbie williams gibi 80 milyon doları cebe atıp şarkı albüm bile yapmamak çok kolaydı. o bunu istemiyordu.

çirkin denir kimi yerde. ama onun kadar hem çirkin hem de karizmatik olan bir insan olduğunu zannetmiyorum.

sadece meeting people is easy i izlemek bile onun nasıl bir insan olduğuna dair bilgiler edinnize yardımcı olabilir.

ne de olsa o peygamber. radiohead de bir din. biz de onlara ulaşabilmek, onları her dinleyebilmek için çırpınan kullarız.
radiohead dininin peygamberidir.
(bkz: güzelliğin beş par etmez bu bendeki aşk olmasa)
1000. entrym olmasını istediğim can dostum. yalnız anlar arkadaşı bana yol gösteren, ışık tutan insan. 2000.de de burda olduğumu belirtmek isterim.

nice entrylere thom'um yorke'um! bol radiohead li günlere.
etkilenilmemesi imkansız ses.. idioteque şarkısındaki vokaline dikkat edipte sevmeyen tek bir insan tanımıyorum.
karmapolice ve edward yorke muhteşem insan ve muhteşem şarkı.
fiziksel olarak dünyamızda bulunmasına rağmen ruhu çoktan nirvanaya ulaşmış, kendini ve ruhunu yaptığı müziğe adamış hisli insan. mevlana'nın felsefesine adamıştır kendisini kanımca.
(bkz: ya oldugun gibi gorun ya gorundugun gibi ol)
defterimin arkasına aklıma gelip de yazdığım karakterlerden biri.
tamamen sallamıştım bu ismi ama benimki thomas yorke'ydi.bu da ismin uzun hali zaten.

radiohead'ın 2 şarkısını sürekli dinliyorum**.ama solistin adını hiç bilmiyordum.belki başka bir yerden duydum da çağrışım yaptı.
7 ekim 1968 doğumlu ingiliz müzisyen. radiohead in solisti. oxford daki exeter üniversitesinde edebiyat ve sanat tarihi okumuştur...

alternatif müziğin doruklarına radiohead le birlikte yaptığı pablo honey, the bends ve özellikle ok computer albümleriyle çıkmış daha sonra kendini elektronik müziğe vermiştir.

temmuz 2006'da the eraser adlı albümünü cıkarmıştır. albümdeki parçalar;

-- the eraser
-- analyse
-- the clock
-- black swan
-- skip divided
-- atoms for peace
-- and it rained all night
-- harrowdown hill
-- cymbal rush

şeklindedir..

radiohead in ok computer albümü birçok saygıdeğer müzik dergisi tarafından gelmiş geçmiş en iyi albüm olarak seçilmiştir. bu albüm birçok müzisyene ilham kaynağı olmuş, alternatif müzikle uğraşan bir çok grubun oluşmasını sağlamıştır. sonra yapılanan coldplay, keane, sigur ros, türklerden sakin ve nem gibi gruplar radiohead ten etkilenmiş ve müzik altyapılarını öyle oluşturmuşlardır...

thom yorke, gerek ingiliz hükümeti ve genel olarak emperyalisme karşı olan sağduyulu duruşuyla birçok kesmin saygısını toplar.

friends of the earth isimli küresel ısınmaya karşı olarak kurulan sivil topluluk örgütünün basın sözcüsü ve baş sponsorudur.

thom yorke un yaşamından ilginç birkaç başlık vermek gerekirse şunlar söylenebilir;

--çevreyi en az derecede kirlettiği için fiat punto kullanır.
--dolar milyoneri olmasına rağmen küçük bir apartmanda yaşar
--tabiki yalnız değil. hayat arkadaşının adı rachel dır. noah ve agnes adlı iki de çocuğu vardır.
--vejeteryandır.
--ve asla türkiye ye konser vermeye gelmeyeceğini beyan etmiştir. gerekçe; türkiye de insan haklarının --olmayışıdır...

http://www.foe.co.uk
http://www.greenplastic.com
http://www.radyokafa.com
90'lı yılların rock şarkıcıları arasında Thom Yorke kadar özgün ve kalıcı olma başarısını onun kadar kısa sürede yakalayan az bulunur. Etkileyici, duygusal sesi ve yaratıcı müzik tarzı ile Thom Yorke aynı zamanda rock müziğin meydan okumayı seven, tahmin edilmesi güç topluluğu, yüzyılın en büyük müzik olaylarından Radiohead'in de lokomotifi.

7 Ekim 1968'de ingiltere'nin Wellingborough şehrinde dünyaya gelen Yorke'un sol gözü felçliydi ve açılamıyordu. Thom Yorke, kendi ifadesiyle baştan savma yapıldığı için geçirdiği beş ameliyatın ardından 6 yaşında ışıkla tanışan gözü son girişimde neredeyse tamamen kaybedilecekti. Bir yıl kadar bir süre göz bandı takarak görme yeteneğini hasta gözünde az da olsa geri kazandı. Ama göz kapağı düşüklüğü ile kazandığı farklı yüz görüntüsü bir hatıra olarak kaldı. Ailece yerleştikleri yerlerde babasının ticaret işleri nedeniyle fazla kalamıyorlardı, yüzündeki kusurun da tabloya eklemesiyle arkadaş edinmek onun için güç bir hal almıştı. Yalnızlığa itilmiş bir çocukluk geçirdi, belki de şarkılarında dile getirdiği duygusallık bir başına geçirdiği yıllardan kalmaydı.

Yedi yaşındayken armağan edilen gitar sayesinde müzik ile yakınlaştı. Thom Yorke'un televizyonda izlediği bir Brian May gösterisinin ardından kendisine böyle bir hediye gelmişti. ilk şarkısı "Mantar Bulut" nükleer patlamayı tanımlıyordu. Thom Yorke ilk gençlik yıllarında Elvis Costello, Queen ve Beatles dinlemeyi seviyordu. On yaşındayken ailesi nihayet Oxford'a yerleştiğinde Thom muhitteki bir erkek okuluna yazıldı. Radiohead'in müstakbel gitaristi Ed O'Brien ve basçısı Colin Greenwood ile bu okulda tanıştı. O yıllarda 80'lerin Smiths, R.E.M., Cure gibi yenilikçi topluluklarını da yeni yeni tanımaya başlıyordu. Üç arkadaşın başlangıçtaki davul makinesinin yerine arkadaşları Phil Selway'i kadroya dahil etmeleri ve Greenwood'un pek çok müzik aleti çalabilen kardeşi Jonny'yi yanlarına almalarıyla dünyaca ünlü Radiohead'in tohumları da burada atılmış olacaktı.

Topluğun ilk ismi "On a Friday" idi, "Bir Cuma Günü". Zira ders programları nedeniyle provalarını sadece Cuma günleri yapabiliyorlardı. ilerleyen yıllarda topluluk üyeleri farklı üniversitelerde okuyacak olsalar da birbirlerinde kopmayacaklardı. Thom Yorke o yıllarda gitar çalıyor ve şarkı söylüyordu; bir yandan da söz yazma becerisi gelişiyordu. 1987'de kız arkadaşıyla geçirdiği bir trafik kazası Yorke'ta derin izler bıraktı. Kendisi kazayı yara almadan atlattı ama kız arkadaşı beyin sarsıntısı geçirdi. Yorke'ta ortaya çıkan araba korkusu daha sonraki yıllarda "Airbag", "Killer Cars" ve "Stupid Car" gibi Radiohead şarkılarında hissedilebilecekti.

Üniversitede güzel sanatlar ve ingilizce eğitimi alan Yorke bir yandan gece kulüplerinde DJ'lik yapıyordu. "Headless Chickens" ve bir tekno grubu olan "Flickernoise" ile beraber çaldığı da oluyordu. Bir süre sonra bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde hademe olarak çalışmaya başladı. ikinci yılında bilgisayarlarla tanıştı ve adeta büyülendi. 1994'ten beri albüm kapaklarını yıllarca birlikte hazırlayacağı sanatçı Stanley Donwood ile de bu yıllarda tanıştı. ikili 2001 yılındaki Grammy gecesinde En iyi Albüm Kapağı ödülünü alacaktı.

Müzisyenler büyüdükçe müzikleri gibi isimleri de değişti; 1991'de üniversitelerinde mezun olurlarken "On A Friday" yeniden şekillendi, "Talking Heads"in "True Stories" albümündeki bir şarkının adından esinlenerek Radiohead ismiyle yollarına devam edeceklerdi. Thom Yorke o sıralar takım elbise pazarlamacılığı yapıyordu. 1991'in sonunda Parlophone ile anlaşan topluluk "Drill" isimli çalışması ile uzun yolundaki ilk adımını atacaktı. Pek ses getirmeyen bu ilk girişimin ardından "Pablo Honey" albümü de orta halli bir ilgi görecekken MTV yayınlarının da yadsınamaz katkısı ile "Creep" parçası çok geçmeden olağanüstü bir ilgi görerek tüm dikkatleri bu yeni ve yetenekli müzisyenlere yöneltti. "Creep" aslen Exeter Üniversitesi öğrenci kulüplerinden "Lemon Grove"un tuvaletlerinde yazılmıştı.

1995'te "The Bends" geldi. Bu albümün "Radiohead"ın bugününü önceden haber veren bir çalışma olduğu pek çok eleştirmence dile getirilen bir görüş. Albümde yalnızlık, umut, boşverip bir köşeye çekilme duyguları derinlemesine işleniyor ve dinleyiciler belirgin bir şekilde yansıtılıyor. Bu albümle birlikte 1997'de çıkan, bazı dergilerce "tüm zamanların en iyi albümü" gibi iddialı sıfatlara sahip olan "OK Computer" ile geniş kitlelerce tanındılar ve yeni çalışmaları dünyanın dört bir yanında sabırsızlıkla beklenen bir topluluk oldular. Öyle ki, bir sonraki çalışmaları "Kid A" klip ya da 45'lik ile kendisini hatırlatmasına gerek kalmadan listelerde 1 numaraya yükseldi. Bu albümle birlikte Radiohead'in müziğinde alışılagelmiş çalgıların ağırlığı azalırken elektronik destekler iyiden iyiye hissedilir olacaktı.

Radiohead öncelikli uğraşı olsa da Yorke başka toplulukların çalışmalarına konuk olmak için zaman ayırabildi. Drugstore'un "White Magic for Lovers" albümündeki "El President", Pink Floyd'un ölümsüz parçası "Wish You Were Here"a Sparklehorse'un getirdiği yorum, "UNKLE"ın "Rabbit in Your Headlights", Björk'ün "Karanlıkta Dans" filmi müzikleri arasındaki "I've Seen It All" parçası, PJ Harvey'in "Stories from the Cities" albümündeki etkileyici parça "This Mess We're In" bu ortak çalışmalardan bazıları. 1998 tarihli "Velvet Goldmine" filminin müzikleri arasında yer alan "2HB", "Ladytron" ve "Bitter-Sweet" parçalarında da dinleyebileceğimiz Yorke'un 2006 Temmuz'unda bir de solo albüm sürprizi oldu.

Radiohead'ın internet sitesindeki günlükte haberi sevenleriyle paylaşmasından 2 ay sonra "The Eraser", uzun zamandır Radiohead ile çalışan yapımcı Nigel Godrich'in de katkılarıyla müzikseverlere ulaştı. Yorke "The Eraser" ile ilgili yaptığı açıklamalarda albümü Radiohead üyelerinin de onayıyla yaptığını, Radiohead'in dağılacağı yolundaki dedikoduların asılsız, şüphelerin yersiz olduğunu belirtti. "Solo" sözcüğünden rahatsızlık duyduğunu da söyleyen Yorke'un bu Radiohead onaylı albümü saygın Mercury müzik ödüllerinde de adaylık elde etti.

Çevreci örgütler için çalışmalar yürüten Thom Yorke aynı zamanda bir etyemez. Thom Yorke'un, albümlerinin çıkmasının ardından Radiohead parçalarını bir daha dinlemediğini de eklemek gerekiyor. "Şarkıları dinlemekten korkuyorum. Yeni bir şeye başlayıp eskileri unutmayı tercih ediyorum" diyor Yorke...*
thom'un günlüğünden;

wish away the nightmare
wish away the nightmare
you got a light you can feel it on your back
you got a light you can feel it on your back
you just got paid
you just got paid

so here we are with spike stent in our studio which now looks like NASA.
and we are being taken to task.
we ar e having to shake the dust off. no more bullshit.
stop answering the phones and thinking of excuses to leave the building.
instead get on with it.
jonny said today that since we were last radiohead, between us, we've had six children or rather our partners have, this may perhaps have something to do with our lack of focus.
but as this rock n roll we aint supposed to discuss this.. deny it every happened etc. what bullshit.
ofcourse there ar ethe other distractions,
sitting in the garden with your 12bore shotgun,
large orchestras doing drum machine noises,
getting suits made,
puppies,
canal boats,
beer,
modular synthesis,
lego,
tax investigations,
global warming and the end of life as we know it,
traffic,
deafness,
insanity,
normality.

whatever.

Thom *
müzik dehası. çok özgün bir dans şekli var ayrıca.

(bkz: thom yorke dansı)
they love me like i was a brother
they protect me
listen to me
they dug me my very own garden
gave me sunshine
made me happy

diyerek insanı mahvedebilme gibi özellikleri bünyesinde barındıran ingiliz.

(bkz: nice dream)
hangi uyuşturucuyu kullandığını çok merak ettiğim müzisyen doğmuş insan. Hangi kafada yapıyor bu parçaları acaba..

(bkz: the eraser)
(bkz: harrowdown hill)
şarkı söylemediği zaman resmen bir uyuz görünümünde olan radyokafa elemanı.

http://www.maketradefair..../img/dumped/thom01big.jpg

ama gel gör ki paşam ne zaman o sesiyle ortamda yankılanmaya başlıyor bizde bizden gitmeye başlıyoruz. sen hiç susma salamander.
"dünya çapında milyonlarca insanı depresyona sokan o hüzünlü sesin sahibi kişilik." diyebilirdim kendisi için. ama aşağıda linkini verdiğim videoyu izledikten sonra. thom yorke'un, barney moloztaş tarzı gülüşünü gördükten sonra asla eskisi gibi olmayacak/olamayacak düşüncelerim.

--spoiler--
dünyayı depresyona sokan adam söylüyor: sözlerini de yazayım tam olsun
"yıh yıh yıh yıh"
--spoiler--

http://www.youtube.com/watch?v=rrnNn0mt8h4&feature=related
kendisini en basit anlamda tasvir edecek olursam ve gecenin bu saatinde de kelimelere fazla boğulma riskini göze alırsak. hayvan gibi güzel sese sahip adamdır. en berbat şarkıları bile * muhteşem bir hale getirebilecek gibi bir hissiyat uyandırmıştır hep bende. * * * * * * * * *