bugün

--spoiler--
biliyor musun jean-marc, gözlerin öyle koyu ki,hemen hemen kapkara.onları aydınlatmak için çok ışığa ihtiyacın var.
--spoiler--
folie a deux' u anımsatan karakterlere sahiptir bu yapıt. tek farkıysa karakterlerin çevrelerindekilere değil, kendilerine ızdırap çektirmeleridir. baştan sona bir hüzün hakimdir, renkli doğa tasvirleri bile cümlelerin üstüne çöken karanlığı dağıtmaya yetmez. katya' yı hayal etmeye çalışırken çarpıcı finalle birlikte, kitaba kendini kaptıranın gözleri dolar.
trevanian'ın romanlarından biri. bir aşk hikayesinin anlatıldığı fakat içinde çok daha başka anlamlar barındıran güzel kitap.
shibumi'nin yanında sönük kalan kitabıdır.
sadece 186 sayfadır. bir kitabın vurucu ve etkileyici olması için tuğla gibi olması gerekmediğini ispatlamak için yazılmış gibidir bu kitap.
paul'un meşhur sözlerinin ingilizcesi aşağıdaki şekilde olan güzel kitap.

''i have tastes, but no appetites. i laugh, but seldom smile. i have expectations, but no hopes. i have wit, but no humor. i cultivate intelligence, but abjure profundity. i am remarkably bold, but totally without courage. i am frank, but never sincere. i prefer the charming to the beautiful; the convenient to the useful; the well phrased to the meaningful.''
--spoiler--
itiraf ruha iyi gelir, Montjean. Ruhu boşaltır, yeni günahlar için yer hazırlar
--spoiler--
Gülümse bana, olmaz mı?
Paylaşacağımız dünya kadar şey var.
Tam 1 sene oldu entry girmeyeli. Tam 7 ay once ölümden döndüm. Buradan ilk haberin olan kisilerden biri sensin. Uzatmadin kalktin geldin gittin bi daha geldin. Uzun yazmak icin biraz gec oldu, nice mutlu senelerin olsun. 20 hazirani unutursak kalbimiz kurusun.
az önce bitirdim bu kitabi ve uzun zamandır bitirdiğim kitaplar hakkında yazmayı düşünüyordum. bi yerden başlamak lazım. bu kitabı öyle çok çabuk okuduğum söylenemez ama son 70 sayfasini bu aksam okudum ve bitti. cunku sonlara dogru olayin icine psikolojik bi gerilim giriyor ve insanin kitabi elinden birakasi gelmiyor.

bu kitap montjean in artik 45li yaslara gelip hala icini urperten bi anisini anlatmasi uzerine. genc doktorumuz gencliginin baharinda katya ile tanisir ve gencligin verdigi tutkuyla kavrar katyayi her ne kadar onunde bi takim engeller olsa da. aldirmaz bunlara cunku katyayi gercekten sevmektedir. bu zeki, aksani guzel, kapkara gozlu bask karakterimizin bahti kendisi gibi guzel degildir. bu masumane ask onda cok farkli tatlar birakir.

farkli bi hikaye, betimlemeler cok guzel yapilmis ve karakterler arasi diyaloglar zekice, tespitler yerinde yapilmis okunasi bir dil. guzel farkli bir kitapti. tavsiyemdir.
“dedikodu bizim kadınlarımıza günahın tadını çıkarma olanağı verir. kendi işlemeyecekleri, işleyemecekkleri günahlar. çünkü cesaretsizlikleri, hayal güçlerinin eksikliği ve fırsatsızlık engelliyor. biz de bu eksikliklere namus diyoruz.”
Hastalikta, saglikta bizi yalniz birakmayan. Kosan gelen daha ne olsun ister insan.
Nice mutlu senelerin olsun.
Gecen sene de dedigim gibi 20 hazirani unutursak kalbimiz kurusun.
“Taşlarımı kaybetmek beni hiç üzmezdi. Koleksiyon yapmayı değil, yerden toplamayı seviyordum ben. Neden eğilip taşı aldığımın açıklaması ise... benim kendime göre çok mantıklıydı ama başkalarının buradaki mantığı anlamasını bekleyemeycek kadar aklım vardı. Şöyle düşünüyordum: Bu taşı ben almazsam... kim alır?”
“Taşı kese biçimindeki çantasına, ötekilerinin yanına koydu, elindeki büyük çantaya attı. “Bana dünyayı vermekte olduğunuz hiç aklınıza gelmiş miydi... parça parça olarak?"
"Dedikodu bizim kadınlarımıza günahın tadını çıkarma olanağı verir. Kendi işlemeyecekleri, işleyemeyecekleri günahlar. Çünkü cesaretsizlikleri, hayal güçlerinin eksikliği ve fırsatsızlık engelliyor. Biz de bu eksikliklere namus diyoruz."
e yayınları'nın belkıs çorakçı çevirisi ile okuduğum ve bitirince de altı çizili cümlelerini paylaşmak istediğim betimlemeleri kuvvetli kitap.

--spoiler--

- hepimiz, karşımızdakinin bizi anlamasını isteriz ama ayna gibi içimiz dışımız görünsün istemeyiz.

- aklın, mantığın ötesinde kendim de farkında olmaksızın aşıktım ona.

- aşk dediğin şeyin yeri insanın kalbi değil, kasıklarıdır evladım.

- tek başımıza... dünyayla aramızda gümüş rengi yağmurdan bir perde. el ele tutuşuruz.. konuşmaya ihtiyaç duymayız. yoo, daha iyisi ilişkimiz konuşmanın ötesinde olur.

- "yağmur altında bisiklete binip eve gidemezsin." dedi katya'ya.
katya da ona; "yarışa girerim, belki de geçerim yağmuru." diyerek cevap verdi. yağmurla yarışırdı zaten katya.

- bazı kalıp sözler gerçeği o kadar iyi tanımlıyor ki onlardan uzak kalmaya olanak yok, ne yazık!

- bir gülümse bana olmaz mı? paylaşacağımız dünya kadar şey var.

- budalalığına engel olamıyorsan bari sakla da gösterme!

- ertelenen acı, azalmış acıdır.

- sevgili çocuğum, kendini her zaman önemsiz saymanı, yerine başkasını bulması kolay biri diye değerlendirmeni istiyorum.

--spoiler--

başarılı satır araları olan kitaptır.