bugün

*
---spoiler---

Yüzyılın klasikleri arasına girmiş bir roman. Ses ve Öfke. William Faulkner'ın, kendine özgü yoğun dili ve kurgusuyla, yaşananları, düşünülenleri, yayılan ya da sıkışan duyguları tüm bir atmosfer içinde vermekteki ustalığını doyasıya gösteren bir roman.

Ses ve Öfke'de, ABD'nin güneyinde yaşayan Compson ailesinin dağılışı farklı bilinçlerle izleniyor. Zihinsel engelli oğul Benjy'nin, suçluluk ve onur duygularıyla azap çeken ağabeyi Quentin'in, sert, mantıklı ve kurnaz diğer erkek kardeş Jason'ın anlatımlarıyla ailede yaşananlar yavaş yavaş açığa çıkıyor. Kız kardeş Candace'ten Jason'ın vasiliğini aldığı yeğeni Quentin'e, zenci hizmetçi Dilsey'den torunu Luster'a pek çok karakterin sahiciliği ve olayların evrensel trajedisi, Faulkner'ın diliyle bir cam kırığı kadar keskin, bir öfke anı kadar yüksek sesli.

---spoiler--- http://www.kitapalemi.com...tap/56107/ses-ve-ofke.htm

nobel edebiyat ödüllü yazar william faulkner'ın Flags in the dust isimli romanından sonra kaleme aldığı orginal ismi The Sound and The Fury olan ve kendi içinde mitleştirdiği Compson ailesi aracılığıyla toplumdaki çöküşü yansıtan klasikleşmiş bir kritisizm abidesi amerikan romanı.

yazarın diğer eserleri için;

(bkz: Döşeğimde Ölürken) * (bkz: As I lay dying) *

(bkz: Ağustos Işığı) * (bkz: Light in August)
the sound and the fury, temel olarak dört bölümden oluşur; bu dört bölümün ardından, ek: william faulkner, isimli bir epilog yer alır.
kitabı, faulkner 1929'da yayımlamıştır, türkçesi ise, 1965 yılında rasih güran tarafından çevrilmiştir. kitap, gün itibarıyla yky tarafından basılmaktadır.
romanda, compson ailesinin dağılış öyküsü anlatılmaktadır. ensest ilişki, kölelik, hırsızlık, yalan ve hastalıklar, romanın öyküsünü bütünlüyor, zaten romanın edebiyat tarihinde önemli bir yere sahip olmasının nedeni, konusunun özgünlüğü değil, anlatım biçimi.
the sound and the fury, edebiyat tarihi içinde zor okunan romanlar kategorisinde yer alıyor.
kitabın zorluğu, faulkner'in tercih ettiği anlatım biçiminden kaynaklanıyor.
kitabın ilk bölümü, "7 nisan 1928" adını taşır. bu başlık, tarih taşıyan diğer üç başlıkta da olacağı gibi, kronolojik bir anlatım beklentisi yaratır. ancak, son iki bölüm dışında bu beklentimiz boşa çıkar.
ilk bölüm, compson ailesinin zeka özürlü oğulları, benjy'nin bakış açısıyla ve bilinçakışı tekniğiyle anlatılmaktadır. bu bölüm, faulkner tarafından, o zamana kadarki roman sanatına atılmış bir tokat gibidir.
bölümde, benjy'nin tüm algılayış biçimlerini okuruz. zaman kaymaları, geçmişte ve o günde gerçekleşen olayların birbirine karışması, kişilere ait öznel algılayışlar bu bölümün tam anlamıyla anlaşılmasını olanaksız kılmaktadır.
önerim, bu bölümü fazla kasmadan atlatmaktır. verilen ipuçları, roman kişilerine dair verilen bilgi kırıntıları sonraki bölümlerde toparlanıyor çünkü.
ikinci bölüm, harvard üniversitesinde okuyan quentin'in anlatısından oluşuyor. bölüm adı: 2 haziran 1910; tahmin edileceği gibi bu bölümün anlatısı da kronolojik bir çizgide ilerlemiyor. bölümde, harvard'da okuyabilmesi için ailesi tarafından büyükçe bir arazi satışının olduğunu, quentin ile ablası caddy arasındaki ilişkiyi ve daha yüzlerce ayrıntıyı öğreniriz.
bu bölüm de (ilk bölüm kadar olmasa da) romanın zorlu bölümlerinden birini oluşturur.
sonraki bölüm, "6 nisan 1928" adını taşır.
kendini bu bölüme atmış bir okur, artık rahatlayabilir. çünkü, artık, anlatı, klasik bir anlatı biçimine döner.
romanın, üçüncü bölümünün anlatıcısı jason'dır. jason, ailenin, mantıklı ve hırslı tarafını temsil eder. anlatı da bu nedenle olsa gerek, düz bir çizgiye çekilir. ancak, jason'ın yaşamında pek çok karanlık nıkta vardır ve bu bölüm, bu karanlık noktalara dair önemli ipuçlarını bize verir.
romanın, tarih taşıyan son bölümünün adı, 8 nisan 1928'dir. anlatı artık, düz bir çizgiye oturur ve birinci tekil şahıstan seslenen "ben" yerini, "tanrı bakışı" anlatı biçimine bırakır.
bu bölüm artık tüm düğümlerin çözüldüğü ve romanın sonlandığı bölümdür.
ancak, klasik roman okuyucusuna, burada, geleneksel anlamda bir son bulunmadığını hatırlatmak isterim.

faulkner'in yazdığı ek'e geçmeden, romanın tüm kişilerini birbirine bağlayan bir figürden bahsetmekte yarar var. bu kişi, kız kardeş, (candace)caddy'dir. romandaki tüm kişilerin yolları, artık evi terk etmiş olsa da bir şekilde bu kardeşle kesişir.
caddy'nin kızı quentin ve anne aile tablosunu tamamlarlar.
burada, emektar hizmetçiler (köleler), dilsey ve luster'da önemli figürlerdir.
romanın son bölümü olan ek'de faulkner, compson ailesinin soy ağacı, romanda anlatılan üyeleri ve diğerleri hakkında tamamlayıcı notlar sunar.
not:aşağıdaki girdi/entry fena halde spoiler içerir.

yukarıdaki girdilerde olduğu gibi defalarca söylenmesine rağmen ben de söyliyeyim; 4 bölümden oluşan bir roman olmakla birlikte, 4.bölüm klasik romanlardaki alışılmış tarzda anlatılır. bunun dışındaki ilk üç bölüm "unreliable narrator" tarzını yansıtır. bu tarzın getirilerinden dolayı ilk bölümün sonunda ki bu bölüm tamamı ile benjy(daha sonraki ismi maury) nin bakış açısını yansıtır.

zihinsel özürlü bir roman karakterinin bakış açısını yansıtmasından dolayı belki de biz tam anlamı ile benjy'nin "castration" yani hadım edilme vakasını tam olarak anlayamayız. romanın ilk bölümünün sonunda okullu bir kıza saldırır ve daha sonra romandaki zaman ikinci bölüm ile 18 yıl öncesine gider. bu sefer hikaye abi quentin'in hikayesidir. kızkardeşi temelli bir suçluluk duygusu ve bununla birlikte ailede benjy'nin topraklarını satılması temelli bir suçluluktur. ama hissettiği temel suçluluk caddy'nin yaşadıkları dolayısıyladır.

Caddy, dalton ames isimli bir adam ile ilişkiye girer ve gayrimeşru bir çocuk dünyaya getirir. bu suçu örtmek ve kızkardeşini temize çıkarmtk amacıyla babasına quentin kızkardeşi ile ensest ilişkiye girdiği yalanını söyler.(babasının buna cevabı kızlığın bir anlamı olmadığıdır) bu anlatılanların hepsi geriye dönük olarak(flashback) italik harfler ile gösterilmiştir. fakat bu "unreliable narrator" her seferinde italik yazılarda geçmişe dönük bir tahattür vakasını anlatmaz. bu nedenle zor okunan romandır ve dikkati de oldukça dağıtır.

yeniden benjy'e dönmek gerekirse benjy diğerleri arasında altıncı hisse sahip olan karakterdir ve bana sorarsanız(aslında faulkner'a göre Caddy gerçek kahramandır) benjy en dikkat çekici karakterdir. bu altıncı his özelliği ise benjy'nin Caddy ile düşündükleri ve verdikleri tepki ile ortaya çıkar. evin büyükannesinin cenazesi dolayısı ile çocuklar ve benjy bir odaya kapatılır olayları görebilmek için ağaca çıkan caddy'nin iç çamaşırına bulaşan çamur üç ayrı karakter tarafından farklı yorumlanır.(jason, quentin ve benjy tarafından) belki de ilerki dönemlerde onun gayrimeşru ilişki yaşayacağı ve bir "ortamalı" olacaüı gerçeğinin sembolik ifadesi gibidir.

dikkat çekeceğim son nokta ise çeviri konusunda yaşanan sorunlar. "caddy" ismi ile "caddie"(golf takımlarını taşıyan yardımcı anlamında) ismi arasındaki bağlantı olacak. quentin'in harward'da okuma masraflarını karşılamak amacıyla benjy'nin toprakları satılır ve satıldığı yerde de bir golf sahası yapılır. luster ile benjy'nin buldukları golf topu bu anlamda gayet aydınlatıcıdır. bu golf sahasındaki "caddie"(golf takımlarını taşıyan yardımcı) seslenilmesi benjy'nin caddy konusundaki hatırlamalarını yeniden ortaya çıkarır bir bilinç akımı vasıtasıyla.

farkındalığı canlı tutmak zor olsa da anlaşıldığında oldukça zevk alınıp okunacak bir kitaptır. ama kafayı sağlam tutmak şartıyla.
william faulkner ' in bir kitabıdır. Dört bölümden oluşur. ilk bölüm Benjy Compson adında zihinsel engelli bir kişi tarafından anlatılır. ikinci bölümü Benjy ' nin kardeşi Qentin ' in intihar edeceği gün aklından geçenler oluşturur. Üçüncü bölüm diğer kardeş Jason tarafından , dördüncü bölüm ise tüm hikayeyi bilen kişi tarafından aktarılır...
orjinal ismi the sound and the furygenel olan, nobel edebiyat ödüllü yazar william faulkner'in yazdığı, konu itibariyle sondan başa doğru ilerlediği söylenilebilen roman.
kitabı okumaya başladığımda dilin ve anlatımın lezzetini almaya başladım ama kkonuya kurguya veya olaya dair pek bir şey oluşmadı kafamda, benjy vardı muhtemelen ya çok küçük ya da gerizekalıydı, onun gözündendi anlatılanlar, sonra...
sonra ikinci bölüm başlar, onsekiz yıl öncesi, ama bu quentin, ilk bölümde de var bir quentin. herşey karışıyor.
üçüncü bölüm. sonra final.
okuması, cümle yapıları ve çocuksu ifade tavrı, yani nasıl denir, kesin net ama eğreti ifadeler, devrik cümleler, uzun cümleler, bu arada belirtmek gerek, çeviri muhteşem, bu açıdan fevkalade lezzet bırakan bir kitap, ama olaylar parça parça anlam ifade ediyor, yani biliyorsunuz ki cady, nasıl birisiymiş. bir para geliyor, bir para bırakıyor, bir intihar var, hepsi aklınızda ama sadece durum anlatımı yapıldığı yani aslında sadece karakterlerin ağzından an be an anlatım yapıldığı, olaylar hikaye edilmediği için boşluklar var kafada, bu kafayla dördüncü bölüme girince. roman tamamen anlaşılmakla kalmıyor, hayran da bırakıyor. bir de dikkate değer; romanın yazıldığı dönemi düşünün, modern roman diye bir şey var mı? hikaye kadar anlatım biçimini önemseyen modern roman.
ikinci okumada da çok keyif veren, hakiki bir edebiyat eseridir hasılı...
özellikle benjy compson adında bir zihinsel engelli çocuğun ağzından yazılan bölüm tekrar tekrar okunmalı.