bugün

Her şeyi silip bunu silmem diyeceğim tarz filmdir. Filmdeki ufacık kısa anlar upuzun süren iç arayışlara yol açabilecek seviyede. izlerken yüzünüzde bir tebessüm ve kalbinizin paslı kapılarını açmaya çalışan bir sizle karşılaşacaksınız.
az önce izlediğim müzikleri dışında beni pek de etkileyememiş bir film.
ezra miller herhalde iyi rol yapiyor aq.

adami koskoca justice league filminde flash'i oynasin diye sectiler.

boru degil aq dingilleri.

tv dizisindeki velete bin basar bu cocuk.
Neyini bu kadar abartıyorlar anlamadığım film, sadece bir tane güzel sahne var o da emma watson ve üvey gay kardeşinin dans ettiği sahne.
2 defa izlediğim ve logan lerman'ın okuldaki yumruğundan ve emma watson'ın arabadan kafayı çıkartmasından başka bir şey hatırlamadığım film.
Az önce üçüncü kez bitirdiğim film. Roller harika, karakterler orijinal. Özellikle living room routine kesinlikle denemek istediklerim arasında.
Özellikle ezra miller'a her izlediğimde hayran oluyorum, bir insan duyguyu bu kadar yansıtır. Logan lerman rolü gereği sessiz bir tip ve bunu da güzel yansıtıyor, emma watson desen zaten bir harika. Bir sonuca ulaşmıyor film, bir gencin yaşadıkları üzerine kurulu ama verdiği mesajlar çok güzel. Bir kere içinden geleni yapmak öğretiliyor bu filmde, anı yaşamak. Müzik zevkinin karakteri yansıttığını, kitap okumanın kattıklarını anlatıyor. Ezcümle, izleyin izletin efendim.
spoiler.

bu filmin en can yakıcı tarafı ne biliyo musunuz? film ne kadar mükemmel olsa ve yalan hislerin kendisinden bahsetsede, bir bakıyorsunuz ki filmdeki acılar sadece filmde geçmiş ve yerini mutluluk almış. size ne kalıyor peki filmden geriye? gerçek dünyadaki sizi bekleyen acılar. ve bu acıların yerini mutluluk alamaz çünkü sizin gerçek hislerini yaşayıp bulmak isteyen gerçek insanlarınız yok.
Kitaptan uyarlama bir yapıt olarak, çekimleri sırasında sıcak renkler kullanılması sanki odanızda masa lambanızın başında kitap okuyormuşsunuz havasını katmış biraz.

Film bir kaç çocuğun ergenlik yıllarını anlatmaktan çok psikolojik bi yapıt olarak algılanabilecek bir yapıt. Psikoloji, komedi ve dramı aynı filmde buluşturmayı başarabilen az sayıdaki filmler arasında yerini aldı fikrimce.

Oyuncular genç yaşlarda olmanın verdiği heyecana ve hararete kapılmaktan çok uzak gözüküyorlar. Logan Lerman uzun seneler boyunca beyaz perdede görmeyi beklediğimiz bir oyuncu. Emma Watson için söylenmesi gereken şey ise izleyenlere bir zamanlar Natalie Portman'ın geçtiği yollardan şu anda geçiyormuş hissi vermesi ve bunun izleyici memnun etmesidir kesinlikle.

Oyuncular gibi genç sayılabilecek olan yazar ve yönetmen olarak Stephen Chbosky' de ilerleyen yıllarda isminden çok bahsettirecek gibi duruyor.
dün izlediğim filmdir.
ezra miller farkını ortaya koymuştur.
filmi yaşamak terimi bu film için kullanılabilir.
hayatımda izlediğim en boktan filmlerden biri.
entel dantel sıkıcı filmler kategorisinde kötülükte bir numaraya oynayabilir o kesin.

emma watson ve yanında iki sıkıcı adamın alternatif bir lise hayatı anlatılıyor.

abi ya şu filmi izleyenler hayatında ilk defa film izlemiş ya da kafa buluyor herkes.

"bu ne lan amk" demeden böyle bir film izlemek istiyorsanız;

(bkz: kızarmış yeşil domatesler)
Müzikleri enfestir. Ezra Miller'ı sayesinde tanıyıp, oyunculuğuna hayran olduğum için tüm filmlerini izlemişliğim var. Ayrıca come on eileen diye bir şarkı var ki filmde, hayatımın şarkısı oldu, o derece iyidir müzikleri.
logan lerman ı görüp önyargıyla yaklaşılsa da gayet güzel, izlenilesi ve imrenilesi bir film. filmin başarısında emma watson ve özellikle ezra miller in payı büyüktür. ezra miller patrick karakteriyle hayran bırakmıştır.
başarılı bir gençlik filmi. problemli bir çocuğun ergenlik dönemini ve arkadaş edinerek sorunlarını aşma çabalarını tatlı detaylarla, yer yer de acı olaylarla güzel hikaye ediyor. patrick tiplemesi, tünel sahnesi, patrick ile sam'in pek güzel dansettiği ilk sahne filmin hoş bonuslarından.
insanda güzel tadlar bırakan bir film. bir sürü kısım içinde en en sevdiğim tünel sahnesi ve david bowie'nin heroes şarkısnın çaldığı sahnedir. finalide keza o sahneyle bitmiştir. güzel cümleler insana dolu dolu yaşadığını anımsatır ve insanlar sonsuzdur...

--spoiler--
Bir gün bunların sadece hikaye olacağının ve fotoğraflarımızın sadece eski fotoğraflar olarak kalacağının farkındayım. Hepimiz birilerin anne ve babaları olacağız.

--spoiler--
Uzun süre izlemeye direndiğim izledikten sonra ise neden direndiğimi anlamadığım film. Öncelikle klasik amerikan pastası tarzı filmleri yerden yere vuracak nitelikte.Gayet samimi, 30 yaşında insanların 15 yaşında diye kakalanmadığı, pazar günü filmi.
kitabın mektuplar halinde oluşu kitabını filmden daha tatlı yapan bir detaydır ama tabii filmde emma watson var o ayrı mesele.
sağlam alt metinleriyle farklılaşan bir gençlik filmi. belki şu derinlikli birkaç olgudan bahsetmeden direk bu bir gençlik filmi dersek aklımıza sayısız lay lay lomlar geleceğinden yüzeysel geçiştirmiş oluruz eseri.

farklılıklarına / alt metinlere gelirsek:

kitaptan uyarlandığından ve kitap hoş ve boş (genelde bu tarz filmlerde birbirini tamamlar bunlar) bir yapıt olmadığından müthiş şiirsel bir tadı var. bazı tümceler üzerine gayet manidar kafa patlatabiliyorsunuz. bu da filmi zaten sıkılmadan son derece keyifli izlemeye olanak tanıyor. bazı diyaloglar sadece gençlik alt kültürüne değil hayata dair sağlam aforizmalar sunuyor.

charlie' nin utangaç tavırları- arkadaş çevresinin olmaması ve kendisini belli bir grupla yavaş yavaş bulabilmesi -kabul ettirebilmesi (zekasıyla kendisini sevdirebilmesi) kısımları çok başarılı. bir sahne var, derste yazarın ismi soruluyor bildiği halde cevap vermiyor. halbuki deftere not almış. ve o sınıfta onu bilen yok. belki özgüven eksikliği belki fazlasıyla utangaçlık... inanıyorsunuz bu duruma. çevre edinmeye fırlama kardeşlerle tanışarak başlamakta ziyadesiyle kabuk kırma hikayesini belirginleştiriyor.

salt gençlik filmlerinden en önemli farkı, charlie'nin teyzesinin ölümüne neden olma ruh halini köküne dek vermesi ve geçmiş yaşantıların psikolojik sorunlar yaratması. bu alt metin çok kullanılsa da benim için önemini ve değerini kaybetmez kesinlikle. çünkü mevzu psikolojiye ve gerçeğe dayanıyor.

genç oyuncuların hepsi başarılı. fakat ezra miller / hiçbir şey kendisini aşmış. çok beğendim oyunculuğunu. rolünün hakkını fazlasıyla veriyor. diğerleri de genel olarak başarılı.

bir de atlamadan şu ekşi'nin ve tüm sözlüklerin gündemini ziyadesiyle meşgul etmiş iyi kızlar neden piç erkekleri tercih eder aforizması var ya bunun charlie tarafından sam'e hocanın ona verdiği yanıtı ifadeleyerek söylenmesi filmin zirvesi. patrick-brad ilişkisi de eğreti durmamış. şu tarz filmlerden sonra daha çok yazar okumayı öngören eğitim sistemine gıpta etmemek ne mümkün.

10 üzerinden 7,5!
gençlik filmi olmasından ötürü çok düşük beklentilere sahip olduğum ama beni inanılmaz yanıltan film. soundtrack olsun, konu olsun, oyunculuklar olsun, hepsi de çok güzeldi, çok hoştu. yüzde bir tebessüm bırakan filmlerden.
içinde son derece şahane şarkılar barındıran 2012 yapımı bir film.

Filmin en özel yerinde dünyanın en özel şarkılarından david Bowie - heroes çalıyor. Daha ne olsun.
bir sahnede emma watson'un logan lerman'a gözlük takarak harry potter'a selam çaktığı film.
cok guzel bir filmdi. kisa ve oz evet cok guzel bir film spoiler vermek istemiyorum izleyin kesinlikle.
Prozac kullanan, majör depresyonda olan, ağlamadan uyumayan, intiharı sürekli düşünen ve hatta teşebbüs etmiş olan, aşık olan, nefes alan, yaşayan ve aslında ölü olan biri anlar bu filmi. Ve sanki olağandışı bir şeymiş gibi ağlar. *
Şu aralar izlediğim en güzel filmdi. izlerken bitsin istemedim. Samimi ve güzel bir film olmuş.
dram içerikli gençlik filmi. çok hoş kurgu ve oyunculara sahip. mutlaka izlenmeli. özellikle ezra miller favori. hatta forever. *
bitme, bitme yaaa iki part kaldıı diye diye izlediğim filmdir.
filmin en güzel kısmı çok içten olmasıydı. gerçekten son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden. güzel bi iki saat geçirmek istiyorsanız kesinlikle izlemelisiniz.