bugün

"artık hayatımdan bütün bütün umudumu kesmiştim. kendimi suda boğmak istiyordum, ama şu maceranın nasıl biteceğini görmek merakı, kendi kendimi seyretmek isteği buna engel oldu."

h.g.wells'in bu romanında, yarı insan - yarı hayvan, anlaşılmaz bitakım yaratıkların elinden kaçıp denize koşan ve umutsuzluktan ölümü göze alan prendik, o anda bile, işin iç yüzünü anlamak, bu yaratıkları biraz daha tanımak, daha da önemlisi, ne yapacağını öğrenmek, kendine dışarıdan bakabilmek için beslediği merakı yenemeyerek böyle düşünüyor. neyi gösterir bu? demek insanoğlunda, ölüm korkusundan da güçlü duyular vardır, bilmek, öğrenmek merakı. bu merak yalnız dışa dönük değildir, kişinin kendini de içine alır.
bilim kurgudur. bir oturuşta bitirilen kitaplardandır.
Herbert George Wells'in romanıdır. Roman yarattığı fantaziden öte bir şeyleri de sorgular aslında. Adaya düşen Prendick, adada hayvanlar üzerinde deneyler yapıp onları insana dönüştürmeye çalışan Dr. Moreau ile karşılaşır. Hayvanları insana dönüştürmek adına yarı insan yarı hayvan yaratıklar yaratmıştır. Dr. Moreau insan ile hayvan arasında temelli farklar görmez. insanın ahlaki, sonradan edinilmiş bir zırhla kaplandığını savunur.

"Ahlak eğitimi dediğimiz şeyin büyük bir kısmı, diyordu Moreau, içgüdülerin böyle yapay bir şekilde değiştirilip, tersine döndürülmesinden ibarettir; eğitimle kavgacı dürtülerimiz, cesurca kendini feda etme dürtüsüne ve bastırılmış cinsel dürtüler de dinsel bir heyecana dönüştürülürler."

Her şeye rağmen bilim kurgu klasiğidir neticede.
"kimse kaçamaz, evet kimse kaçamaz." repliği unutulmazdır hatta tırnak yedirtir. romanı filminden iyidir. paris'te son tango'da oynayan Marlon Brondo'nun bu filmdede oynaması insanın zihninin büsbütün karıştırır.
üç sinema versiyonu olan bilim kurgu romanıdır. 1932 yılında çekilen island of lost souls filminde Charles laughton başrolde oynamıştır. 1996 yılındaki romanla aynı adı taşıyan filmde ise doktoru burt lancaster oynarken adaya düşen kahramınımızı Michael York oynamıştır. 1996 yılında çekilen ve 1977 yapımından kötü olan filmde ise* doktor olarak karşımıza marlon brando çıkmıştır ve ayrıca bu filmde yer alan val kilmer da unutulmamalıdır.*
h. g. wells'in aynı isimli romanından uyarlanan marlon brando'lu, val kilmer'li film felsefeden hukuka, ahlaktan dine her konuyu sorgulatıyor.

bir gazetecinin geçirdiği gemi kazasının akabinde kurtarıldığı adam tarafından getirildiği adada yaşadıklarının anlatıldığı filmde, cırt cırtı icat ettiği için nobel ödülü alan dr. moreau'nun 17 yılını verdiği adada yaptığı deneyleri ve sonucunda ortaya çıkan insan - hayvan kırması yaratıklar anlatılıyor.

gazetecinin adada bir gariplik olduğunu fark etmesi uzun sürmüyor, zaten hemen sonra da dr. moreau ile tanışıyor, istemese de, ve onun ağzından ne yapmaya çalıştığını öğreniyor; "mükemmel yaratık" formunu bulmak için hayvanlara insan dnası enjekte eden moreau mükemmele çok yaklaştığını söyleyerek örnek olarak kızını gösteriyor; bir kediden "evrilen" ve tam anlamıyla bir insana benzeyen kızını...

ancak bir sorun vardır; hayvan - insanlar sorgulamaya başlamışlardır!

önce ilk yasa "öldürmeyeceksin" çiğnenir, sonra "su içmeyeceksin" ve "iki ayakta duracaksın"...

ve devamında olanlar, kavgalar, delirmeler ve her şey bize ütopik toplumu sorgulatıyor; mükemmeli nasıl bulabiliriz ki?

katı yasalar ve istenmeyen kurallarla mı?

filmin en çarpıcı sahnesi ise, sanırım pek çok izleyen de benim gibi düşünecektir, yaratıkların "baba"larına sordukları "biz neyiz baba?" sorusunun olduğu sahnedir; ki filmin dönüm noktası da orasıdır.

son ise beklendiği gibi geliyor, ancak son sahnedeki diyaloglar da çok önemli, filmin hemen hemen çoğu yerindeki gibi... ancak daha önce okuduğum bir kitapla aşırı benzerliği dikkatimi çekti; sineklerin tanrısı! ıkisi de mükemmeli arayan ütopik toplumlar tasarlamayı konu edinmişlerdi; tek fark bunu biri bilimi alet ederek yapmaya çalıştı, diğeri ise ahlakı...

sonuç olarak şunu diyebiliriz ki; zorlama kanunlarla tepeden inme bir şekilde toplum kurulamaz. hele hele doğaya müdahele ederek hiç kurulamaz!
birkaç gün önce filmini izleyip, bu satırlarda: (bkz: #5054723) yazdığım h. g. weels'in ütopik bilim kurgu eserini bir de yazılı olarak tecrübe etmek istedim, dün aldığım ithaki yayınları damgalı kitap bugün itibariyle bitti...

öncelikle, klasikleşen, uyarlamalarda senaryoya eklenen - çıkarılan sahnelerin gene karşımızda olduğuna dikkat çekelim.

filmdeki insan formuna en yakın olarak yapılan dişi yaratık kitapta yok; sanırım filme de klasik aşk havası koymak için katılmış... ayrıca filmdeki dr moreau'nun "evlatları" kitapta yok... sadece bir tanesi, o da bekçi olarak, var...

filmde veteriner olan dr moreau'nun asistanı, kitapta doktor. ayrıca filmde moreau cırt cırtı bulduğu için nobel almış olan bir bilim adamı iken, kitapta daha mantıklı olarak kan transferiyle duyulan bir doktor...

adaya düşen edward'ın adadan kurtulduktan sonra yaşadıkları kitapta müthiş betimlenmiş. adeta o'nun düştüğü yalnızlık ve hayvanımsılık hislerine siz de kapılıyorsunuz... kitapta normal bir ütopyaya uygun olarak tüm ada yaşamı anlatılmış; tüm yaşam formları tek tek anlatılmış ve ayrıca dr moreau'nun kendini haklı çıkarmaya çalıştığı bir bölüm var - ki filmde bunun da üzerinden şöyle bir geçilmişti - insanın adaya gidip asistanlık yapası geliyor!

edward'ın adadan ayrılışı ve dr moreau'nun ölümü de kitapla film arasında fark gösteren unsurlardan...

tam bir başyapıt sayılabilecek ütopik bilim kurgu romanı, bir solukta bitirilebilecek bir eser. ama bitirilen hızdan daha yavaşça sindirilmesi gerekiyor; zira kitabın son bölümü tamamen insanın kendisini sorgulaması için yazılmış.
1977 yapım bir bilim-kurgu filmidir. aynı adlı romandan uyarlamadır. film uyarlama olduğunu fazlasıyla hissettiriyor. asıl bunun kitabını okumak lazım diyorsunuz. film aksa da durağan. pek bir olay yok. sonu da bir yere bağlanmıyor zaten.

psikopat bir doktor hayvanları insanlara dönüştürmeye çalışıyor. ayrıca 3 farklı sinemaya uyarlanmış olduğunu şimdi öğrendim. 1977 yapımda pek bir diyalog ve sağlam replik yoktu. 1996 yapım filmi merak ettim şimdi. onu da izleyip asıl incelemeyi 1996 yapım üzerinde yaparım.

ayrıca başka psikopat doktor filmi izlemek isterseniz the human centipede var ama bu dediğim çok da felsefik değil.
kötü olan imdb notunu o kadar da haketmeyen 1997 yapımı film. Tahminim Marlon Brando faktöründen ötürü; çünkü kimi oyuncuların üzerine yapışmış bazı roller vardır ve hayranları o aktörleri başka bir şekilde görmeyi kabul edemezler, film de buna kurban gitmiş anlaşılan.
Filme gelecek olursam bir korku filminden ziyade bir bilim kurgu diyebilirim; hayvanlar üzerinde deney yapan Dr. Moraue hayvan hakları savunucularının baskısından ötürü kendisini bir adaya kapatır ve deneylerine burada devam eder amacı insan ve hayvan dna`larını karıştırarak insan ırkını daha güçlü yapmaktır ama işler ters gider ve yaratılan canlıların hayvani içgüdüleri ağır basmaya başlar. bunun yanında da insan zekasını kullanarak tek tük bir isyan hareketi başlatırlar. Biz de bu olanları adada olan biten herşeye şahit olmuş Douglas'ın ağzından öğreniriz. Genel olarak iyi bir film; bazı eksikleri ve göze batan kusurları olmasına rağmen sıkmadan kendisini izlettiriyor; farklı bir konu arayanları tatmin edecektir. Sonunda dikkat çekilen ve durduramadığımız içimizde ki hayvan kısmı ise çok hoşuma gitti.
daha önce 1997 yılı yapım olanı izlemiştim ve yorumumu yapmıştım. bu sefe de 1996 olanını izledim. 1 buçuk saatlik vakit kaybı. izlenmiyor bile. 1/10.
güncel Önemli Başlıklar