bugün

ozetle ikinci dunya savasi yillarindaki nazi-yahudi hadisesi islenmektedir. ancak olaya bir cocugun gozunden baktirilmasi filme dramatik bir boyut katmis, (sanki olayin kendisi yeterince dramatik degilmis gibi) film daha bir degisik boyut kazanmistir.

filmde gecen yaklasik olarak su diyalog filmin genel temasina isaret eder:

if you find a nice jews, then you are the best explorer in the world.

guzel filmdir vesselam. piyanistte gonulden gecenler, bu filmde senaryoya dokulmustur zannimca.
insanı kedere salan filmdir. Artık klişeleşmiş bir konuyu başka bir boyuttan göstererek beni etkilemiş filmdir.
bugün sabah izlediğim ve şiddetle izlenmesini tavsiye edebileceğim güzel film.

hepimiz biliyoruz 2. dünya savaşı yıllarında ki almanların yahudi nefretini! hani hep söylenir adolf hitler yahudilerden sabun yaptı falan diye! ve hepimiz yine adolf hitler'in "Bir gün gelecek, yahudileri tamamen ortadan kaldıramadığım için bana küfredeceksiniz!" sözünü biliyoruz!

işte bu filmde bu nefret açık bir şekilde gözler önüne seriliyor!

--spoiler--
film de 8 yaşında ki yahudi Shmuel, bir alman askeri tarafından sırf komutanın oğlu bruno ile konuştu diye tekme tokat dövülür!
--spoiler--

evet bu kadar bilindik ve sıradan gibi görünen bir durumu ufak bir çocuğun* gözünden anlatmak, gerçekten seçilmiş zekice bir yol bana göre! film bu sayede çok daha trajik ve etkileyici hale getirilmiş!
ismi dolayısıyla animasyon zannederek izlediğim, beni derinden etkileyen, yahudi-nazi meselesini bir çocuğun gözüyle anlatan çok güzel bir film.
John Boyne'un aynı adı taşıyan kitabının sinemaya uyarlanmış, ABD ve ingiltere ortak yapımı 1 saat 34 dk'lık etkileyici filmin adı..

--spoiler--

Başlangıçta bir çocuğun masumca düşüncesiyle 2.Dünya Savaşı yıllarının anlatıldığı filmde, yahudi katliamında büyük bir görev üstlenmiş bir babanın evladını aynı uğurda nasıl kaybettiğini acıklı bir şekilde gözler önüne serilmektedir.

--spoiler--
2.dünya savaşını küçük bir nazi subayının oğlunun gözünden anlatan filmdir. nazi subayının oğlu olan bruno'nun yahudi toplama kampından bir arkadaş edinmesiyle ve arasındaki çocukça ve tümüyle saf olan dostluğu anlatıyor sonu duygulandırır.
büyükler için yazılmış bir çocuk kitabı...bruno bir alman, ve shmuel bir yahudi. çocuk oyuncuların performansı tek kelime ile mükemmel. içimden shmuel bükük boynunu kaldırsa da gözlerini görsem, diye geçirdim.

ben o zaman dil kursu londra'ya için gitmişim, sınıfta da bir yahudiyle iyi arkadaş olmuşuz...oradaki kütüphanelerin birinde araştırma yapıyoruz, derken gözüne bu kitap ilişiyor ve okumam için tavsiye ediyor. okudum ben de.
okuduktan sonra dünyam değişmedi, ama türkler için yapılması çok güç olan bir şeyi denedim, ve kendimi bir yahudinin yerine koydum. nazi almanyasındaki soykırımı düşündüm. geçtim ırkçılığı falan, resmen insanlıktan çıkmışçasına bir katliamdan bahsediyoruz.

"abi bunlar da iyi ki soykırıma uğramışlar. şunların yaptığı filme, propagandaya bak amk! her fırsatta bi sübliminal mesaj" düşüncesinden sıyrıldım. hoş, israil'in şu an filistin'e yaptıklarından onlarca kitap ve film çıkar, aynı bokun lacivertine geliyoruz ama...o zamanlarda da bu insanlar harbiden acı çekmişler. filmine denk geldim az önce, şöyle bir cümle etti nazinin teki; "if you find a nice jews, then you are the best explorer in the world." işte bütün yahudileri "kesin bi bit yeniği vardır" kafasıyla değerlendirmek, bizi bu nazi ile aynı kefeye koyar. hayır! bütün yahudiler "pis" değildir. vicdan sahibi yahudi arkadaşı olanlar beni anlayacaktır. filmi de hoş olmuş. izlenmesi salık verilir.


---sıpoylır---

tam bir algıda seçicilik örneği aslında. insan içinden diyor ki, bruno'nun babası geç kalmasa da kurtarsa oğlunu...babası oğlunu mu kurtarsın!? peki ya diğerleri? sanki o gaz odasında, "yahudiler ölse de olur, ama bruno kurtulsaydı iyiydi be" diye, filmin vermek istediği mesajdan apayrı bir düşünceye kapılır gibi oluyor insan.

---sıpoylır--

yazar notu: hayret lan! türkçesi kesin absürt bi çeviri olur diye bekliyordum. ama birebir türkçesi ile çizgili pijamalı çocuk imiş. ecayib *
ralf: burada çalışmam hakkında bilmeniz gereken herşey; ülkemiz ve sizin için çok önemli olduğudur. bu dünyayı içinde büyüyeceğiniz daha iyi bir yer yapmak için canla başla çalışıyoruz.
bruno: ama sen çiftçi değilsin ki... askersin!
[http://www.youtube.com/watch?v=CkzIC_bwxT8 ]
Almanların ingilizce konuştuğu, beş para etmemesine rağmen imdb tarafından yüksek puan pompalanmış, güzel yorumlar döşenmiş ve çeşitli sallama otoritelerce ödüle boğulmuş özensizlik anıtı bir film daha! Schindler's List rezaletinden sonra ikinci özensiz "zavallı yahudicikler!" filmi!
--spoiler--

2. dünya savaşı’nın kara günlerinde, arkadaş olmaya çalışan iki çocuğun hikayesi. 8 yaşındaki bruno ailesiyle berlin’den ayrılır ve polonya’da yaşamaya başlar. babasının işi için taşındıkları bu yerde bir de arkadaş edinir. arkadaşı tellerin arkasında kalan bir yahudi’dir.

bruno’nun yaşadığı yer, 1.5 milyon yahudi’nin öldürüldüğü auschwitz toplama ve yoketme kampının bitişiğindedir. oğlunun tellerin ardında yaşananlarla ilgili gerçeği öğreniceğinden kaygılanan bruno’nun annesiyse oğlunu bu ”arkadaş”lıktan korumaya çalışır.
john boyne’un dünya çapında güzel eleştiriler alan aynı adlı romanından uyarlanan film, tarihin acıyla dolu anısını küçük bir çocuğun gözünden hatırlatarak, masumiyet ve insanlık dehşetini zarif bir dille beyazperdeye yansıtıyor.

--spoiler--
John Boyne'un romanından Mark Herman'ın uyarladğı ve yönettiği 2008 yılı yapımı nokta atışı yapan çok başarılı bir film.

başarılı (!) bir nazi subayının sekiz yaşındaki oğlu bruno yeni tayin oldukları çiftlik evine bir türlü alışamamıştır. eski evini ve arkadaşlarını özleyen bruno yasak olmasına rağmen evlerinin arka bahçesine geçmeye başlar. oranın aslında bir toplama kampı olduğunun farkına varamayan bruno zaman içersinde Shmuel adındaki yahudi bir çocukla arkadaş olmaya başlar.

savaşı ve ırkçılığı bir çocuğun gözünden anlatan herkesin izlemesi gereken yapım, çeşitli festivallerde de iki ödül kazanmıştır.
(bkz: zebra)
(bkz: çizgi pijamalı çocuk)
auschwitz kampında almanlarınyahudileri ve milyonlarca insanı nasıl öldürdüğünü anlatan etkileyic bir filmdir. 2008 yapımıdır. john boyne kitabından uyarlanmıştır. yönetmeni mark herman dır.

son derece etkileyici ve düşündüren bir filmdir. acıtasyon değil filmdeki her sahne hatta daha beterleri auscwitz kampında yaşanmıştır.
tel örgülerin aynı sınırda olduğu yerde bile farklı iki dünyanın olduğu büyük bir gerçektir. güzel bir film izleyiniz.
almanların yapmış olduğu yahudi soykırımını, farklı bir pencereden anlatan izlenesi film.

filmde almanlar, yahudiler yüzünden 1.dünya savaşını kazanamadıklarını iddia ediyorlar. ve üstüne saçma sapan birkaç sebep daha katıp yahudileri katlediyorlar.

türklerin de 1.dünya savaşını kazanamama sebeplerinden biri ermenilerdi. ve üstüne eklenecek birkaç saçma sebep de bulabilirdik ve sözde ermeni soykırımı gerçek olabilirdi.

ancak iddialara baktığımızda, sözde ermeni soykırımının ne kadar komik olduğunu bu film sayesinde de bir kez daha fark edebiliriz.

çok merak ediyorum, şu filmi ya da piyanisti izleyen ermeniler, gerçekten de 1915 yılında yaşanan olayların 'soykırım' olduğunu, hangi vicdanla iddia edebiliyorlar? gerçekten komik.
2. dünya savaşına iki çocuğun gözüyle bakarsanız nasıl olur sorusuyla çekilmiş bir film herhalde. beklenmedik şekilde biten bir film. çocuk diyip geçmemek lazım.

bizim bizim 20-40 yaş arası manken oyuncularımızın en az bin katı kadar iyi bir oyunculuk sergiliyorlar. iyi film öneririm.

tek kötü yanı öznel olarak değerlendirirsem, bazı filmleri iki üç kez izleyebilirsiniz ama bu film için bir defa izlemek yetiyor.
cok etkileyici bir son 10 dakikaya sahip olan bbc yapımı film.

gaz odasına kapatılan yahudilerin sahnesinde irkilmemek elde değil.

fakat alman subaylarının ingilizce şarkı dinlediği dakikalar biraz garip olmuş.

zahmete girilip alman oyuncular kullanılabilirdi filmi daha gerçekçi kılmak için.
kitabi filminden kat kat kat ka kat daha guzeldir.
mükemmel bir film. izledikten sonra ikinci dünya savaşı, naziler, yahudiler, almanlar ve polonyalıları bir kez daha yakından anlıyor ve bir duygusallaşıyırsunuz. ben şahsen polonya'da son 2 yılda yaşadıklarım, izlediklerim, gördüklerim, dinlediklerimden sonra anti nazi moduna girmiş bulunmaktayım.
konusu bakından bakarsak başlangıç olarak klasik bir nazilerin yahudilere yaptığı soykırım filmi. buna benzer yine çocukların kullanıldığı bir kaç film yapılmış ve hepsi de yine bu güzellikte olmuştur zaten. yani tipik bir film senaryo bakımından.

filmle ilgili belki en önemli hata almanların o aksanlarıyla ingilizce konuşması. insan soruyor hiç mi almanaca bilen adam yok onları oynat şu filmde ya da en azından seslendirmeyi almanca yaptır diye. dil seçiminden kesinlikle kaybetmiştir.

şimdi gelelim filme:

--spoiler--

film senaryo olarak klişe olarak nitelendirecek olsa da diyaloglar, iki çocuk ve çizgili pijamalarıyla diğerlerinden ayrılıyor. özellikle iki çocuğun diyaloglarında iki tarafın farklı algılarına değinmesi, iki tarafın birbirinin dünyasına özenmesi güzel durmuş. zira özgürlük bruno'ya göre schumel'inken schumel durumdan bihaber ancak özgürlüğün bruno'da olduğu kanaatinde.

yine bruno'nun schumel'e babanla gurur duyuyor musun dediği kısım ironik ve bir o kadar üzerine düşünülen kısmı. ve bruno'nun sorduğu suçun ne sorusuna schumel'in verdiği cevap ise bir o kadar kan dondurucu. ''suçum yahudi olmak''.

aslında büyükler her seferinde kendilerini kandırmanın, dünyaya bakışlarını değiştirmenin bir yolunu buluyor. ancak çocuklar isterse hocalar vasıtasıyla tarihte olmuş denilen üç beş boktan olayla o kadar kolay kandırılmıyor. aslında çocuklar savaş konusunda büyüklerinden daha yetişkinler.

--spoiler--
beni sağlam ağlatan ve hatta yere düşürüp kıçımın günlerce ağrımasına yol açan film.
eheh, elbette bi film bu kadarını yapamaz. şarap içiyodum..
güzel film.
Nazi yanlılarına izlettirilip vicdan sikertmesi yaşatılması gerekilen filmdir. Gerçi faşist biri için vicdan kelimesini kullanmak ne kadar mantıklıdır bilinmez.
--spoiler--
+ schumel sen babanla gurur duyuyor musun?
- evet
+ her zaman mı?
- evet

bu diyalog yaşanırken bruno'nun kafası sorularla doluydu, acaba babam mı o insanları tutsak eden diye sorguluyordu bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkındaydı. ardından babası ve diğer komutanlar kamplar için çekilen sahte filmi izlerken pencereden bruno da izliyordu ve babası çıktığında koşup, sarıldı. "yahudiler düşman" dı öğretmeninin öğrettiğine göre hem düşman olmalarına rağmen o sahte filmdeki kamp muhteşemdi, bu kadar iyiydi almanlar (!)
--spoiler--

filmin en güzel yanı bruno'nun sorduğu sorularda saklıydı aslında..

öğretmen: yahudiler kötüdür!
bruno: hepsi mi? yani hiç iyi yahudi olamaz mı?

--spoiler--
filmdeki en etkileyici sahne ise schumel ile bruno'nun el ele tutuşarak ölmesiydi.
--spoiler--

biz büyüdükçe empati yeteneğimizi de saflığımızı da merhametimizi de kaybediyoruz.
Nazilerin yahudilere yaptığı soykırımı hiç böyle düşünmediğim için beni derinden etkileyen film.

Yahudileri ne kadar sevmesem de vicdanın ve insanlığın önde olması gerektiği kanaatindeyim.
Bruno'nun gözünden olaylara baktığında ve farklı bir perspektifle olay örgüsünü süzgeçten geçirdiğinde ise faşizan düşüncelerin, körleşmiş gözlerin, körelmiş kalplerin olduğu bir dünya ne kadar da yaşanmaz bir hal alıyor.

Gözünü sevdiğim insan ırkı hayvanlar gibi beraber yaşayamayacak kadar aciz.
insanlar hep 8 yaşında olsa ve hiç büyümese !

Uyuyunca unutabilse insan keşke unutmak istediklerini. Şimdi yatağıma geçip gözlerimi kapattığımda hangi ırktan olursa olsun, hangi dine mensup olursa olsun insanların yaşadığı zulüm saracak bedenimi. bir kez daha ay ışığı düşecek zulüm gören insanların topraklarına ve bir kez daha gün doğacak kan kokusu sinmiş yarınlara. Bir kez daha kaybedecek insanlık !
2.dünya savaşının ortalarında geçen klasik nazi-yahudi soykırımı filmi. savaşa iki ayrı taraftaki çocukların gözü önünden bakılmış ve ortaya bu muhteşem film çıkmıştır. şahsen dublajlı izlediğim için herkesin takıldığı ingilizce konuşmaları ve radyoda ingilizce müzik dinledikleri kısma pek takılmadım.

--spoiler--
onun dışında filme savaş olarak değil de film gözüyle baktığımız zaman çocukların yanacaklarını bastıra bastıra göstermişler, o kısımda öyle değil de birden ters köşe etselerdi keşke önceden tahmin edemeseydik. ama hakikaten o tel örgünün 2 tarafındaki çocukların duruşu, aynı bağdaş şeklinde oturuşu; birinin üstünde yepyeni kıyafetler, diğerinde üstü pis sözde "pijama" kıyafetleri.. her şeyi o kadar güzel açıklamış ki.

son olarak filmden aklımda kalan en etkileyici kısım;

-ama iyi yahudi diye bir şey de vardır değil mi?
+bana kalırsa bruno, eğer iyi bir yahudi bulabilecek olsaydın; dünyanın en iyi kaşifi olurdun.
--spoiler--

edit: yine böyle bir çocuğun gözünden anlatılan çok daha etkili bir nazi filmi vardı, ismi hiç aklıma gelmiyor; 1000 puan yapmaya çalışıyorlardı, izleyen bilir. bilen arkadaş varsa bilgilendirirse çok sevinirim.
güncel Önemli Başlıklar