bugün

Aziz yıldırım'ın galatasaray'ın uefa kupasını almasının tesadüf olduğunu söylemesinden sonra, 5-1 lik kupa maçından sonra galatasaray storelerde satılmaya başlanan kupa thsörtlerinde yazan ibare.
orhan pamuk'un nobel alması ile fransa nın ermeni soykırımını yok saymanın suç kabul edilmesinin meclisten geçmesinin aynı güne denk gelmesi üzerine söylenebilecek durum
(bkz: te5adüfün böyles1) olarak gösterilir.
vestel manisasporun lider olmasi durumunda bir cok kisinin soyleyecegi soz.
(bkz: rastlantinin böylesi)
aziz yıldırımın türk dil kurumu sözlüğünü açıp tesadüf kelimesinin anlamına bakmasını sağlayan slogandır. o günden beri "tevsadüvff" dememiştir. *
(bkz: gs nin uefa kupasini kazanmasi tesaduftur)
fenerbahçenin bir üst tura çıkması.
(bkz: te5adüfün böyles1)
Hay Allah tesadüf dedim aklıma geldi.

Galatasaray, Arsenal'in elinden UEFA Kupası'nı alırken tesadüf diyenlere cevaptır;
Fenerbahçe'nin Arsenal'e, 15 maç sonra Saraçoğlunda 5-2 yenilmesi de tesadüf!
Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın UEFA Kupası finalinde yendiği Arsenal'e 5-2 yenilmesi de bir tesadüf!
Fenerbahçe'nin Avrupa'daki 100. golünü kendi aslan gibi evladı yerine Silvestre'nin atması da bir tesadüf!
Bu yıl UEFA Kupası'nın Saracoğlu Stadı'nda oynanması da bir tesadüf!
Bu kupada Fenerbahçe olamayacak olması da çok kötü bir tesadüf!
Fenerbahçe'nin, Arsenalli 17'lik sübyan Ramsey'in ayağından onun ilk Avrupa golünü yemesi de bir tesadüf!
Fenerbahçe'nin bu kadar genç bir Arsenal'i Saracoğlu'nda yenememesi de bir tesadüf!
ister misiniz Galatasaray da bu akşam bir tesadüfe daha imza atsın da Olympiakos'u yensin!...
Sonra da gitsin tesadüfen Saracoğlu'nda final oynasın!

Futbol bu belli mi olur?
Yeri geldi manzara koydum.
Kızmaca yok!

osman tanburacı yazısından alıntıdır.
samsun yaşarken arkadaşlık kurduğunuz çocukluk arkadaşınızı izmite taşındıktan 5-6 sene sonra fethiye caddesinde görmek. 3-4 ay sonra samsundan tanıdığınız başka bir çocukluk arkadaşınızı daha yine izmitte, fethiye caddesinde görmek.
yalnızca türk filmlerinde yaşanabileceği düşünülen tesadüfler için kullanılan tanımlamadır. şöylesi başıma gelmiştir:

bundan yaklaşık bir yıl kadar önce, kdz. ereğli'den ankara'ya otobüsle, eşim ve henüz bir yaşına girmemiş oğlumla birlikte yola çıktık. henüz giremediği yaşından da tahmin edebileceğiniz üzere oğlumun ilk şehirlerarası yolculuğuydu. eşim de ben de korkuyla birlikte heyecanlıydık. acaba yolculuk nasıl geçecekti. elbette sorunsuz geçmesini beklemiyorduk ancak ne kadar büyük bi sorun olacağı konusunda korkumuz vardı. sorunsuz geçen ilk bir saatten sonra (ki o saat içinde uyuyordu kerata) sonraki dört saat neredeyse işkence gibiydi. hem bizim, hem diğer yolcular, ama ağlamasından anlayabildiğim kadarıyla da en çok da küçük oğlum için. otobüs içerisindeki ortamı anlatmaya dilim varmıyor. zaten az çok herkesin tahmin edebileceği şeyler yaşandı. ah vah edip çocuğu avutmaya çalışanlar, belli belirsiz homurdananlar, yardımcı olmaya çalışan muavin, giderek insanın üzerine çöken hararet. o sırada gözüme ilişen ön koltukta oturan gencin elindeki mp3 çalar ve etrafındaki tantanadan çok da rahatsız değilmiş izlenimi uyandıran kulağındaki kulaklıka mp3 çaların sahibi genç. beş saatin sonunda ankaraya girişimiz, göksu parkı yakınlarında otobüsten apar topar inişimiz ve artık bu çilenin bitmiş olması, hemen sigarayı yakıp derin bi nefes çekişle birlikte "çok şükür bitti".

tesadüfün böylesi iki gün sonra ereğli'ye geri dönüş sırasında yaşanmıştır. bu defa tek başına geri dönen ben. eşim ve oğlum ankara'daki akrabalarımzda kaldılardı. yolculuk başlamış, giderkenkine göre oldukça sakin ve güzel bi geri dönüş. bi ara gözüme yan koltukta oturan gencin elindeki mp3 çaların ilişmesi ile ben bunu nerede görmüştüm acaba diye düşünüşüm. sonradan giderken ön koltukta oturan gençte de bu mp3 çaların olduğu aklıma geldi. o zaman önde oturduğu için yüzünü görememiştim. o olup olmadığından emin değildim. ilk ve tek mola yerine vardık. hemen tabi ilk iş bir tiryakinin vazgeçilmezi olarak sigara yakmak. sigarayı içerken hemen yanımda duran çiftin konuşmalarını dinliyordum. çiftlerden erkek olan mp3 çaların sahibiydi, kızı ise daha önce görmemiştim. ama sadece arkadaş hatta belki de otobüste tanışmış iki kişi olduklarını düşündüm. muhabbetleri ankaraya giderken yaşadıkları korkunç yolculuk hakkında konuşuyolardı. konuşmalardan ve mp3 çalardan açıkça anlamıştım ki bu arkadaşlar bizimle birlikte aynı otobüste seyahat etmişlerdi. bu noktadan sonra muhabbetin bi yerinden girerek bi laf sokmam gerekiyordu:

k: harbiden tam bi işkenceydi. bi dakika susmadı.
e: ya bi de o çıngırağı çalıyodu kulağımın dibinde. çocuğun ağlaması değil de o çıngırak daha rahatsız ediciydi.
g: çıngırağı çocuğu susturmak için çalıyodum. belki sizi rahatsız etti ama çocuğun susması daha önemliydi benim için.
e: siz??
g: evet ben o bebeğin babasıyım.
k: (toparlamaya çalışarak) ya aslında yan tarafta başka bi çocuk vardı. hem de yaşı daha da büyüktü ama onu susturamadı annesi o daha çok rahatsız ediciydi. keşke yola çıkmasaydınız. (falan filan)
güncel Önemli Başlıklar