bugün

Teknolojinin hayatımıza kattığı eksiler diyebiliriz.
--spoiler--
çoğumuzun hayalidir çekip gitmek. çekip gidip eski zamanlardaki gibi yaşayabilmek sevdaları, hasretleri...
hayali kurarken bile teknolojinin esiri!..
--spoiler--

eskiden daha tutkuluymuş sevdalar, hasretler daha derin ve çok daha masummuş insanlar. gölgeden sevilirmiş yar, saçının telinin hayaliyle geçermiş zaman. mümkünmüş görmeden, dokunmadan aşk.

--spoiler--
teknoloji yok etti eski sevdaları, ama istemeyen nerdeyse yok son model telefonları.
--spoiler--

yenilerde aşkın büyüklüğü günde kaç dakika konuştuğunla orantılı, mesajlar da ilişkinin mutluluk için bonusu.
3g uyumlu cep telefonları ile ne kadar hırpalanır sevdalar, olur mu acaba gölgeden sevilen yar gibi kıymetli?.. masalsı sevdalar istiyoruz, ama teknoloji o kadar gerçekci; yok ediyor masalsı her şeyi.
paradır en başta götürdüğü. durmadan yenilenen teknoloji göz açıp kapayana kadar eskiyen aletleri bize satmaya endekslidir çünkü.
ve facebook, telefon vb. ulaşım araçlarıyla gizem kavramı da gitmiştir.
sayısızdır, ama en çok zoruma giden artık küçük çocukların sokaklar da top oynamaması, onu bile sanaldan hallediyorlar, bizim zamanımız da diye başlayan cümlelerden nefret ederim ama gerçekten bizim zamanımız da böyle değildi be, mahalle maçları falan.. gerçekten çok zoruma gidiyor.
bir de eski kepenk sesini özledim, teknoloji onu bile aldı bizden. canı saolsun...
tabiat.. çevremizde hiçbir hayvan ve bitki örneği kalmadı, her şey mekanikleştirildi ve bunun adına "hayatı kolaylaştırmak" deniyor..

vay a.q. ben de diyorum neden bu kadar kolay bu hayat?
babam çiftçiliği bıraktı.
farmville oynuyor.
köyde(dağın başı) internet yok diye istanbula geri yerleşti.
3g kurtarırmı beni bu zulümden ?
insanı insanlığından götürür. makineye robota dönüşmeye başlarsınız. makinenin ruhu yoktur, sevmez, soğuktur. oysa insan yaşadığı sürece sıcaktır, öldüğünde ancak soğur.
insanların hala makine çağını yaşadığımızı sanması. Arkadaş makineleşmiyoruz, o bitti makine adı üzerinde, mekanik. 80 yıl önce de 4 tekerli, içten yanmalı motorlu arabaya biniyordun şimdi de biniyorsun, aynı mantık. Keza 50 yıl önce de toplu hava taşımasında gaz türbin motor kullanılıyordu şimdi de kullanılıyor yine aynı mantık. Makineleşme bir noktaya ulaştı, artık az az ilerliyor. şuan dijital çağdasın, elektronik çağdasın, nanoteknoloji çağındasın yani bilgisayar çağındasın ve bilgisayar bir makine değil. Hesap makinesi de makine değil, facitler bitti. Haliyle 50 yıl öncesinin mahalle arası felsefecisi geyiği yapar şekilde makineleşmekten dert yanmayın arkadaş. Bugünkü manada üretimde otomasyon diye bir şey varsa makineleşmekten daha çok elektronik ve yazılımların gelişmesinden ötürüdür.
sokakları çocuksuz bırakmıştır. Sokaklarda oynanan saklambaç, yerden yüksek ve envai çeşit oyunu tarihe gömmüştür.
(bkz: 90 larda çocuk olmak)
iletişim yoğunluğu içinde iletişimsizlik
paylaşım
anlayış.
cinselliktir.

ülkemizde 90 lı yılların ortalarına kadar genel olarak kırsaldaki erkekler ilk kadın cinsel organını evlendikleri gecenin gerdeğinde görürlerken, şehirdeki erkek çocuklar ise daha çok çöp kutusuna atılmış porno dergilerinin arasında göze çarpan porno dergi sayfalarında görmüşlerdir.

ancak değişen ve gelişen teknoloji, demografik ve sosyolojik yapısal değişkenliklerle beraber internet denen bok yemenin yaygınlaşması sonucu artık insanlar ilk amı daha çok sanal alemdeki porno sitelerinde görmektedirler. günden güne gelişen teknolojiyle beraber metropoller ve kırsal bölgeler arasında görsel manada kadın organına ulaşma anlamındaki farkta giderek azalmaktadır.

am denen şeye görsel manada bu kadar çabuk ulaşan toplumlar şüphesiz ki önce tabuları köşeye sıkıştıracaklardır.ancak bunun sonunda cinselliğe bu kadar çabuk ulaşan dünya toplumları giderek aseksüelleşeceklerdir, bu kaçınılmaz sondur.
samimiyet.
Kişiye özel kavramının kalmaması.
ferdi tayfur.
el becerisi, sosyal hayat, biraz da beyin.
getirdiklerine bakalım bi 42 ınc tv digiplus 5+1 karsımda laptop burada ve fakat cok yanlızım atam?
çok uzun bir süredir doğadan kopmakla meşgul olan insan türünün tahlil edemeyeceği bir boyuttur. teknoloji daha dünkü olay değil, hadi ateş ve balta gibi aşamaları yok sayalım; on bin senelik tarım toplumundan üç yüz senelik endüstri birikimine kadar bizi biz yapan irili ufaklı tonla teknolojik tasarının ve ürünün eseriyiz, insanı tanımlarken bile teknolojiyi kullanmak zorundayız. öyle teknolojisiz insan hayal edemeyiz, en kibarcası sıfır teknoloji ile doğal şartlarda var olma çabasındaki hayvanlar ile aramızdaki uçuruma bakacağız, vaziyet ortada.

teknoloji olmadan bebeklerimiz ölür, yedi milyar dünya nüfusu aç ve enerjisiz kalır, tüm üretim dinamikleri yok olur, gidecek tuvalet bile olmaz. hadi biz iyice bozulduk, tanınmayacak kadar iç içeyiz teknoloji ile; ama bir anlamıyla doğa bile teknoloji ile işler: serbest dolaşan enerjinin bir kısmını belli bir atom formunda tutmak teknolojiktir; dna kodu bir çeşit teknolojik yapılanmadır. insan teknolojisinden farklı olarak arkalarında kontrol eden bir bilinç olmasa bile, bu tip doğal organize olma biçimleri başarılı birer var oluş teknolojileridir. zaten bilim denen araştırma biçimleri şeylerin mekanizmalarını (nasıl işlediklerini) anlamaya çalışır.
insanlara hiç saygım kalmadı . . .
hele dotada bu kadar çileden çıkarmaları , türklere inancımı emer nitelikte .
benim bi arkadaş, "geçenlerde uzun zamandır ilk defa elle bir şey yazdım" demişse, teknolojinin götürdükleri hiç de azımsanacak türden değildir.

ben eskiden bir sürü telefon numarasını ezbere bilmekle övünürdüm. cep telefonu çıktığından beri...geçenlerde bizim evi telefon kulübesinden aradım, telefonun aküsü bitmişti, telefon numarası tuşlama işini bile, çok uzun zamanlar önce yapmış olduğumu farkettim. sayıları tuşların arasında aradım resmen.

ve aklımda artık öyle doğru düzgün bi numara tutamıyorum. aptallaştık resmen. kullanmaya kullanmaya körleniyo bu meret demek ki.
ne götürmedi ki; sadakat, saygı, gizlilik, mahremiyet, samimiyet, inanç, çocukluk, sağlık...

"bir gün uyandığımızda hayatımız tamamen o eski haline dönmüş olsa" dedirten başlık.
mektuptur mesela. Gecen dolabimi duzenlerken mektup arkadasimin bana yazdigi mektuplari okudum. O kokulu mektup sayfalari hala kokar mi? Kokuyormus. Simdi kim bilir nerededir benim kucuk arkadasim.
gelişen teknoloji her ne kadar bizlerin hayatını kolaylaştırsa da, nedense insanlarda sürekli eskiye duyulan bir özlem söz konusu. samimi, sıcak, riyasız ve doğal olana duyulan özlem...

teknoloji bizden neler götür dü?

üstünde kestane pişirilen, çamaşır kurutulan, çay demlenen ve başında sohbet edilen, elektirik kesilince tavana vuran ateşin kızılında kaybolduğumuz sobalı evlerin sıcaklığını götürdü.
kapı önlerinde çekirdek çitleyen insanları götürdü.
birbirinin derdiyle dertlenen, diğergam olan insanları da aldı götürdü.
yüz yüze iletişimi götürdü.
hasret kokan mektupları aldı götürdü.
bakkal mehmet amca'yı aldı götürdü.
körebe'yi, saklanbaç'ı, yakan topu, misketleri, bilyalı arabaları aldı götürdü.
arkadaşlığı, dostluğu, kankardeşliği aldı götürdü.

bizi biz yapan değerleri aldı, yok etti. doğal olanı aldı elimizden. sağlıklı olanı aldı ve ardında hastalıklı bir yaşam tarzı bıraktı. tüketmeye ve satınalmaya endeksli, kalabalık ama yalnız insanlar topluluğu.
(bkz: Sosyallik)
çocukken oynadığımız bütün oyuncaklar. bende 90'ların çocuğu olarak doğumumdan bir kaç sene sonra teknoloji kapsamına girdim tabi ama eskiden kalma oyuncakları da oynayacak kadar şanslıydım. misketmiş, demirden küçük arabalarmış bunlar da vardı hayatımda tabi bir zaman sonra atari geldi, ardından playstation 1... teknoloji burada götürdü işte oyuncaklarımı benden. hepsini unuttum ve ekran başında saatlerimi geçirmeye başladım.
insanın sosyalize olmasını engellemesidir. yılda iki kez gördüğüm insanları şimdi sadece skype den görüyorum. konuşuyorum belki ama dokunamıyorum.