bugün

dogru kabul edildiginde babasi ilkokul ogretmeni, annesi ev kadini olup koy koy dolasip anadolu'da koylerde okuyan, uc kardes universite olurken babasi ve annesi uykusuz geceler geciren beni elit, ciragan sarayinda dugunu yapilip isadami bursuyla abd'de okutulan ve dunya bankasina ise giren ya da gemi alan basbakanin cocuklarini ezilen halk cocugu kabul eden onerme. helal olsun vallahi, biraz daha kassa dincilerin toplama kampina atildigini falan yazacakmis. boyle seylere abd'de brain fart (beyin osurugu) diyorlar. kendisi de halk cocugu olup abd'de luks bir ciftlikte yasayan, halkci bir orgut olan fbi tarafindan korunan hocaefendilerine sorsunlar. o da teyit eder soylediklerimi.
önermesi bir yobazın uydurduğu karalamadır amaç mücadeleyi gölgelemek ve hedefe ulaşmak. bu söz son zamanlarda cahil ampul yanlıları ve bazı sözde sosyalistler tarafından kullanılmaktadır.
şayet elit kesimle okumus ve bilgili insanlar kastediliyorsa doğrudur. evet iktidar cahil halkın eline üç beş göz boyama oyunu ile alınmıştır şimdi. * oyun kime sorusuna ekmeği kim ucuza verirse ona diye cevap veren halk basa geçmiştir, fakat bu halk bilmez ki o ucuza yediği ekmeğin parasını yurtdışındakiler vermektedir; ki bilse bile umrunda da olmaz. o derce ac bırakılmıştır ki umudu ekmeği ucuza verende olsun.

şimdi geriye bakıp düşünülünce bu halk hilafetin kalkmasını da hosnutsuzlukla karsılamıştı, bir gün içinde saltanattan cumhuriyete geçmişti. asıl sorunda burda bu insanlar cumhuriyet için savasmadı özgürlük için savastı. savas sonunda zannediyorlardı ki ya saltanat oldugu gibi devam edecek ya da mustafa kemal paşa * * * saltanata geçecek düşüncesindeydi. hiç umulduğu gibi olmadı.
cin gibi akıllı, sarı bir adam bu halka dedi ki yeter bunca köleliğiniz artık kendi kendinizi yönetin. sonra parti sistemi oluşturuldu. cok partili sistemin ilk adımları bile bu cumhuriyeti içine sindiremeyenler yüzünden iptal edildi.

işte tüm bu yasadıklarımızın sebebi cagdaslığı sindirememiş halktır. elit kesimin yıllarca iktidar olduğunu söylemek ise tamamiyle körlüktür. bu ülkede "aydın" ünvanını alabilecek atatürk'ten * sonraki tek basbakan bülent ecevittir. * basa gelen her kişi maşa olduğunu yıllar sonra itiraf etmektedir. türbanı cıkaran erbakan, demirel yıllar sonra buna karsıt demeceler vermektedir. bakmakla görmek arasında fark vardır, tespit doğru fakat içerik yönünden boş bir tespittir.
rahatının bozulmasından korkan,bozulmaması için her türlü ibneliği yapmaktan çekinmeyen dolayısıyla vatan haini sıfatını layıkıyla hakeden iktidarlardır.
- adnan menderes: elitler tarafından idam edildi.
- suleyman demirel: hala bu adama sağcı diyen mi var?
- turgut ozal: şüpheli bir şekilde öldü (gerçek/gizli iktidar tarafından öldürüldü)
- tansu ciller: beyni yeterince büyük değildi
- mesut yilmaz: ANAVATAN'ı bitiren adam, gerçek/gizli iktidarın sağlam adamı.
- yildirim akbulut: turgut özal'ı bitiren adam, gerçek/gizli iktidarın sağlam adamı. (son günlerde türban yasakçılığı yapmasıyla tekrar popüler oldu)
- necmettin erbakan: ya art niyetliydi, ya da aptal. 28 şubat'ın gerçek mimarı (demirel'le beraber)
- abdullah gul: gerçek/gizli iktidarın sona erdiğinin en açık göstergesi
- recep tayyip erdogan: 2003'te uçurumun kenarından döndü. (bkz: darbe günlükleri)

elit dediğimiz kimseler solcu ya da sağcı değiller. onlar gizli iktidar ya da derin devlet diye ifade ettiğimiz gerçek egemenler. türkiye'deki tüm darbeleri (28 şubat dahil) gerçekleştirenler bunlar. adnan menderes'i asanlar, turgut özal'ı öldürenler, kenan paşa'yı başa geçirenler bunlar... 70'lerde komünizm tehlikesini kullanarak, 90'larda irtica bahanesiyle ülkeyi gerilettiler, bizi içimize hapsettiler. bunlar dış bağlantılı, yerli ve milli değil. tek hedefleri de ülkemizin yükselişini engellemek....ti. artık devir değişti. bunlar iktidarlarını büyük oranda kaybettiler ve hızla kaybetmeye devam ediyorlar.

(bkz: ergenekon operasyonu)
(bkz: 15 mayıs 2006)
mesele dusunce akimi meselesinden ziyade sosyolojik katman meselesidir. turkiye'de -maalesef- hic bir sosyal kitle birbirinden hazetmemektedir. engin ardic'in deyimiyle "senden bir lira fazla kazanan hirsiz, bir lira az kazanan koyludur". evet, turkiye'de basortusune gicik kapan, mumkunse bulundugu ortamda basortusu istemeyen ve "basortululer bizim hizmetcilerimizdi... simdi universitelere girip bizim esitimiz mi olacaklar", "ben onlarla ayni seviyede degilim" dyen insanlar cogunluktadir sekuler hassasiyeti olan kesimde. kamuda turbani istemeyenlerin cogunlugunun asil meselesi budur. yoksa kimse ilkokul tarzi bir laiklik tanimiyla buna karsi cikamaz. meselenin uzerine bilimsel calisma yapip da yorum yapan kac insan var?

fakat, ayni zamanda muhafazakar kesimde de ayni egilim var. kac icki icmeyen insan rahat rahat ickili lokantada yemek yer? mesele karsi tarafi kendi normlarina gore degerlendirip nefret etme meselesidir. muhafazakarlarin icinde baskalarini cevirme, "dogru yola sokma" meselesi vardir. sokakta opusen cifti uyarirlar, sesli konusan genclere bagirirlar, "cenabet herif", "allahin sarhosu!" tarzinda sifatlandirmalara giderler. icki icmeyen bir arkadasi ickiye basladiginda konusmayi keserler, namazi birakan arkadasina laf sokup terslerler.

bu siniflandirmalarin tabi ki istisnalari vardir. fakat temel olarak toplumun bolunmesi bu sekildedir. akp hukumeti donemi, bu farkliliklara sahip sosyal siniflarin bir araya gelmesine yol acan ekonomik gelismeyi saglamistir. basortulu teyzeler, serbest piyasa ekonomisi ve fiyat dusmesi sebebiyle ucaklarda seyahat etmeye baslamistir. ortadaki kavga ise, muhafazakar kesimin, bu yukselisle pastaya ortak olmasidir. iki tarafin da birbirine tahammul edememesidir.

50'lerden sonra hukumeti kaybetse de laik kesim, burokrasiyi elinde tutmustur. ve tahammul edemedigini devlet sinirlarina sokmamistir. artik burokrasinin de el degistirmeye baslamasi demek, bundan sonra muhafazakar kesimin de, tahammul edemedigi laikleri tasfiyesi anlamina gelmektedir. yani laik rejim tehlikededir. ama basbakan veya milletvekilleri yuzunden degil, toplumsal hosgoru ve empati eksikligimizdendir.

su an ne basortusu tartismasi insan haklari duzeyindedir. ne de laiklik tartismasi sekulerizm seviyesindedir. birbirinden nefret eden sosyal siniflar catismaktadir, hepsi o.
sivrisineğin türediği bataklığa bakarak olay tahlili yapılıp, bahsi geçen önerme şeklindeki tespitin kişi üzerindeki surat kaslarını gerdirme ve sırıtma katsayısı ölçülebilir.

(bkz: zaman gazetesi)

(bkz: klavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz)

ulvi not: sürekli kötü kokular alıp ona buna çemkirmenin, demokrasiyi tekil diktatörlük zannedip en ufak eleştiriye tahammül edememenin, her fikrin ciddiye alınması gerekliliğinin kavranamamasının nedeni de burnun bahsedilen atasözündeki doğal sıvadan kaynaklanması muhtemeldir.
turkiye'de iktidarda kalanlara bir bakalim:
- adnan menderes
- suleyman demirel
- turgut ozal
- tansu ciller
- mesut yilmaz
- yildirim akbulut
- necmettin erbakan
- abdullah gul
- recep tayyip erdogan

1950'den bu yana gecen 57 yilda 50 yil iktidar koltugunda oturanlardan hangisi solcu bana gostebeilir misiniz? bu ulkeye yon veren elit zengin takimindan (tusiad, musiad, ticaret odalari, sanayi odalari) hangisi solcu? ya da kenan evren mi solcu? 12 mart darbesini yapanlar mi solcu? insanda biraz beyin olsa 12 mart ve 12 eylul darbelerinin sola karsi abd destekli yapildigini bilir.
laikliğin tehlikede olmadığı söylemlerine yeni bir boyut ekleyen öndermedir. oysa laiklik tehlikede değildir sözü ; laiklik ile ilgili yasal ve anayasal tüm düzenlemelerin, imam hatip okulu mezunu olan ve geçmişi herkesçe bilinen taraflı söylemlere sahip bir kişinin ''iki dudağı arasında'' olduğu akla getirildiğinde, anında çürüyen bir iddiadır.
tüm cumhuriyet tarihini özetleyen cümle. devletçi-elitist cephe ile gelenekçi- liberal cephenin 27 mayıs 1960 darbesiyle fiili hale gelen çekişmesi günümüzde aynen devam ediyor. o yıllarda da devletin aydın kesimini temsil eden radikal ifadeyle jakoben elit ler sürekli bir güç sahibiydiler. dp iktidarıyla sarsılan ve hatta yıkılan bu güç 27 mayıs 1960 darbesiyle dengeye gelmiş sonrasında sağ iktidarlar o koltuktan asla indirelememişlerdir. tek fark 1999 seçimlerindeki ittifakın en güçlü partisinin merkez sol dsp olmasıydı. o da tamamen konjonktürel bir durum olduğundan kısa sürdü. şimdi bu devletçi-elitist-sol ile gelenekçi-liberal-sağ çekişmesi akp-chp arasındaki ilişkiyle temsil ediliyor. denge unsuruysa görev süresi uzatılan ahmet necdet sezer dir.
cok yanlis ve sig bir tespittir. benzer sekilde muhtira sonrasi demokrasi yara aldi diyenlere "tehlikede olan demokrasi degil bazilarinin aldigi tatli ihaleler ve nemalardir" denebilir. onemli bir konuyu boyle basit birseye indirgemek cok yanlis. laikligin tehlikede olmadigini ispatlamakta en onemli gorev basbakana dusuyor. yillar once soyledigi "tutturmuslar laiklik elden gidiyor diye, bu millet istedikten sonra tabii gidecek.." sozune toplum onunde aciklik getirdigi ve artik boyle dusunmedigini, boyle dusunenlerle de calismayacagini acikladigi anda laikligin tehlikede oldugunu dusunenlerin orani dusmeye baslar. laikligin tehlikede oldugunu dusunenlere camur atinca tehlike gecmiyor beyler.
fikret başkaya'nın zaman gazetesi'nde yer alan bugün tarihli makalesi.
güncel Önemli Başlıklar