bugün
- icardi1905 silik olsun kampanyası8
- aleyna tilki nin annesi12
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar14
- erdal beşikçioğlu'nun öğle yemeği17
- mehmet şimşek'in türk milletine yerel halk demesi13
- kurtlar vadisi pusu rezaleti8
- anın görüntüsü20
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı63
- sexting haram mıdır23
- assembly kodu15
- iremga8
- fenerbahçe taraftarı9
- ezgi mola9
- annem baban uğur dündar dedi9
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur21
- erken seçim11
- cengiz ünder'in bıyığı10
- junkman12
- ali koç8
- fenerbahçe14
- arda güler16
- altıncı filoya karşı namaz kılmak12
- uludağ sözlük discord grubu10
- yazarların en rum özelliği21
- erdoğan'dan sonraki başkan20
- ismail kartal19
- konstantinos tzolakis9
- sözlük kızlarının elleri şuan napıyor sorunsalı10
- sadece sennn13
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir17
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti12
- eybırın manyağı kıskanması14
- kadın ayağı kokusu11
- evlenmek istememek ama yalnızlıktan da sıkılmak10
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması18
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- beni seviyor musunuz8
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız13
- çok fazla çirkin erkek olması11
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
- letthe8
- manyak olmaya karar verdim8
- ebbırı top gibi sektirme yarışması19
- sokakta kadın döven araplar12
- sözlükteki fosiller24
- netflix'in pkk lıyı başrol yaptığı dizi11
- 56 yıldır hiçbir kadınla iletişim kurmayan adam12
- nervio'nun kedileri sokağa salmak10
hayal kırıklığıyla ve üzüntüyle başlayan hayatı başladığı gibi bitmiş insandır...
uyandı; odanın orta yerinde uzatılmış soğuk, beyaz bedenini ilk defa o an gördü bir çarşaf üzerinden. çok uzun boylu olduğu belliydi. üzerinde duran bıçağa gözü takılınca ürktü biraz, ne olduğunu kestirmeye çalışırken başında ağlayan iki kişi olduğunu ancak fark edebildi; annesi ve babası olmalıydılar. daha önce onları da hiç görmemişti. babasını süzdü önce; kısa boylu, hafif göbekli, kır saçlı, kalın bıyıkları gözlerinden süzülen yaşlarla sırılsıklam olmuştu. annesi ise babasının sessizliğine inat çığlıklar atıyordu, söylediklerini anlamıyordu ama çok içten olduğu belliydi; annesini süzmeye henüz başlamışken kapı çaldı ve babası ağır ağır kapıyı açtı. içeri zayıf, yaşlı mı yaşlı, elbiselerinin rengi de derisi gibi solmuş bir adam girdi; babası sıkıca sarıldı bu adama, ilk defa o zaman duydu babasının sesini. 'baba, daha on dokuz yaşındaydı!' odaya girdiler hep beraber, babası kaldırdı kefenini, dedesiyle beraber o da şaşkındı. yüzü biçimsiz bir şekilde kurumuştu ve gözleri hala açıktı. boğazında yaralar olduğunu fark etti; dedesi olduğunu anladığı adam atladı birden üzerine bedeninin, 'güzel torunum benim, nasıl yaptılar bunu sana! senin kimseye zararın olmadı ki, sen bir melek olarak gönderilmiştin buraya...' , gözleri doldu kendisinin de. ama hala olanlara bir anlam veremiyordu. doğuştan zihinsel engelli olduğunu, birkaç soysuzun tecavüzüne uğradıktan sonra asıldığını, annesi ve babasının ne eziyetler çektiğini sonraları öğrendikçe şekillenecekti bütün parçalar kafasında.
ölümünün üzerinden bir hafta geçmişti, her şeyi öğrenmişti artık; yanına heybetli biri yaklaştı ve bir isteği olup olmadığını sordu, yerine getirebileceğini söyledi. duraksadı, sonra 'anneme onu ne kadar çok sevdiğimi hiç söyleyemedim, bir kerecik söylesem bana yeter.' dedi. ihtiyar gülümseyerek başını salladı. el ele tutuşup evine doğru uçmaya başladılar, odaya girdiğinde annesini yalnız buldu. resmine bakıp gözleri dola dola yakınıyordu. yanına yaklaştı, omzuna dokundu. elini annesinin dudağına uzatarak 'şşşş, yeterince üzüldün benim için; bundan sonra üzülmek yok. bak aklım bile var artık. seni çok ama çok seviyorum, lütfen üzülme. cennette seni bekliyor olacağım...' dedi, sonra gülümseyerek çıktı odadan.
bu yazı geçen hafta ölüm haberini aldığım, adını bilmesem de ara sıra sokakta annesiyle yürürken gördüğüm o engelli arkadaşıma armağan edilmiştir. gittiğin yerde mutlu ol şeker kız, bu senin hakkın...
uyandı; odanın orta yerinde uzatılmış soğuk, beyaz bedenini ilk defa o an gördü bir çarşaf üzerinden. çok uzun boylu olduğu belliydi. üzerinde duran bıçağa gözü takılınca ürktü biraz, ne olduğunu kestirmeye çalışırken başında ağlayan iki kişi olduğunu ancak fark edebildi; annesi ve babası olmalıydılar. daha önce onları da hiç görmemişti. babasını süzdü önce; kısa boylu, hafif göbekli, kır saçlı, kalın bıyıkları gözlerinden süzülen yaşlarla sırılsıklam olmuştu. annesi ise babasının sessizliğine inat çığlıklar atıyordu, söylediklerini anlamıyordu ama çok içten olduğu belliydi; annesini süzmeye henüz başlamışken kapı çaldı ve babası ağır ağır kapıyı açtı. içeri zayıf, yaşlı mı yaşlı, elbiselerinin rengi de derisi gibi solmuş bir adam girdi; babası sıkıca sarıldı bu adama, ilk defa o zaman duydu babasının sesini. 'baba, daha on dokuz yaşındaydı!' odaya girdiler hep beraber, babası kaldırdı kefenini, dedesiyle beraber o da şaşkındı. yüzü biçimsiz bir şekilde kurumuştu ve gözleri hala açıktı. boğazında yaralar olduğunu fark etti; dedesi olduğunu anladığı adam atladı birden üzerine bedeninin, 'güzel torunum benim, nasıl yaptılar bunu sana! senin kimseye zararın olmadı ki, sen bir melek olarak gönderilmiştin buraya...' , gözleri doldu kendisinin de. ama hala olanlara bir anlam veremiyordu. doğuştan zihinsel engelli olduğunu, birkaç soysuzun tecavüzüne uğradıktan sonra asıldığını, annesi ve babasının ne eziyetler çektiğini sonraları öğrendikçe şekillenecekti bütün parçalar kafasında.
ölümünün üzerinden bir hafta geçmişti, her şeyi öğrenmişti artık; yanına heybetli biri yaklaştı ve bir isteği olup olmadığını sordu, yerine getirebileceğini söyledi. duraksadı, sonra 'anneme onu ne kadar çok sevdiğimi hiç söyleyemedim, bir kerecik söylesem bana yeter.' dedi. ihtiyar gülümseyerek başını salladı. el ele tutuşup evine doğru uçmaya başladılar, odaya girdiğinde annesini yalnız buldu. resmine bakıp gözleri dola dola yakınıyordu. yanına yaklaştı, omzuna dokundu. elini annesinin dudağına uzatarak 'şşşş, yeterince üzüldün benim için; bundan sonra üzülmek yok. bak aklım bile var artık. seni çok ama çok seviyorum, lütfen üzülme. cennette seni bekliyor olacağım...' dedi, sonra gülümseyerek çıktı odadan.
bu yazı geçen hafta ölüm haberini aldığım, adını bilmesem de ara sıra sokakta annesiyle yürürken gördüğüm o engelli arkadaşıma armağan edilmiştir. gittiğin yerde mutlu ol şeker kız, bu senin hakkın...
"alıcan sikinden asıp sallandıracan orospu çocuğunu" sözü tamda bunu yapan insan için söylenmiştir.
insan oğlu bu kada küçülebiliyor demekki. Bu nasıl bir vicdandır ya. insanlıktan utandırıyorlar. Yazık çok yazık.
Bu kadar uçkur meraklısı insanlarla aynı havayı solumak zorunda olmak bile iğrenç.
Bu kadar uçkur meraklısı insanlarla aynı havayı solumak zorunda olmak bile iğrenç.
5 dakikalık bir zevk için değer mi sorusunu kendilerine hiç sormamışlar mı dediğim hadise. yazık günah...
Allah ailesine sabır versin..
Allah ailesine sabır versin..
güncel Önemli Başlıklar