bugün

messi, henry, ibrahimoviç triosundan daha tehlikeli olan tek triodur.
üçünün de ingilizcesi mükemmeldir.
yakın tarihte türkiye'nin yetiştirdiği lider ve o tarihe damgasını vurmuş insanların oluşturduğu trio. bunu tabii, şimdi anlamıyoruz fakat 15-20 yıl sonra anlaşılacak. özal örneği var sonuçta. neyse.
üçü de sadece türkiye'ye yakışır.
bu üç ismin kendi alanlarında marjinal olmaları hasebiyle halk arasında öncü olarak görülmeleri kendilerinden değil, toplumda yaratılamayan kalifiye insan eksikliğinden kaynaklanan durum. acı ama gerçek, boş insan çok olunca azıcık düşünen parsayı kapıyor.
nedir bu üçünü bir araya getirmenin sebebi abe mouse kafalı diye soracak olursanız, cevabım şu olur: toplum nazarında büyük saygı-sevgi gören fakat bunun nedenini hiç anlamadığım ve anlayamayacağım 3 insan evladı bunlar. ve korkarım, hafif hafif yaşadığım ülkeden soğuma ve 'nasıl bi yerde geçiyor kısa ömrüm allahım' diye isyanlardan isyanlara koşturma sebebim oluyorlar. yancılarıyla birlikte tabii...

aklım almıyor birader. vallahi almıyor. haftaiçi her sabah gırtlağını patlata patlata o üçüncü sınıf kabadayı tripleriyle ona buna bağıran adam bizim başbakanımız. kırdığı potları, hakaretleri, işlediği suçları (son aydın doğan çıkarması resmen suçtur ve dokunulmazlığı olmasa büyük acılar çekecektir) herkes görüyor. böyle bir başbakan olabilir mi aklım almıyor! tehditin, şantajın bini bir para!

fatih terim bu ülkenin milli takımının başında. hadi, profesyonellik, işi yapana vereceksin filan ayağına bunu kabul edebiliriz. ama çoluk çocuğa örnek gösterilmesi, yüceltilmesi filan benim aklımı ve mantığımı aşıyor.

ibrahim tatlıses yukarıdakilere nazaran daha sempatik geliyor bana. o derece. bonus saçlarıyla 'eeeaaayağındaaa guuundraaa' diye güzel güzel türkü söylediği zamanlarından olabilir bu sempatim. ama onun da bunca yüce bi makama yerleştirilmesini de küçük beynim almıyor.

şimdi hacı, bu ülkede halkın fenafillah mertebesine getirdiği, yaptığı her şeyi kabullendiği bu 3 zat_ı muhteremi örnek alan bir nesil düşün. eleştriye zerrece tahammülü olmayan, saldırganlaşan, çirkinleşen, güce tapan, güçlü-zayıf bağlamında kafasında ciddi sorunlar barındıran, arkadaşının bıyığını s.ken, sevgilisini kurşunlatan, küfrü-nefreti bir hitabet sanatı(!) oalarak gören bir garip nesil. delikanlılığı böyle bilen bir nesil...

ha, bunları gayet elit(!) bir ortamda, espresomu yudumladığım bir cihangir kafesinde yazmıyorum. gayet de o iğrenç tabirle 'halkın içinden' biriyim. delikanlılığın kadın-erkek herkesin kıblesi olması gerektiğini düşünüyorum. ama delikanlılık tanımında ayrılıyoruz. ince memedler, tatar ramazanlar dururken bu 3 şahsın 'delikanlılık timsali' olarak bağırlara basılmasını en başta delikanlılığa ihanet olarak görüyorum...

diyeceksiniz ki, malzeme ortada birader. halk bunu istiyor. doğru. bu üçü olmasa arkasında bekleyen 3 kişi gelecek yerlerine. misal, mir dengir fırat olacak, nihat doğan olacak halkın kalbinde. belki o zaman daha kötü olacak.

tamam, sen bıyığmı s.k, sen kurşunlat topuğumdan, sen de hiç yorma kendini, ben anamı alır giderim.