bugün

1. Bölüm:

Adıyaman menzil nakşibendi tarikatının kendine has bir gavs takınkısı vardır. Gavs yani müceddid en büyük imam. 100 yılda bir gelir. Gelirse gelir ama bunların ünvan edinmekten başka bir gayeleri yok ki. Zira Mahmud efendiciler de kendi şeyhlerine gavs diyorlar.
Karar verin kardeşim kim gavs? iki tarafta nakşibendi bir de ha. Birbirinden haberleri yok sanki. Neyse gelelim menzilcilere.

Şöyle ki;

Bunların babaları abdulhakim öldü. Ona gavs diyorlardı. Tamam.

Yerine oğlu muhammed raşid geçti. Ona da bir ünvan buldular tabi ama hatırlamıyorum. O da öldü 95'lerde falan.

Yerine bu defa kardeşi abdulbaki geçti. Bu defa ona da gavs dediler. Hayda...

Ailecek gavs oluyor adamlar yahu. Ailecek evliya! Babadan oğula, abiden kardeşe ve sair...
Çüş artık. Pes diyorum.
beşik ulemalığı. (bkz: osmanlı devletinin yıkılmasının sebepleri)
Nurcu ve süleymancı olanları sittin sene sakallı göremezsiniz.
Ayhan ışık bıyığı inceden...
Gidin bir yerden mesnevi alın ailece toplanıp okuyun.
Bakalım pornografik hikayelerden başka birşeyler bulabilecekmisiniz.

Favorim olarak;

(bkz: şehvetin sonu)
birbirlerinin karılaırnı kızlarını sikebilmek için, rüyamda onu gördüm, hazret efendi bana şunu emretti, şöle bir keramet yaşadım diyen müritlerin şeyhlerin sahtekarlıklarıdır.
bunların meşhur şeyhlerinden biri olan imam ı rabbani'nin mektubat adındaki kitabında da şöyle bir hadise geçer;

"... Allahü Teala’nın ism-i zahirleri o kadar çok tecelli etti ki, her şeyde ayrı ayrı göründü. Hatta nisa (kadın) şeklinde, onların organları halinde ayrı ayrı zahir oldu. Bu taifeye o kadar bağlandım ki, nasıl bildireyim, kendimi tutamıyorum... "

Neymiş allah'ın zahir sıfatlarını kadınların bir yerlerinde görmüşmüş.
Hassiktir lan ordan. Allah'ı karıların amında götümde mi arıyorsun?
Ya bi gidin bi gidin yahu.
tasavvuf katiyyen islama sünnete naslara aykırıdır. bir çeşit felsefedir. hulul inancı vahdet-i vücut gibi kafir eden şirk inançları vardır. hatta bunların başında büyülü çorbalarıyla menzil tarikatı gelir. çorbalarında büyü vardır efendim. içen oraya bağlanır. büyü yapan da yaptıranda cehennemliktir.
bektaşi camiye gitmiş hoca vaaz veriyor
allah cc öyle varlıktırki ne yerdedir ,ne göktedir , ne alttadır ,ne üsttedir ,ne sağdadır ne soldadır diye anlatırken bektaşi dayanamaz
- HOCA BANA KALIRSA YOKTUR DiYECEKSiN DiLiN VARMIYOR .
Bu zındıklarınki bu hesap
veli yok ,alim yok , hadis yok ,sünnet yok ,ahkam yok , o yok ,bu yok ,onu tanımam ,bunu tanımam .be it neyi tanır neye inanırsın .
söylede bizde bilelim .
(#26120317) tasavvuf sahtekarlığı ile konunun alakası yoktur. tam tersine tasavvuf bu tarz sahtekarlıkları asla kabul etmez. tasavvuf öncülerine bakarsanız misal edip harabi gibi dincilikle, dindarlığı ayrı tuttukları görülür. tasavvuf bir felsefe türüdür. ve hiç bir dinde böyle bir pencere yoktur. mevzu bahse konu olan türkiyenin en büyük tarikatı nakşibendi tarikatının sorgulanması durumudur ki buna hak veriyorum.

şahsen adıyaman menzile gitmiş biri olarak yaşadığım bir kaç şeyi anlatmak istiyorum.
adıyaman menzile ve oranın gavsı, şıhı olan seyda hzlerinden tövbe almak için niyetlendik. yola çıkmadan önce bu organizasyonun ücretle yapıldığı ve bu ücretide nakşilerin toplantı merkezlerinde alındığını belirtmek isterim. abartmadan bir rakam vermek gerekirse istanbul da bu nakşi sohbet merkezlerinin sayısı yüzü geçer. ki ben istanbul'un bir çok yerinde bu sohbetlere katıldım.
oraya gitmeden önce bilmemiz gereken bir şeyler vardı.
1. asla tövbe esnasında seyda hzlerine arkamızı dönmeyecektik.
2. her namaz sonrasında gavs hzlerini düşünerek zikir çekecektik.
3. orada soğuk suyla banyo edecektik.
4. asla gavsın gözlerinin içine bakmayacaktık.
5. yatarken onu düşünerek yatacaktık.
6. tövbe sonrası bütün günahlarımızdan arınmış olacaktık !
buyurunuz bir vekilin(vekil gavsın icazet verdiği temsili tövbe veren kişi) açıklamaları; http://www.mynet.com/tv/s...in-gorevleri-vid-2215603/

velhasılı kelam yola çıktık. oraya gidenlerin yüzde doksanı evlilik, sınav, ev alabilmek, hastalığının iyileşmesi vs için gidiyorlar. ve bu işleminde oraya özgü, içilen bir çorba yada yenilen bir ekmekle olacağını bu olmadı ise gavsın bir bakışıyla bu işin çözüleceğine kesin gözü ile bakıyorlar. anlatılanlara göre gavs bir çok kanserliyi, bir çok sakatı ve hatta als hastalarını bir sıvama bir dua ile iyileştirmiş, bir çok kişinin işlerini düzeltmiş, kısmetler bulmuş vs vs vs.

ben deniz buraya sadece manevi huzur bulmak için gittim ve gitmeden önce sohbetlerde anlatılan menzilde "herkes eşit" söylemi beni çok etkilemişti. beklentinin ve çıkarın olmadığı sadece manevi algılarla insanlarla yardımlaşıp ibadet edebileceğimiz bir yer olduğunu bilmek beni çok heyecanlandırmıştı.
her neyse çıktık yola, yolda abdullah diye bir adam ve oğlu taha ile tanıştım. taha'nın kalbinde ciddi bir delik vardı ve taha her geçen gün durumu kötüleşiyordu. abdullah abi 5 vakit namazında niyazında, eşi kapalı ve nakşiliği veya sofuluğu 10 küsür yıl olan bir abimiz. tabi çocuğunun hastalığı onu maddi olarak çökertmişti, dükkanını satmış, evini satmıştı. yolda sürekli dertleştik ve menzilin bütün sorunlarını düzelteceğine o kadar inanıyordu ki... keza bende.

menzile vardığımızda yarım metreye yakın kar vardı ve ilk dikkatimi çeken şey bir çok avm tarzında yerlerin, lokantaların, siyah mercedeslerin vs olmasıydı. tabi her şey ama her şey haremlik selamlıktı. misal eşinizle gidiyorsanız ayrı kalıyordunuz.
sabah namazı vaktinde menzilde olduğumdan ilk namazı kıldık, namaz çıkışı simsiyah bir grup(çarşaflı kadınlar) hızlıca hareket ediyordu ve bir yere doğru atılıyor, bir birlerinin önüne geçmeye çalışıyor ve allahu ekber diye bağrıyorlardı. bu olay yaklaşık olarak 200 m ilerimde oluyordu. onlar bizim annemiz, kız kardeşlerimizdi. baktıkları kişi ise gavs yani seyda hzleri. (karınızın kızınızın bir adama bakıp bu hale gelmesi, yukarıdaki görevleri yapması...)
bende çok heyecanlanmıştım bende görmek istiyordum ama bunu yapamazdım, kadınların olduğu yere gidemezdim. o an acıktığımı ve bir şeyler yemem gerektiğini aklıma geldi hemen oranın en büyük lokantasına gittim. o gün bundan tam 14 yıl önceydi ve sabah ne yediğimi hatırlamayan ben o gün yediklerimi unutmuyorum. muhteşem bir tas kebabı, pilav, coca cola, ve muhteşem bir fırında sütlaç. öyle doymuştu ki. namazı da kılmıştım hemen erkeklerin kaldığı yere gidip uyuyacaktım, dışarı çıktım ve karşımda abdullah abi ve oğlu taha.. karlı bir bankın yanında evden getirdikleri azıkları ki bunlardan biri haşlanmış yumurtaydı onları yiyorlardı ! gazete kağıtlarına sarmışlar. bir anda boğazımda bir şeyler düğümlendi, tansiyonum düştü. kendimi maneviyatın beşiğinde değilde, şeytanın sarayında olduğumu düşündüm.
yanlarına gittim, yemek yemediğimi ve onlara yemek ısmarlamak istediğimi söyledim, kabul etmedi bunu ama birlikte şükür namazı kılıp zikir çekelim dedi. olur dedim. onurlu bir insan maneviyatı ile bazı şeyleri bir birine karıştırmıyor işte. orada 3 gün kaldım fakat hayatımda bir yerden bu kadar gitmek istediğimi hiç bilmem.
ben geldikten 6 ay sonra taha artık bu dünyada değildi...
tasavvufun islamla bir ilgisi yok. tamamen felsefe. sünnette tövbe almak mı vardı? sünnette rabıtamı vardı? bu tamamen pazarlamadır. hocalar kendini pazarlıyor. böylece ömrü boyunca bişey yapmadan bukadar saygı görüyor ve geçimi sağlanıyor. hemde binlerce hizmetçiyle. geçin bu işleri kardeş. adam peygamberliğini ilan etmiş resmen.