bugün

geniş ve zevkli bir felsefi disiplindir. tarih felsefes aslında kişinin tarihi nasıl yorumladığına dayanır; naısl gördüğüne. mesela bir hristiyan ve müslüman için bu felsefe doğrusal bir çizgi ifade eder. bir markist için ekonomi yasaları egemendir. eski yunan ve ibni haldun için; döngüsel bir süreçtir ''tekerrürden ibarettir''..

bunun yanında tarih felsefesi iki kolda gelişimini sürdürmüştür; tarihin felsefe ile karşıtlığı[o zaman felsefe bir bilimdi tarihte bilimdeki gibi yasaların egemen olup olmadığı günümüze kadar tartışılagelmiştir] bunun yanında tarihi ne şekilde incelediğiniz ya da nasıl yorumladığınız şeklinde gelişmiştir.

genel anlamda sağlam tarih filozoflarına baktığımızda; herder, kant ve özellikle hegel ve saint augustinus ve ekol olarak da frankfurt okulu [tarih ve tutku-aklın egemenliğine duygular ile başkaldıran]. bunlardan herder ile özellikle kant arasında karşıtlıklar vardır. hatta alman tarihinin yoğun bir şekilde incelendiği dönemde; kurulan alman tarih okulu şeklindeki oluşumlarda da bu filozofların etkisi ve karşıtlığı her zaman göz önündedir.
(bkz: karl marx)
hesiodos'tan platon'a, hegel'e uzanan çizgisi içerisinde denilebilir ki, kölenin gelecek tasavvurudur. orospu çocukluğunun ta kendisidir. kemalizm ve laikliktir.
Collingwood a göre bu terimi ilk kullanan Voltaire dir.
karasal iklim yaşayan topluluklar daha dindar olurlar.
Katolik kilisesi halka en ağır baskıyı avrupa'nın kuzeyinde yapmıştır. Reform hareketleri bu yüzden Almanya'da çıkmıştır.
iklim insanların fiziksel özelliklerini etkilediği gibi kültürlerini de şekillendirir.
iklime göre yetişen meyveler yemek kültürünü şekillendirir.
Zeytinyağı ve sebze üretilen sıcak bölgelerde (akdeniz, ege gibi) sebzeli zeytinyağlı yemekler üretilir.
iç bölgeler (denize kıyısı olmayan) karasal iklim şartlarının hüküm sürdüğü yerlerin insanları daha muhafazakar bir yapıya sahiptir.
denize komşu olan yerlerde yaşayan insanlar daha özgürlükçü dışa dönüktürler. farklı kültürlerle etkileşim halindedir. Büyük medeniyetler hep deniz kenarında kurulmuştur.
sümer, mısır, roma, iyonlar gibi.
göçebe kavimler (Bedevi) daha saf ve temiz kalmışlardır. Doğruluk, dürüstlük, misafirperverlik yönleri ağır basar.
kentli kesim (hazeri) yukarıda saydığım özelliklerden yoksun olmakla birlikte daha bencildir.
evet biraz ibn-i haldun'un mukaddimesini okuyalım.
Tarih felsefesi, herşeyden önce tarihin bizatihi Kendisi ile ilgilidir. Ardından kuram ve yöntem gelir.
Az yukarıda girilen metne istinaden konuşmak gerekirse, burada yalnızca titiz bir analizden bahsedilebilir. Yapılan şey, hassasiyetle ortaya konmuş bir çözümlemedir. Doğrudan tarih felsefesi ile ilintili bir yanı bulunmamaktadır.