bugün

öncelikle bu bir tanrı var mıdır, yok mudur? sorgulaması değildir, hayır bazı insanlar böyle algılayacaklar da hiç gülesim yok bugün.

başka bir entryde de belirttiğim üzere insanoğlu ihtiyaçları doğrultusunda hareket eder, bu ihtiyaçlar bir kavramı var veya yok saymasına sebep olur. insan canlısı, yer yüzündeki diğer canlılara oranla çok daha zeki ve düşünebilen, sorgulayan, hayalgücü kullanan bir varlıktır. tabii bencilliği de bu yüzdendir insanoğlunun. her insan en iyi şartlarda yaşamak isteyeceğinden(ki kendisine göre en iyi şartlar) insanlar arasında bir eşitsizlik vardır, bu eşitsizlikği en düşük hale getirmek için bazı kurallar belirlenir, kanundur bunlar. yer yüzünde çoğu yerde kanunlar vardır. bu kanunlar insanların en eşit şartta ve mutlu yaşamaları içindir. en azından amacı budur ama ne kadar doğru kullanıldığı tartışılır.

cezai yaptırımlar insanları çok etkilemez bu yüzden insan üzerinde en büyük kontrol olan korku devreye girer, din olgusu bu şekilde ortaya çıkmıştır.

tabii tanrı kavramı da bu yönlüdür.

insan bazı duygularını dizginleyebilmek ve mutlu yaşamak için tanrı kavramına ihtiyaç duyar, en azından yaşamak için veya yaptıkları için bir sebebi olmalıdır. insanların tanrı'ya tapmalarının sebebi nedir?

tanrı'nın sonsuz bir mutluluk vaad etmesi midir?

büyük ihtimalle öyle ahiret kavramı olmasa insanların tanrıya tapmak için bir sebebi olmazdı. zira insanoğlu bencil, bir çıkarı olmadan boyun eğmez.

neyse konuya dönmek gerekirse, tanrı kavramı insanların ihtiyacı olduğu için ortaya çıktı, bakın "tanrı" demiyorum, "tanrı kavramı" diyorum.

basit bir örnek vermek gerekirse; bundan 700 yıl önce avrupalılar amerika kıtasının varlığından haberdar değillerdi, onlar için bir amerika kıtası yoktu. hatta birinin aklına "acaba amerika diye bi kıta var mıdır?" diye bir soru gelmiyordu. daha sonra keşfedildi ve ekonomik açıdan büyük bir önem teşkil etti, tüm avrupada bir yarış başladı bu kıta için.

ama o kıta milyon yıldır oradaydı, sadece biz bilmiyorduk.

tanrı kavramı da bunun gibi bir şey. eğer biz tanrı'ya ihtiyaç duymasaydık insan için bir tanrı kavramı olmayacaktı. tabii bu tanrı yok demek değildir.

ama daha önce de sorduğum gibi o zaman tanrı mı bizi yarattı, biz mi tanrıyı yarattık?
(bkz: lpg si ruhsata işlenmiş)
(bkz: otomatik cam)
(bkz: merkezi kilit)
ilkin şunu belirtmek gerekir, sorulmayacak soruların arasındadır. insanın yaradanını yaratması normal midir? soru diyor ki; insan mı tanrı'yı yarattı?
tanrı; var eden, yaratıcı değil midir?
insan; yaratık, yaratılan varlık değil midir?
burada bir çelişki yok. çelişkisiz bir durumda çelişki oluşturabilecek yazarlarımızın ve insanlarımızın zekası çok aşırı olduğundan bu gibi yanılmalara düşebiliyorlar. insanlar âcizdirler, ihtiyacını gideremeden yaşayamazlar. örneğin bir nefese dâhi ihtiyacımız vardır. allah(deyiminizle tanrı) bizim bu ihtiyaçlarımızı bile bile var etmiştir ki "beni, yaradanını dünyada" unutmasın diye. ama kaldı ki nankör insanoğlu hâlâ inatla insan mı tanrı'sını yaratmış diyebiliyor. akıl sır ermez...
tanrı vardır ki insanlar için tanrı ya inanma ihtiyacı doğmuştur.

tanrı kavramını sadece inanma ihtiyacı oluşturmuştur diyenler için "tasarım delili" tanrının varlığını ispat için yerinde bir kanıttır. içinde yaşadığımız muhteşem evren, galaksilerinden gezegenlerine, atmosferinden rüzgarlarına, çiçeklerinden balıklarına, kuşlarından böceklerine kadar çok ilginç bir ortamdır. Evrendeki tüm bu varlıklardan ve oluşumlardan hareketle, bunları yaratan bilinçli bir Yaratıcıyı delillendirmek; her ne kadar materyalizmin revaçta olmasıyla bu delillerin geçersizliği sözkonusu olup evrenin tesadüfler(!) zinciriyle oluştuğu görüşü taraftar bulmuş olsa da; son yıllardaki bilimsel gelişmeler neticesinde kanıtlarının sağlam bir dayanağa bağlanmasıyla kullanılan bir yöntemdir.

tanrının varlığını ispatlama delillerinden biri de "ontolojk delil" dir. Ontolojik delilin tasarım deliliyle yakından bir irtibatı vardır. Descartes e göre sanatçının bir esere ismini veya markasını koyması gibi, Tanrı, varlığının delilini insan zihnine koymuştur. Buna göre insan zihnine, Tanrı ve din kavramlarına uygun şekilde yaratılmış olduğu şeklinde bakmak da mümkündür. Descartes, insan zihninde böyle bir fikrin tesadüfen bulunamayacağı ve Tanrı gerçekten var olmasaydı böyle bir fikrin de oluşamayacağı kanaatindedir. Ateistler bu görüşü, aciz insanlar için zihinde bu tasavvur mümkündür, diyerek Descartes ın bu görüşünü kullanabilirler. Fakat, "tasarım delili" ile insanın bilinçli bir tasarımın ürünü olduğu temellendirilip ve "ontolojik delil", "tasarım delil" i ile desteklenirse bu sorun ortadan kalkar. Tasarım delili; evrenden hareketle Tanrının yaratıcı olduğunu da temellendirir.
ihtimal değil gerçektir.

Siyasetçilerin dine ihtiyacı vardır.

Ve karl marx bunu epey önce söylemiştir.

Din en kolay propaganda aracıdır.

(bkz: din toplumların afyonudur)
Pekala..

Neden dünya ve evren gibi bir oluşumun, var ediliş ihtimalleri bu kadar kusursuz dizilsin ki?

Eğer bu ihtimaller bir zincir ise, neden bu kadar kusursuz olsun ki?

En basit eylemdir zıçmak.
Zıçmak, neden bu kadar teferruatlı olsun ki?

Bir bilim gözünden zıçmak, büyük bir ilim senfonisi demektir.

Neden?

Söyle lan, neden zıçıyoruz, zıçmayabilme ihtimali varken?

Dünya üzerinde bulunan oksijenin, insanlar için en ince ayrıntısına kadar, oran hesaplaması neden?
Oksijene ne gerek vardı, neden gereksinim duyuyoruz?

Şimdi tekrar ele alalım;

ihtiyaç mı, bir kavram mı..
Yüksektir şuan bile başıboş bir toplumun hemen kendine lider araması, yol gösterici birini arayışından hafif bir ipucu var gibi. Tabi bu kanıtlanması imkansız olan bir şey gibi görünüyor. Eğer öyleyse bile buna inanmayacak milyonlarca insan olduğu için nufüz edilmesi zor bir iddia olacaktır.
Şimdi şöyle söyleyim madem, bir torba içine milyar tane kırmızı misket attınız, bir tane de mavi. Hiç yeşil misket yok.

Torbadan Kırmızı misket çekme ihtimali var çünkü kırmızı misket var.

Yeşil misket çekme ihtimali yok çünkü yeşil misket yok.

ihtimal varsa doğrudur.

ihtimal yoksa bu entry sadece senin okuman için yeşillendirilmiştir. işte ihtiyaç budur. (Kapiş)
Sıçmak eyleminin kusursuz olmama ihtimali dururken, kusursuz olması, Tanrı'nın varlığı için kanıt veya sav olarak ileri sürülemez. Ben inanan biriyim de, gözünüzü seveyim başka şeyler ezberleyin artık.
allah yoksa şu dağları kim yarattı?

Diyerek yüksek ideolojik ve dayanaklı bilgi birikimimi konuşturmak isterim.
Tanri kavramı hukuki bir kavramken zamanla ilahi bir hale gelmiştir. ilkel dinler aslında sosyal bir tür olan insanların ilk hukuklarıydı. Tanrılar da bu hukuğu uygulayan hakimler. Dolayısıyla ilkel toplumlarda her konunun bir hakimi dolayısı ile bir tanrısı vardı. Zamanla siteler federasyon, konfederasyon, sonunda devlet ve imparatorluk haline gelince kanunların da evrenselleşmesi gerekti. Bazı tanrilar yok olurken bazıları güçlendi. Anlaşmazlıklar sonucu bir anayasa mahkemesine ihtiyaç duyuldu. baş tanrılık makamı ihdas edildi ve hukuki eşgüdüm sağlandı. Tanrılar insanların sosyal olarak sorunsuz yaşamaları için gereken hakimlerdir.
insanın içinde böyle bir ihtiyacın olması bile aslında yaratan'ın kendisine yönelmemiz için fıtratımızı şekillendirdiğinin delili.

caner taslaman'ın internetten ücretsiz de edinebileceğiniz (bkz: fıtrat delilleri) kitabını ilgilenenler için tavsiye ederim.
Hiçbir şey durduk yere var olamaz.Adına ister tanrı de ister rab ister Allah dünyada ki kusursuz düzeni kuran bir usta vardır herhangi bir dine ister inan ister inanma ama yaratıcı vardır bunu kimse inkâr edemez açıklayamaz.
Bu Uludağ sözlüğün ömrümde hiçbir faydasını görmedim. Şimdi bu yetmezmiş gibi bir de yanlışlıkla ateist yapacaksınız beni yeter be swh.
Korkuyu giderme duygusu. insanoğlu dünyayı anlamlı bir şekilde algılamaya başladığı zaman evrende yalnız olduğunu anladı ve sığınacak bir kavram aradı.
Kesinlikle ihtimal ötesi bir şey, bir gerçektir. Tanrıya ve dinlere biz insanların pek çok farklı açıdan ihtiyacı vardır. Zor olan hayata tutunabilme, hayatını devam ettirebilme, psikolojik sağlığını koruyabilme, adalet isteği, ölüm gerçeğiyle başedebilme vs. daha pek çok görevi vardır. ihtiyaçtır. Din ve tanrı konusunda ihtiyaç duymuyorum sözünü söyleyen insanlara rastlayabilirsiniz. işte bunlar benim gibi ateizm nirvanasına ulaşmışlardır.
Ayrıca (bkz: tanrının insandan bir şeyler beklemesi) gibi çok ilginç bir kısım vardır. Bir takım insanların diğerlerini kolay yönetebilmesine yarayan bir alet ihtiyacının çözümü de din olmuştur. Gazi paşa der ki: Halkını yönetmek için dine başvuranlar aciz siyasetçilerdir. Acı bir gerçektir.
Tanrının olmadığını varsayalım. insanın içinde neden sonsuz bir yaşamak arzusu var? Neden sevgi, ahlak gibi manevi duygular mevcut? insan neden bir bok böceği gibi yaratılmadı? Kaldı ki insan beyni, ekolojik döngü ve doğadaki kusursuzluk... Sanki bir yaratıcı bizi buraya koymuş ve yaşatmak istemiş gibi değil mi? Yoksa hayatımız bir spermle yumurtanın tesadüfen karşılaşıp döllenmesiyle oluşan bok böceğinden farksız bir döngü müydü? O halde ateizme göre hepimiz bok böcekleriyiz dostum. Hiçiz. Her şey tesadüfi. insan türü nasıl ortaya çıktı peki? Kabartma tozundan kek yapmak değil ki bu. ilk kez yaratılan bir böcek bir insan bir evren olmalı. Bir şeyler olmalı yani. Cevapsız bir ton soru işte böyle.
insan açıklayamadıklarını olağanüstü bir güce bağlar ve sonuçta açıklanamayanlar kafanın sınırını fazla aşınca o da benim gücümü aşar bu da benim gücümü aşar derken tamam biri bunları çok kuvvetli bir emirle yapmış olmalıya gelir ve insan en derin ihtiyacını görür biri var ve ben onu hiçbir zaman dünyadayken anlayamam sonramı inanmaya başlar ve bu devirdayım her bir insan ömründe bir basamak yukarı atlar ve yine de dünyadayken ona tanrıya varamayacaktır herkes dahil istisnalar var tabi.
Bir fikirdir.

Aslında burada yazılanların hepsi bir fikirden başka şey değildir.
güncel Önemli Başlıklar