bugün

sadece altı günlüğüne bu güzelim memleketten uzaklaşmıştım halbuki. hem iş hem gezi deyip sevinmiştim kendi çapımda. sevincim, ilk tuvalet ihtiyacımda, içinde taharet musluğu olmayan klozeti görünce kursağımda kaldı.

"neyse dönene kadar idare ederiz" ile başlayan bu zorlu maraton, bir sonraki seferde yerini ıslak mendille filan tuvalete girmeye bıraktı. ama olmadı, kaşıntılar başladı. venedik gibi bir şehirde bile, teknede boynu bükük durdum, ara ara kaşıntı sebebiyle break dancevari davranışlar sergiledim.

"elde pet şişeyle tuvalete girmeyi denesen" gibi bir iç ses yankılandı sonra. üşenmedim denedim. yine olmadı; deplasman çok zor. hem zaten taşıma suyla değirmen dönmez demiş ata'nın biri.

2 gün kalmıştı sadece. "dayan" dedim kendime. vuslat anını hayal edip taş bastım yüreğime. 2 gün; koca 2 gün dayandım. ve beklenen gün geldi.

sağolsun kaptan mükemmele yakın bir şekilde hiç sarsmadan indirdi uçağı. kemerimi gevşek bırakmıştım tedbir amaçlı. ama sorun olmadı çok şükür. uçarcasına evime gittim. klozetin kapağını açınca o musluğu göremeyeceğim diye korktum ne alakaysa. paranoyak da olmuştum sonunda. ama her şey yoluna girecekti, girmeliydi. ve öyle de oldu. rüya gibiydi...
(bkz: kıçım yanıyor sözlük)*
(bkz: avrupa nın taharet almaması sorunsalı)
avrupada yaşamaktır. çünkü oradaki wc lerde taharet musluğu yok.

ayrıca anladığım kadarıyla bir yazar nickidir. kendisi sözlükte yokken hayranlarının hissedeceği durumdur.