bugün

ortadoğuda yaşayan toplumların son yıllarda ciddi artışlarla laik sistemi bozması, kıçıkırık suriye ile kafa kafaya gelmemiz, sokaklardaki suriyeli mültecilerin kendi vatandaşlarımıza saldırması, hatayda suriyelilerin sizi burdan defedeceğiz ve topraklarımızı sizden geri alacağız demeleri, şu anda sokaklarda büyüyen 10 yaşlarındaki çocukların 6-7 sene sonra gaspçı, tinerci ve tecavüzcü olacak olmasını unutmayalım.
ne yazık ki gerçekleşmiş durum.

bu ülkeden hayır gelmez.
eski politikamıza "monşer politikası" diyen cahil cühelanın başarısıdır!..

siz kurban olun o monşerlere a çomarlar...
Avrupa Birliğine gireceğiz dediler ortadoğu ya bıraktılar. .. aynı sener sen filmi gibi. aynı ilyas Salman gibiyiz. şaşırdık.
düşme olayı söz konusu değil.

tramplene çıkıp, bilerek ve isteyerek, şehvetle, atlamıştır.

şimdi de vay niye gözümüze bok kaçtı, istihbarat nerde, güvenlik zaafiyeti vs vs vs gibi dangalakça konuları tartışıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti, bazılarının dediği gibi, uzun süre Ortadoğu'ya "bulaşmadı"... Balkan yarımadasına bulaştı ama Balkan Paktı'yla... Gücümüzün yettiği ve işimize gelen yere bulaşırız biz abi!

Bu hiçbir işe yaramadı, önce Balkan ülkeleri su koyuverdiler, sonra da Almanya onları yuttu. Pakt ayakta kalsaydı, acaba Türkiye onları nesiyle koruyacaktı? Alman ordusuna karşı silahlı direnişle mi?

Peki, Hatay'ı almak Ortadoğu'ya bulaşmak olmuyor muydu? Hatay Güney Amerika'da mıydı? Madem Lausanne Antlaşması'na bu kadar saygılıydınız, Hatay'ı niçin aldınız diye sorarlar adama?

Bu sorular hiç sorulmaz bu topraklarda, "yurtta sulh cihanda sulh" lafı papağan gibi tekrarlanır.

bürokrasinin "aman Ortadoğu'ya bulaşmayalım" endişesi, Arap dünyasına ve kültürüne karşı duydukları geleneksel nefretten olduğu kadar, "aman Batılı emperyalistlerin arka bahçesine girmeyelim, ayaklarına basmayalım" kaygısından da kaynaklanıyordu!

Çünkü Ortadoğu'da bağımsız devlet yoktu, hep yabancı idaresinde "mandalar" vardı.

Türkiye Ortadoğu'ya istese de bulaşamazdı! Bulaştırmazlardı.

Böyledir, bir dönem istesen de bulaşamazsın, bir dönem istemesen de bulaştırırlar.

Türkiye Ortadoğu'ya bulaşmasın... Peki, Türkiye'yi alıp başka bir yere taşırsanız, bulaşmaz.

Bizi istemeyen Fransa ve Almanya'ya mı bulaşalım, çökmüş batmış Akdeniz ülkelerine, ispanya'ya, italya'ya mı? Hiçbir yere bulaşmayalım, devekuşu gibi kafamızı kuma gömelim.

iyi, ama Yirmi beş yıl önce Saddam'ı açık seçik desteklerken de Ortadoğu'ya bulaşmamış oluyorduk herhalde...

Gelin gerçekçi olalım. Türkiye'nin Ortadoğu'ya sizin deyiminizle bulaşmaması, 1923 yılında mümkündü, 1933 yılında mümkündü, 1943, 1953, istediğiniz kadar çoğaltınız, mümkündü.

artık mümkün değildir.

Hesabını, Ortadoğu'nun bütün dengelerini altüst eden ve Batı'nın "karşı önlem" amacıyla harekete geçmesine yol açan diktatörlerden sorunuz. Hani, Kızılordu'nun Avrupa'nın ortasına kadar gelmesine ve elli yıl da kalmasına yol açan Hitler eşeği gibi!

Esad rejimi mutlaka yıkılacaktır, Türkiye bunu "kendi lehine değerlendirmenin" yolunu arıyor. (orada bulunan diğer ülkeler de başka bir şeyler arıyor) Yanlış, Türkiye'yi yönetenlerin Esad rejimine karşı çıkmalarında değil, bunun çabuk ve kolay olacağını sanmalarındaydı.

iran'a karşı büyük bir savaş patlarsa da (ve patlayacağını hepimiz biliyoruz)... Bir Doğu-Batı savaşı, isterse bir Sünni-Şii savaşı... Türkiye bu savaşta "aktif taraf" olarak kendini ateşe atacak mıdır, yoksa "savaşmayan destekçi" olmak basiretini gösterebilecek midir? Mesele budur.

Hani, dünya savaşına girmek için savaşın sonucunun iyice belli olmasını bekleyen ismet Paşa gibi!

Pardon, Almanya'ya 23 Şubat 1945'te savaş ilan eden Milli Şef savaşa girmemişti, değil mi, bulaşmıyordu, daha önce Almanya'ya krom, yani stratejik madde satarken de bulaşmıyordu, ben yanlış biliyor olmalıyım.