bugün

kimilerince yıllardır olmadığı iddia edilen bazı etnik ve dini unsurların asli olarak görülen türklük ve sünnilik karşısında negatif ayrımcılığa uğramasıdır.

(bkz: türkiye de ermenilerin memurluk haklarının gaspı)
edit: http://sikintiyok.wordpre...toplumsal-ayrimcilik-bit/ siyasetçilerin ırkçılığı üzerine son yazım

yukarıdaki çocuk aslında her şeyi özetliyor. bir insanı, insan olmasından daha farklı özelliklerinden dolayı yadırgamanın sonucudur toplumsal ayımcılık. bazen irkçılık olarak yüzünü gösterir bu iğrençlik, bazen de başına “beyaz” ismi konulur yaşam standartlarını belli edebilsinler diye. bazı zamanlarda da, hepimizin seksenlerde gördüğü gibi, sırf insanın kafasının içinde yatan bir düşünce, onun öldürülesiye nefret edilmesi için bir neden oluverir.

bugün türkiye belki istenerek, belki de bilmeden bu aşamaya doğru sürüklenmeye başlayan bir gemi görüntüsündedir. kendilerini elit olarak niteleyen kesim, güvenlikleriyle adeta bir kaleyi andıran “site”lerine çekilmiş durumda, binaların 10 ve üstü katlarından diğer “insancıklara” bir tanrı edasıyla bakarken; diğer taraftan belli yerlere girmesine izin verilmeyen “getto”lar, adeta dionysosla savaşmaya hazırlanan rhoetos rolünü almaya hazırlanıyorlar.

diğer taraftan, kemalizm ve islamcı kesim arasında derin ve gözle görülebilir bir kavgayı izliyoruz yıllardır. kırmızı köşedeki kemalist kesim, islamcıların bu ülkeyi kesinlikle bir islam devletine dönüştüreceğini düşünerekten, onların bir şekilde bastırılması gerektiğine inanırken; mavi köşedeki islamcı kesim, yıllar boyunca altında ezildiklerini düşündükleri bir işkencenin intikamı için, içlerindeki nefreti dışarıya püskürmeye başlamış durumdalar.

bu kutuplaşmaların nedenlerini saymaya başlasak, en az üç dört sayfalık “fonksiyon eleman listesi”ni çıkarabiliriz ve buna rağmen unuttuğumuz bir çok madde olacaktır. fakat emimin ki herkes, bu fonksiyon elemanlarının en önemli faktörlerinden birinin politikacıların ve kanaat önderlerinin, halkı kutuplaşmaya sevk eden konuşmaları, davranışları ve bu önderlerdeki empati kültürünün yoksunluğu olduğunu kabul edecektir.

politikacılar, gerçekten halkı en çabuk etkileyebilen isimlerdir. halkın gözünde hepsi birer rol model, onların düşüncelerini belirleyen kanaat önderleridir. medyada ve mitingler aracılığıyla, sürekli halkın gözünün önünde olmalarını, bu durumun en temel faktörlerinden biri olarak görebiliriz. o yüzdendir ki, bugün türk halkının i̇srail devletine olan tepkisini, başbakanın ve hükümetin i̇srail politikasından ayrı tutamayız. evet, türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının i̇srail devletine olan nefreti, bu hükümetten çok uzun zaman öncesinden beri vardı; fakat akp hükümetinin dış politikası, bu durumu biraz daha genele yaydı diyebiliriz.(kötü oldu, iyi oldu tartışmasına girmiyorum. sadece politikacıların halk üzerindeki etkisini anlatan bir örnek olduğu için kullanıyorum.) bir diğer örnek ise, hep başbakan olan süleyman demirel‘in gençleri politikadan uzak tutma anlayışının aileler tarafından haklı bulunmasıdır. bu haklı bulunmanın kanıtı ise, günümüz apolitik jenerasyonudur.

bugün, politikacılar yeni olmayan ama çok tehlikeli sularda bu ayrımcılığı arttırma çabasına girmiş durumdadırlar: irk ayrımcılığı. oy kazanmak için veyahut günümüz politika gündemlerinden biri olan kürt açılımı hakkında yorum yaparken kasıtlı ya da bilmeyerek, halkın bilinciyle oynayan söylemlerde bulunuyorlar.

bu konuda hatırladığım ilk örnek, osman baydemir‘in ünlü “siktirin gidin” demeciyle başlıyor. o konuşma, ezilen bir halkın haklarını savunma konuşmasından daha ileri giderek, bir kürt milliyetçiliği konuşmasına yaklaşan bir konuşmaydı. o günden bugüne, bir çok siyasetçi çıkıp kürt ya da türk milliyetçiliğini adeta ırkçılığa getiren konuşmalarıyla, halkın arasında zaten az olan empati yeteneğini iyice körelttiler. bu olay, siyasetçilere bir pragmatizm kapısı daha açtı ve bu olay, bu ülkenin başbakanının sırf oy için, muhalefet partisi genel başkanının soyunu sorgulamasına kadar yöneldi.

burada önemli olan nokta, aslında çok uluslu toplumlarda, her milliyetçi söylemin kendi kontra milliyetçi söylemi daha da sertleştirmesi zincirinden devam ediyor. halk ise bu kanaat önderlerinin sözlerinden dolayı gittikçe birbirine nefret besler hale geliyor. bugün alevi cemevlerine yapılan baskınlar da, hatayda ya da manisada çıkan olaylar da aslında bunların göstergesi. toplumsal kutuplaşma yavaş yavaş insanları ele geçirmeye başlıyor ve bunun sonucu bizi toplumsal ayrışmaya götürüyor dememizin bir ütopik görüşün sonucu olarak değerlendirilmesi biraz da hayalcilik olarak nitelendirilebilir.

siyasetçiler, toplumun huzurunu en önce düşünen kişiler olmak zorundalar; çünkü onlar bu toplumun bir arada yönetilmesinin direkt olarak görevlileridirler. fakat, bugün gördüğümüz durum, bu durumun tam tersidir. burada küçük bir ayrıntıyı atlamamak lazım. tabii ki, milliyetçi söylemlerin daha tutarlı olması için bu ülkenin palementosunda milliyetçi söylemlerin yankılanması gerekiyor. fakat, eğer bu milliyetçi söylemlere asıl empatiyle yaklaşması gereken kişiler bunu çok sert bir şekilde karşılarlarsa, o siyasetçilerin toplumdan çok da fazla uzlaşı beklentisi olmamalıdır.

burada, aslında şu ana kadar olayların bu kadar büyümemesini sağlayan devlet bahçeli‘nin bu konudaki politikasını da onaylamak gerektiğini düşünüyorum. bugün toplumda artan ya da arttırılan kürt milliyetçiliğinin karşısında türk milliyetçiliğinin de aktif kavgaya girme olasılığı oldukça yüksek. fakat, bugün benim gördüğüm kadarıyla sayın bahçeli, özellikle ülkü ocaklarının aktifleşmemesi için elinden geleni yapıyor. benim korkum, gün gelip artık bu önleyici söylemlerin işe yaramadığı; yani kutuplaşmanın ayrımcılığa geçtiği süreçte neler olacağıyla ilgilidir.

sonuç olarak, ayrışmaya bu kadar hazır bir toplumun, iç dinamikleriyle oynamak; politikacılar için gerçekten çok kolaydır. fakat, devlet büyüklerimizin, kanaat önderlerimizin asıl yapması gereken, bu dinamiklerle negatif etki yaratabilecek şekilde oynamamak, insanlara empati yapabildiğini gösterip örnek olmaktır. oy arttırmak gibi aşağılık bir plan için bu duygularla oynamak, bu insanların görevlerini kötüye kullandığının bir kanıtıdır. ülkenin yönetimi için bu tür kirli oyunlara buluşanlar için: sıkıntı yok! ileride huzur içinde yürümeyen ülkede emin olun size tolerans gösterecek bireyler bulamayacaksınız.
ben çocukken hiç mezhep nedir bilmezdim, en yakın arkadaşlarımın 'kürt' olduğunu 'alevi' olduğunu 20 li yaşlardan sonra öğrendim. öğrendim derken birileri onlar kürt lan demişti. bana göre ise o bizim mahallenin çocuğu hemşerim (malatya) erdal dı. daha sonraları bir arkadaşımın ermeni olduğunu öğrendim.
benim için onlar mustafa, ali, ersin, ömerdi sadece. top oynadığımız, yaramazlık yaptığımız bazen kavga ettiğimiz seçilmiş kardeşlerdi.
(bkz: abd de ırkçılık)
ABD halkı gibi halk yok bizde.
isyan edilmeli. En ufak ırkçılıkta dünya ayağa kalkmalıdır.