bugün

tipik türk aile yapısına uyan kadın modelidir.genelleme yapılacak olursa kız çocukları küçüklükten itibaren annelerinin seyrinden giderler masa toplanması bulaşık yıkanması genel temizlik falan filan ama benim kızım büyüyünce iş kadını olsun yok efendim şöyle okusun şunu yapsın bunu yapsın demez kız biraz büyüdümü etrafındaki tüm erkekler potansiyel damat adayıdır yani amaç kızı büyütüp sonra da evlendirmek yani her durumda pasif bir kadın figürü bu gün ülkemiz de meclise giren kadın sayısından tutunda okuyup yazan iş alanında kariyer yapmış kadınların azlığı sanki geleceğe ait bazı şeylerin sinyalini vermekte ama bunu nedense hiç kimse anlamamakta örneğin çalışan bir kadın neolursa olsun o evin ev işlerinden sorumludur kocası ise asla, ama ikisi de çalışıyor geçmişten bu yana el bebek gül bebek hiç bir işin ucundan tutmayıp yetiştirilen toplumumun erkekleri hep arkasını toplayacak pişirip taşıracak kadınını bekliyor aslında kendine eş seçmiyor hizmetçi seçiyor kendine itaat eden ev işlerinden iyi anlayan çok yönlü bir kadın, işi tam tersine çevirecek olursak yani erkeğin evin mutfağına girmesine masayı hazırlamasına ve de toplamasına yardımcı olunsa sevgili annelerimiz özenle büyüttükleri erkek çocuk diye yere göğe koyamadıkları evlatçıklarını kendi hayatını geçindirebilcek şekilde yetiştirebilse gerçi bazı kadınların kadın hakederse dövülür ifadelerine karşı bu çok tezat olur ama denemekten bir şey çıkmaz tabi dayak da ayrı bir olay şiddet denildiği zaman dayak ilk sırayı alıyor bunu sözle saldırı taciz vs takip ediyor dayak atmak bir erkeğin kendi olan güvensizliğin apaçık göstergesiyken bunu gururlanarak kendine hak sayan erkek topluluğu ilk başta karısın dövüyor ilerde belki aynı şiddeti kızına uyguluyor kız evlenip gittiği zaman aynı şiddeti kocasından da görüyor artık o kadar alışıyorki bu duruma sesini bile çıkartmıyor ve bu kısır döngü bu şekilde ilerliyor kaba saba erkeklerini yetiştirirken yanlarına bir de bir kadın figürü yerleştiriyor hiç bir şeyden anlamayan zavallı kendini korumaktan aciz bir kadın figürü..
"cennet anaların ayakları altındadır" gibi güzel bir söz vardır. ancak maalesef ülkemizde bu olguya özellikle şu da eklenmiştir "ve analar da babaların ayakları altındadır". belirli bir yaşa gelmiş kendi düşüncelerini ifade etme ve ekonomik özgürlüğünü isteme hakkı elinden alınmış kadınların ayakları altında cennetin olması çok da önemli değildir. erkektir aldatır, erkektir döverde severde zihniyetini taşıyan geri bırakılmış kadınlarımız türk toplumunda kadınların devlet yönetiminde bile yer aldığını unutmuş elin arab'ının kalıplarına kendini sokmuş yada sokulmaya zorlanmıştır.
eski türk devlet yapısına baktığımızda kadınlar devlet yönetiminde söz sahibi olacak kadar önemsenir. bir kere doğurganlık tanrının bir lütfudur bundan kaynaklı olarakda kadın yangında ilk kurtarılacaklardan daha da önemlidir. anadolu'ya baktığımızda eski türk toplumlarında kadın erkek ilişkilerinin benzerini görebiliriz (elbette eskisi gibi olmasını da bekleyemeyiz). örneğin ev dışında (tarlada, bahçede, pazarda vb.) kadın yönetendir, işleri yola koyan, düzenleyendir. erkek boş duran hazır yiyen olmamakla birlikte kas gücünü kullanarak kadınıyla birlikte çalışır fakat evden içeri girildiğinde o dört duvar içinde kadın dışarda kocasıyla ortak çalışan değil kocasına hizmet eden kişidir. erkeğin belki doğasında var olan sevilme, ilgi gösterilme isteği, kısacası şımartılma hevesine kadın sesini çıkarmayarak katılır ve erkeğinin istediği gibi davranır bu durumdan her iki tarafta memnundur. ataerkilliğin tüm taşları yerine oturmuştur. ama bu taşlar otururken kadının yeri türk toplumuna uygun bir şekilde korunmuştur. dinsel ibadetlerde bile kadın-erkek birlikte ibadet ederken kadının fiziksel özellikleri göz önüne alınarak düzen sağlanmıştır (bkz: anadolu aleviliğinde cem) bu durum karşısında kadın ve erkeğin birlikte ibadet etmesi sonucunda toplumları rencide eden iğrenç iftiralarda yapılmamaktadır (bkz: mum söndü). şehir yaşantısında ise durum anadoluda yaşanandan farksızdır. kadın eşiyle birlikte çalışır eşiyle aynı sömürüye, baskıya, haksızlıklara uğrar ama bu durumda yine anadoludan farksız olarak evinde eşinin mutluluğu için koşturan insandır. köydekinden farklı olarak eşi kısmen yardımcı olabilmektedir (en azından ayaklarını yıkatmaz hatta belki yemek yapar, bulaşık yıkar). bu şekilde kadının değeri eksilmez, ev dışında yapılan işler ve ev içinde yaşanılan ekonomik koşullar kadının erkekden farksız bir yaşantı sürdüğünü erkeğe öğretir.

bu hayal değil günümüzde yaşanılan bir durumdur ancak bunu görmezden gelerek kadınların erkeklerin 3-5 adım arkasından gelmesini iddia edenlerin yaşantılarını düşünürsek evet bunlar fantastik bir romanın parçasıdır ve nihayetinde kadın-erkek olgusu cinsellik ve erkeğe yapılan hizmetle sınırlıdır.
toplumuzdaki modern kadın modeli artık erkeklerin kendilerini nasıl ayarlayacaklarını şaşırmalarına yol açacak cinsten karışık ve çözülmesi güç bir hadisedir..kadın hem metroseksüel ister hem de biraz maço..erkek dengeyi bulucam derken sapıtır..
küçük yaşlardan itibaren erkek çocuklarına hemen hemen hiç karışılmazken kız çocuklarına 'ahlaklı' olması öğretilir, erkek çocukları top oynamaya çıkarken kız çocuğundan ev işlerine yardım etmesi beklenir. biraz büyüyüp lise çağlarına geldiğinde genellikle üniversite sınavlarına hazırlanması beklenir ama istekleri pek sorgulanmaz, aile için önemli olan yakın bir üniversitenin eğitim fakültesini kazanıp öğretmen olmasıdır hanım kızlarının. bu yaşa kadar da erkek arkadaş olayına hiç mi hiç sıcak bakılmaz. kızımızın bir erkek arkadaşı varsa da aile ya hiç bilmez, ya da sadece anne bilir ama kızı sürekli kontrol altında tutmaya çalışır. derslerdeki başarısızlıktan aile içi tartışmalara kadar her şey erkek arkadaşa bağlanır.

oğlu gecenin bir vakti eve gelse en fazla söylediği şey 'oğlum bu kadar geç kalma, merak ediyoruz. aç mısın?' olurken kız çocuğu aynı şeyi yapsa kıyamet kopar ki yapamaz zaten. ne işi var gecenin bir yarısı sokaklarda, otursun evde ders çalışsın, dizi izlesin, kahve falan pişirsin annesine babasına.

üniversite sınavından sonraki tercih dönemi bir nevi kilit noktadır. kız aile gözünde 'asi' ise eğer mümkün olabilecek en uzak yerleri yazma hevesindedir. aile ise kızlarını dizinin dibinden ayırmak istemez. hatta bazen olur ki kız nereyi kazanırsa aile de onunla birlikte taşınır. kız uzak bir yeri kazandı ve aile de evinden çıkmadı ise bir süre boyunca telefonların ardı arkası kesilmez, alışılana kadar.

mezuniyete yakın dönemlerde anne etraftan 'artık kızlar okuldan birileriyle anlaşınca hemen evleniyor, yoksa bu dönemde işe başladıktan sonra kısmet aramak zorlaştı' vb sözler duydukça kızını sıkıştırıp 'var mı görüştüğün biri' sorularına maruz bırakmaya başlar. kıza şimdiye kadar yapılan baskılar sonucu olsa bile söylemeyecek konumda olabileceğinden bir de yüreklendirme yapılır 'söyle kızım, ne zaman yapıcaz düğün dernek bilelim biz de' gibilerden göndermeler yapılır. tabii annenin 'damat adayı'nı beğenmeme hakkı her zaman saklı tutulur. etraftan kimseye kızının sevgilisi olduğu söylenmez ki daha iyi bir kısmet çıkarsa kaçırılmasın diye.

kız mezun olup evine dönünce ya da işe başlayınca artık evlilik müessesesinin yeni adayıdır. kızın sevgilisi onay alırsa onunla evlenebilir. yok hiç beğenilmedi ise bir doktor ya da mühendis neyim değilse, kızın aklına girip türlü kısmetler sunulmaya başlanır. bu da ikinci kilit noktadır. üniversite hayatı boyunca pişen kızımız büyük ihtimalle sevdiceği ile evleneceğini duyurur. yok hala daha baskılara boyun eğiyorsa eğer anne-babasının istediği insanla evlenme durumu söz konusu olabilir. ama her halükarda 'evlenir'.

evlendikten sonra ne oluyor bu kızlarımıza peki? çok basit. işte iş kadını, evde ev kadını oluyor. birkaç sene içinde çocuk doğurması, çocuğa bakması ve büyütmesi bekleniyor. bu arada kocası da genellikle işte iş adamı, evde kanepe adamı oluyor, çocuk yapılmasına yardım etmesi sonra da arada bir çocuğu sevmesi bekleniyor. kısacası bu ülkede kadın olmak çok zor.
platin sarı saçlı ,esmer tenli kadınlardır.
kadın modeli kademeli ve hızla değişiyor..

eskiden kadınların okumasına "gerek yok"du.
şimdi var. çünkü tek maaş artık kimseye yetmiyor.

kadının çalışması için okuması gerekiyor.
okuyan kadın hayatının "farkında" oluyor..

işte bugünkü kadın modeli:

eskiden kadın evi temizler-toplar-yemek-çamaşır ve çocuklarla uğraşırdı.
şimdi ise kadın hepsini gene yapıyor. ve aynı zamanda işe gidip geliyor.

eşi çalışan erkekler de kadının eski görevlerinde yardımcı oluyor.
iş dağılımı yapılıyor. kadının modeli hızla değişiyor...