bugün

gerek kaliteli yapımların olmaması, gerek olan kaliteli yapımların ilgi görmemesi, gerekse de izleyicinin ne istediğini tam olarak bilmemesi, devamlı gülmeye endeksli türk filmleri görmek istemesi gibi nedenlerin başlarında bulunduğu nedenlerdir.

türk sinemasında hala bağırmayı oyunculuk zanneden bir mehmet ali erbil oynadığı sürece, hala eski yüzlere film çektirme çabası, hala sevgili, hısım, ahbap oynatma çabası olduğu sürece, başarılı filmlerin sinemasının çekilme ihtiyacının doğması, yabancı filmlerin uyrarlamalarının çekilmesi * * de türk sineması en fazla yılda 2 defa büyük bütçeli kaliteli film çıkarabilir...

türk sineması gelişememektedir derken, özellikle son dönemde gelişmektedir ancak bu inanılmaz yavaştır... eşkiya türk sinemasını yeniden doğurmuştur, ancak, binlerce hikayesi olan bu halktan hababam sınıfı ve türevlerinden çok daha iyi filmler çıkar...
mustafa altıoklar ve sinan çetin gibi popülizm peşinde koşan yönetmenler.

mehmet ali erbil ve hülya avşar gibi yıllanmış ama oyuncu olamamış kişilikler.

copy/paste tarzı filmler.
türk kültüründeki ciddi hareketlerin alttan üste değil üstten alta olmasıdır. çok geriden yaklaştım ama türk sanatının genel olarak gelişememsinin asıl nedeni sayılabilir.
(#1447492) ek olarak senaryo ve hikaye ne kadar iyi olursa o kadar iyi film olur. eh bizde değil senaryo adini yazmayi bidiğinden süphe ettiğim senaristler coktur.
(bkz: magazin programları)
tv.de gösterilen binlerce dizi de sinemanın ekonomik yönden gelişememesinin sebepleri arasında verilebilir. çünkü insanlar artık o kadar üşengeç ki bir sinemaya dahi gitmek istemiyor lâkin tv.deki diziler onun evine geliyor ve de elektrik masrafı dışında bir ücret ödemeden. biliniyorki bütçe ne kadar fazla olursa, iyi oyuncular ve orijinal bir senaryo ile o kadar iyi bir film çekilebilir. bu sebeple sinema severlere de burada bazı görevler düşmektedir.

tabiî bir de filmin şimdiki medya tarafından reklamının da yapılması gerekmektedir. örneğin bir gora filmi vizyona girmeden o kadar çok reklamı döndü ki kanallarda, anahaber bültenlerinde , seyirci kitlesi çoğaldı. örneğin bir komedi filmi olması önemli değil bu herhangi film de olabilir.
türkiye'de senaryo eksiği falan yoktur. türkiye'de oyuncu eksiği de yoktur. eksik olan şeyler gerçek sinema tutkunu yapımcılar ve gerçek seyirciler.

mesela arka sokaklar, yahu her bölüm iyi sonla biten şey 3 sene izlenir mi? izleniyor? ulan tamam iyilik kazanıyor halk seviyor eee arkadaş x karakterinin başına aynı olay 4.ye geliyor ve seyirci hala yiyor. sonuç olarakta yapımcı risk almıyor keriz gibi sövüşlüyor.

mesela akasya durağı, çiçek taksinin kopyası. ulan avukatlıkta okuyan taksici bile aynı insan utanır başka bölümde okutur ama yok. avukatlıkta okuyacak kıskanç bir sevgilisi olacak. yediler mi? alayı yedi.

adanalı, wasabi filmiyle başlayıp türkleşen dizi. ben hayatımda bu kadar boş sahnenin çekildiği bir dizi görmedim. yahu herif repliğe girecek 15 saniye bakışıyorlar(aslında daha fazla). çekimlerine de katıldım. yönetmen oktay elimizde birşey yok uzat diyor.

daha neler neler hepimizin bildiği şeyler. oysa biz ne güzel diziler izledik. al ikinci bahar, sıcak saatler, süper baba. bir bakın şu an yayımlanan dizilerin hangisinde sıcak saatlerin sıcak repliklerinden var. hangi dizide babayı oynayan karakteri şevket altuğ kadar sevdik.

kimse senaryo yok dizi yok film yok diye hayıflanmasın. hepsi var ama kaliteli seyirci yok. müşteri biziz, yani yemeği seçmek bizim işimiz.
(bkz: şafak sezer)
(bkz: mehmet ali erbil)*
türkiye'nin halen gelişmekte olan bir ülke olmasıdır.
çünki bizde amerikan filmlerinde olduğu gibi fantastik, bilim kurku, aksiyon olan senaryolar yok. olsa bile bunları filmleyecek gelir ve teknoloji yok. olsa bile bunları bir araya getirecek ekip yok. olsa bile hakkını verip övecek medya yok. olsa bile hakkını verecek seyirci yok.
halkta sanatsal bir estetik olmadığından kaliteli filmlerin gişe yapmaması.
ama halk böyle istiyor diye çok kötü filmler çekilmesi ,
o çok kötü filmler yüzünden türk sinemasını dünyada kimsenin sallamaması.
yapımcıların sponsor bulamamasından dert yanmaları en temel sorunların başında gelir.
çünkü amerika* da en kötü filmi bile milyonlarca kişi tarafından izlenirken, türkiye de 10 bin kişi bile izlemiyor. insanların refah seviyesi,kültürü,içinde bulunduğu sosyal ortamdan dolayı etkin olmalarına bakarsak, türkiye standartlarına göre üst düzeydir.

ayrıca filmlerini, en tırt olanlarını bile dünya genelinde pazarlarken, türk yapımcılar neredeyse 5-10 kopyayla sinemalara verebiliyor. o da en kuytu köşedeki sinema salonları oluyor.

haliyle böyle bir potansiyeli olan bir sektörle, türk sinemasını karşılaştırmak haksızlıktır.
dizilerin çoğunlukta olduğu memlekette, sinemalar azınlıkta kalıyor.
sürekli kendisini tekrar eden ve takıldıkları bazı yerleri aşamayan sığ yönetmenlere ve senaristlere sahip olduğumuz gerçeğinden kaynaklanan nedenlerdir.

diğer yandan türkiye'de hala sanat filmi piyasa filmi diye saçma sapan, tanzimatçı komprador bir ayrışma var.
az gelişmiş bir ülke olarak kabul edildiğimizden sinemamızında gelişememesi normaldir.
gelişmiş, kalkınmış sinema dünyada da yoktur dolayısıyla türk sineması da gelişmemiştir.

şimdi şöyle, amerikan filmleri ticari boktan, fransız filmleri kimse anlamıyor herkes fransız kalıyor ingiliz filmleri soğuk, italyan filmleri spagetti bilmemne, uzakdoğu filmleri yapmacık e? neye göre gelişmiş kime göre gelişmiş.

herkes sinema eleştirmeni olunca dünyada kalkınmış sinema bulamazsın.
Yaratıcılık adına pek zihin yormamalarından kaynaklanan durumdur.
ersin korkut pompalandığında bile alkışlayan seyirci yüzündendir.
gaz kaçırmaya, geğirmeye, bel altı esprilere katıla katıla gülen insanların bulunduğu; ve bu tip bayağı esprilerin uçuştuğu filmin gişe rekorları kırdığı bir ülkede sinemadan bahsetmeyin.
genelde yapılan taklitlerin beceriksizliğidir.Gidiyosun ABD den film çalıyosun onu da doğru düzgün beceremiyosun.
(bkz: türk senarist vakası)*
film yapımcılarının paralı çomarlardan oluşması, izleyicinin taşralı olması, islam'ın sanat karşıtı tutumu.
çünkü anafikir,başka milletlerin sinemalarından esinlenilerek yapılıyor.orijinal olamıyoruz.
acil servislerdeki gorucu ve muhtarliklardaki nikah kuyruklaridir.

buralarda talibi ile izdivac yapmaya calisan yetenekli sanatcilarimiz ve yonetmenlerimiz heba olup gitmistir..

baskuklamiza buradan seslenmek istiyorum:

ulkemizde sadece sanatin degil, bilimin de gelismesi icin gasilhaneler goruculere acilsin, mahalle bakkalarina da nikah kiyma yetkisi verilsin..