bugün

dünya kupası reklamlarındaki o coşkulu festival havasıyla türk maçlarındaki kan akıtma meraklısı varoş hanzo barbar taraftarların karşılaşmasıdır. tabi ki dünya futbolu kazanacaktır.
şöyledir:

görsel
beşiktaş vs galatasaray.
(bkz: fenerbahçe spor kulübü vs dünya futbolu)
90'ların başında futbol altyapısında işler şu şekildi; rakibi döveceksin.

sanıyorum duymuşsunuzdur "türk futbolu çok sert" diye. bu gerçekten böyledir. çünkü altyapıda verilen eğitim tamamen sertlik üzerinedir. ister forvet ol, ister kanat veya ortasaha, farketmez. rakibin futbol oynamaması için elinden geleni yapacaksın futbolcu olabilmen için. omuz atacaksın, sert dalacaksın. bunları yapmazsan antrenör seni takıma almaz. hatta takımdan uzaklaştırır. antrenörün daha o yaşlarda bile seni, kendi "galibiyet hırsı" için kullanır. türk futbolu veya senin kişisel gelişimin önemli değildir o hoca için. daha altyapıdayken durum böyle olunca, bu zihniyette futbola devam eden sporcular profesyonelliklerinde de bu yapıda devam ediyor. bunun sonucu nerde paldır küldür top oynayan futbolcu var hepsi sahada. futbolun estetik yönünü gösteren futbolcunun az olması da bu yüzdendir.

şunu çok samimi söylüyorum; alex futbola türkiye'de başlasaydı, antrenörün ona söyleyeceği şey şuydu: futbol erkek oyunudur, karı gibi oynayacaksan hiç oynama.

işte bir alex bu yüzden türkiye'den çıkmaz. çıkanı da abdurrahman çelebi muamelesi görür, şımarır, kendine özen göstermez. bunun en net örneği sergen yalçın'dır.

bu yüzden türk futbolunda değişmesi gereken en önemli şey, sikko antrenörleri altyapılardan uzaklaştırmak. futbola imkan tanımak. futbolun en azından o yaşlarda sadece futbol kalmasını sağlamak gerek.
sabri'yle messi'nin karşılaştırılmasıdır.